Bakan Fidan'dan Suriye'de PKK/YPG'ye net mesaj! "Sorun sürerse çözüm harekat".
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, katıldığı bir televizyon programında Suriye'nin geleceğine ilişkin önemli açıklamalarda bulunuyor. Suriye'nin yeni lideri Ahmet Şara ile görüşmesinin detaylarını açıklayan Fidan, ABD destekli terör örgütü PKK/YPG'lilerin bölgeyi terk etmemeleri durumunda askeri harekat yapacaklarını bildirdi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'dan canlı yayında flaş Suriye açıklaması
Giriş Tarihi: 07.01.2025 21:23 Son Güncelleme: 08.1.2025 02:05
Bakan Fidan'dan Suriye'de PKK/YPG'ye net mesaj! "Sorun sürerse çözüm harekat".
Bakan Fidan: PKK/YPG sorunu sürerse çözüm askeri harekat
Son dakika... Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'dan CNN Türk'te önemli mesajlar: Askeri harekat yaparız
Bakan Fidan katıldığı programda başta Suriye konusu olmak üzere gündeme dair önemli açıklamalarda da bulundu. İşte Bakan Fidan'ın konuşmasından öne çıkan satırbaşları...
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'dan canlı yayında flaş Suriye açıklaması
SURİYE ZİYARETİ
O gün tabii uçak müsait olmadığı için havalimanı çalışmıyordu, daha yeni belki bugünlerde çalışmaya başladı. Karayoluyla gitme durumunda kaldık. Hatay'dan itibaren, sınırdan geçtiğimiz andan itibaren, İdlib tarafı iyiydi zaten. İdlib'e önceden de gittik geldiğimiz bir yerde ama daha sonra Hama, Humus ve Şam'a. Halep'ten geçmedik. Hama, Humus üzerinden. ...ve Şam'ın eteklerine gelene kadar sürekli bir yıkım vardı aslında.
Önceki gibi depremden çıkmış gibi. Aslında diğer taraftan rejimin kendi halkına karşı ne kadar zalim ve acımasız olduğunu da görüyorsunuz. Bir yerde çatışan güçler var, onların bulunduğu yerde sivil halk var. Herhangi bir ayrım yapmadan orayı top ateşiyle, yerle bir ateş altına alması, veya varil bombalar atması veya hava kuvvetleriyle bombalaması, yok etmesi. Tabii büyük bir acımasızlık örneği.
ŞARA İLE NE KONUŞTU?
Görüşmemiz uzun sürdü. Her türlü konuyu ele aldık. Açıkçası bundan sonra Suriye'de ne yapılmalı, nasıl yapılır, kendi görüşleri bu konuda ne, nasıl bir süreç yönetimi zihninde var, Türkiye'nin bu konudaki tavsiyeleri ne? Ve daha doğrusu aslında ben oraya gitmeden önce uluslararası toplumla yaklaşık 10-11 gün süren yoğun bir maraton, diplomasi maratonu yaptım Dışişleri Bakanlarıyla. Dışişleri Bakanlarıyla, Arap dünyasıyla bir araya geldik, Batı dünyasıyla bir araya geldik. Bizim ortaya koyduğumuz bir tez vardı. O da şuydu, yani biz Şam'daki yeni yönetim hiçbir şekilde yargılamadan ne istediğimizi ilk önce kendi aramızda kararlaştıralım, evrensel taleplerimizi. Ondan sonra gidelim diyelim ki biz uluslararası toplum olarak senden bunu görmek istiyoruz, bizim tavsiyemiz bu. Onlar da belli zaten, 4-5 madde bizim çıkardığımız maddeler, hem Batı'lılar hem Doğu'lular herkes buna zaten evet dedi. Yani Suriye'nin komşuları için tehdit olmaktan çıkması, hiçbir şekilde teröre yer veren, başta DEAŞ ve PKK olmak üzere bir alan olmaması, azınlıkların can, mal ve hayatı için güvenliğin sağlanması, kötü muameleye tabi olmaması, ülkenin toprak birliğinin bütünlüğünün korunması konuları başta olmak üzere ve bu türden maddelerimiz vardı.
İlk kriz çıktığı esnada herkes şaşkındı. Nasıl bir politika dili kullanılacak? Ne yapılacak? Yani burada yeni bir yönetim var. Yani bunlara nasıl tavır alınacak? Burada bir söylem oluşturulması gerekiyordu. Biz Türkiye olarak herkesin kabul edeceği, aslında vicdanen ve aklen de, hukuken de geçerli olan bir söylemi ortaya koyduk, teklif ettik aktörlere. Herkes bunu kabul etti. Ve bunun etrafında oluşan söylemi biz aldık, Şam'a götürdük, Şara'ya da bunları anlattık. Yani hem bölgedeki Arap ve Müslümanlar hem Türkiye, hem de uluslararası toplum senden bunu bekliyor. Ben de bu fikirdeyim dedi, bunda hiçbir şeyim yok, itirazım yok dedi.
TÜRKİYE'NİN ÖNCELİKLERİ NELER?
Birincisi, Türkiye olarak biz 3,5 milyon Suriyeli kardeşlerimize ev sahipliği yapıyoruz. ikincisi, terör örgütü PKK'nın Suriye'deki varlığının ne şekilde sona erdirileceği meselesi.
Açıkçası ben Şara'yı gayet iyi gördüm. İdib'te geçirdiği yılların kendisine yaramış olduğunu gördüm. Uzun yıllardır bir deneyimi var aslında İdib'ten. Benim onunla ilgili gözlemlerim var.
SURİYE HALKI YÖNETİMİ SAHİPLENDİ
Ben ortaya konan hareketlere, politikalara, eylemlere bakaraktan hüküm verme taraftarıyım. Yani bu şekilde de hareket ettiğimiz zaman zaten diğer muhataplarımız için de ikna edici oluyoruz. Geldiğimiz noktada dediğim gibi şu anda azınlıkların güvencesi olma durumunda bir sıkıntısı yok. Ama yarın bir gün ülkede ulusal güvenliği ve bütünlüğü sağlamada sıkıntılar olabilir mi? Olabilir. Yani bölgede belli anlaşmazlıklar olabilir mi? Olabilir. Suriye üzerinde başkalarının hesabı olup karıştırmaya gidebilirler mi? Gidebilirler. Bütün bunların da farkında olmak gerekiyor. Ama güzel olan şu, Suriye halkı kendinden olan bir yönetimi sahiplendi ve umudunu ona bağladı. Bize de bu umudu desteklemek, beslemek düşüyor ve doğru olanı tavsiye etmek düşüyor.
ESAD SONRASI SURİYE'NİN YENİ ADI BELLİ OLDU
Şara'nın yönettiği nüfusun yarıdan fazlası iç göçtü. Geri dönüşler için yeniden yapılanma faaliyetleri başlamalı. Yol haritasını sordum. Devletin ismi Suriye Arap Cumhuriyeti olacak. Bayrağa bir yıldız daha eklediler. Şu anda arazideki dengeleri ele aldığımızda Ahmed Şara ve ekibi, Suriye Milli Ordusu'nun destek vermesi, askeri güvenliğin sağlaması açısından önemli bir başlangıç. Milyonlarca insan önceki dönemde ağır sıkıntılar çekerken bunları peşinen bu şekilde suçlanmaları doğru değil. Biz bize yapılanları yapmamak için geldik dediler, inşallah bu yolda devam ederler. Zaman ilerledikçe olaylar yapı şekil aldıkça memnuniyetsizliklerin kendini gösterme ihtimali var. Biz bu unvanları bırakalı çok oldu. Eşit ilişki, karşımızdakiler bizim kardeşimiz. Suriye milleti asil bir millet. Bize düşen onlara yardım etmek. Domine etme fikrine karşıyız. Biz bölgede ne Türkiye'nin ne İran'ın domine etmek politikasına razı değiliz. Biz buna karşıyız. Bu çok ilkel bir dış politika tarzı.
SURİYE MESELESİNDE MASADA BEKLEYEN KONULAR
İşlem sıralaması yapacağımız zaman aslında ortada şu anda bir numaralı ödev, bir an önce hem halka hizmet edecek hem de uluslararası muhataplığı sağlayacak bir hükümetin kurulması. Şu anda resmi devlet başkanı vafı yok Ahmet Şara'nın. Hala devrim yapan heyetin başkanı sıfatı taşıyor. Üç tane bakan atadı ama bunlar asıl kalıcı hükümetin atanması gerekiyor. Çünkü uluslararası toplum bir an önce oraya yardım ve teknik iş birliği için bekliyor. Bir muhatap istiyorlar. Mesela dün kabinedeydik. Cumhurbaşkanımız talimat verdi. Buraya Türkiye olarak yardımların seferber edilmesi, yani Sağlık Bakanı, Enerji Bakanı, Milli Eğitim Bakanı, Ulaştırma Bakanı, herkes karşısında bir muhatap görmek istiyor haklı olarak. Şimdi bir defa hükümetin öncelikle kurulması gerekiyor.
Sonra, ülkenin yeniden imarı meselesi. Yaraların sarılmaya başlaması, bu önemli. Bu konuda ciddi adımların atılması gerekiyor. Özellikle Halep'in yerle bir edilmiş olması. Halep çok kötü durumda. Maalesef o günler çok acı günlerdi. Halep yerle bir edilmiş durumda. Buranın yeniden imar edilmesi gerekiyor ki yerinden, yurdundan edilmiş olan mülteciler geri dönebilsinler. Biliyorsunuz, Türkiye'de mülteci var. Ürdün'de var, Irak'ta var, Mısır'da var, Lübnan'da var. Batıda var 1 milyona yakın. Bunların geri dönmesi için oradaki yeniden yapılanma faaliyetlerinin bir an önce başlaması gerekiyor.
"DEAŞ, MÜSLÜMAN TOPLUMLAR İÇİN BİR ZEHİR"
Terör örgütü DEAŞ'ın Müslüman toplumlar için bir zehir olduğunu hatırlatan Fidan, terör örgütünün, dini, uyguladığı şiddet için kılıf olarak kullandığını vurguladı ve şu ifadeleri kullandı:
"Biz sorumlu ülkeler olarak; Müslüman toplumlar olarak, kendi inancımızın; tabii inancımıza düşman olanlara karşı nasıl mücadele ediyorsak, inancımızdan çıkıp da inancımıza zarar getirenlere karşı da aynı şekilde mücadele etmemiz lazım. Bu bizim hem erdemli duruşumuz için önemli hem de kendi toplumumuzun, kendi dinimizin, dirliğimizin, bütünlüğümüzün emniyeti selameti için önemli."
Bu konuda din anlatımının, gençlere yönelik faaliyetlerin önemine işaret eden Fidan, Türkiye'de çok az sayıda insanın bu tarz örgütlerin kucağına düştüğü ve toplumun bu olumlu özelliklerinin korunması gerektiği değerlendirmesini yaptı. Fidan, milli kimliğin unsurlarını oluşturan hususlara; kültürel ve inanç değerlerine çok dikkat edilmesi ve nesillere aktarılması gerektiği mesajını verdi.
Suriye'deki yeni yönetimin de terör örgütü DEAŞ konusunda Türkiye ile aynı düşündüğünü söyleyen Fidan, kendisinin buna şahit olduğuna ve DEAŞ'a karşı birlikte savaşıldığına değindi.
Fidan, son zamanlarda Batılı mevkidaşlarının Şam'a yaptığı ziyaretlere ilişkin şunları kaydetti:
"Esed rejimi düştüğünde biz yoğun bir diplomasi trafiği içerisine girdik. Batı'daki aktörler zaten Esed'den ve Esed'in destekçilerinden haz eder bir durumda değildi. Zaten siyasal olarak haz etmiyorlar ama daha da önemlisi onların oluşturduğu ortamdan dolayı Batı'ya göç etmiş baya bir Suriyeli var. Biliyorsunuz her türlü göçmen hareketi Batı'daki siyasal dengeleri inanılmaz şekilde değiştirdi. Yani aşırı sağın yükselmesine sebep oldu, hükümetlerin düşmesine sebep oldu, siyasal doku değişti."
Fidan, göçmenlerin geri dönmesinin mümkün olacağı bir senaryonun Batı'da kabul gördüğünü aktardı.
SURİYE'NİN YENİDEN İMARI İÇİN SEFERBERLİK İLAN EDİLEBİLİR
Bakan Fidan, Suriye'nin yeniden imarı konusunda seferberlik ilan edilebileceğini vurgulayarak, Körfez ülkeleri başta olmak üzere bu konuda birçok aktörün hemfikir olduğunu söyledi.
ABD'nin Esed rejimine uyguladığı yaptırımlara ve son duruma değinen Fidan, bu yaptırımların olduğu durumda bazı finansal ve ticari aktivitelerin hayata geçmesinin zor olduğuna işaret etti. Fidan, Suriye'deki imarın tekrar başlatılması gerektiğine dikkati çekerek, elektrik konusunda Türkiye'nin yanı sıra Ürdün ve Katar gibi ülkelerin de projeleri olduğunu aktardı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bu konuda talimatlarına ilişkin bilgi veren Fidan, elektrik enerjisinin aciliyetinin önemini vurguladı.
"ŞAM ÇOK İHMAL EDİLDİ"
Esed rejimin devrilmesi ve Şam ziyaretinin ardından bazı Avrupa ve bölge ülkelerinden muhatapların, yeni Suriye yönetimine ziyaret ayarlanması için kendisiyle iletişime geçtiğini anlatan Fidan, Ürdün'de diğer ülkelerle toplandıklarında birinin Şam'ı ziyaret etmesi gerektiğini ve kendisinin gidebileceğini söylediğini aktardı. Fidan, geçmişte Şam'a çok fazla kez gittiğini belirterek, son ziyaretinde Şam'ın çok ihmal edildiğini gördüğünü ifade etti.
Son yıllarda çok yoğun bir ekonomik çöküş olduğunu ancak insanların tekrar dönmesiyle yeniden bir canlanmanın başladığını dile getiren Fidan, Esed döneminde Kasyun Dağı'na çıkışın yasak olduğunu ve (Suriye'deki yeni yönetimin lideri Ahmed) Şara ile önce doğduğu mahalleye sonrasında da Kasyun'a gittiklerini anlattı. Fidan, halkın Kasyun Dağı'nda Şara için tezahürat yaptığını ve ona teveccüh ettiğini dile getirdi.
"ŞARA SİYASİ AÇIDAN YETENEKLİ VE KABİLİYETLİ"
Şara ile Şam'daki temaslarına değinen Fidan, Şara'yı siyasi açıdan yetenekli ve kabiliyetli bulduğunu ve liderlik özelliği olduğunu söyledi.
Fidan, Şara'nın sadece savaşla mücadele alanında değil, İdlib'de halka hizmet ve altyapı konusunda, farklı siyaset ve bakış açılarını bir araya getirme alanında kendisini geliştirdiğini ifade etti.
SURİYELİ SIĞINMACILAR MESELESİ
Suriyeli sığınmacılar meselesine değinene Bakan Fidan, "Zaten bu savaş bu yüzden verildi. Kendisiyle de konuşurken şu gündeme getirildi. Yeni anayasanın yapılması ve seçimler meselesi. Anayasanın yapılması, hani eğer yöntem, teknik yöntem olacaksa, referandum olmayacaksa, iki tane yöntem var, temsilciler meclisi üzerinden bir anayasa kabuğunu ile halkın tamamını davet edip referandumla anayasa kabul etmek. Bunun için seçim yapılması lazım. Seçim olması için 10 milyondan fazla insanın tekrar dönmesi gerekiyor. Yurt dışında doğmuş, son 11 yıl içerisinde sayısı belli olmayan vatandaş var. Yani bunların gelip kayıtlarını tekrar kontrol altına alıp, kimliğini kaybetmişleri tekrar kimliğini verip bir sistem oturtulması gerekiyor.
Ben sordum, yani yol haritanı nedir zihninde? Yani nasıl bir yönetim, bu yönetim nasıl seçilecek, nasıl olacak, nereye gidilecek? Devletin adı ne olacak? Rejimin şekli ne olacak? Buraya kadar konuştuk." Zülfikar Gençtürk
15-temmuz.net haberleri