’Afrin ve 15 Temmuz Çanakkale ruhunu gösterdi’

'Afrin ve 15 Temmuz Çanakkale ruhunu gösterdi'

Cumhurbaşkanı Erdoğan Çanakkale Zaferi'nin 103. yıl dönümü dolayısıyla bir mesaj yayımladı. Mesajında Afrin Harekatı'na dikkat çeken Erdoğan, "Gerek 15 Temmuz gecesi FETÖ ihanet çetesine karşı sergilenen kahramanlıklar, gerekse Afrin harekatı sürecinde 7’den 70’e milletimizin tüm fertlerinin seferber olması, Çanakkale ruhunun bu topraklarda ne kadar diri, ne kadar canlı olduğunu bir kez daha göstermiştir" dedi.

18 Mart 2018 - 08:50 - Güncelleme: 20 Mart 2018 - 07:01

‘Afrin ve 15 Temmuz Çanakkale ruhunu gösterdi’

Giriş Tarihi: 18.3.2018 05:17 Güncelleme Tarihi: 18.3.2018 08:49

‘Afrin ve 15 Temmuz Çanakkale ruhunu gösterdi’

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 18 Mart Şehitleri Anma Günü nedeniyle bir mesaj yayımladı. Erdoğan "Gerek 15 Temmuz gecesi FETÖ ihanet çetesine karşı sergilenen kahramanlıklar, gerekse Afrin Harekâtı sürecinde 7'den 70'e milletimizin tüm fertlerinin seferber olması, Çanakkale ruhunun bu topraklarda ne kadar diri, ne kadar canlı olduğunu bir kez daha göstermiştir" dedi. Başbakan Binali Yıldırım ise "İstiklalini korumak, ülkesinin her köşesinde huzur ve emniyeti sağlamak için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan Türk milleti, 18 Mart 1915'te dünyadaki en güçlü zırhlarla en ağır silahlarla donanmış bir ordunun nasıl dize getirilebileceğini dünyaya göstermiştir" diye konuştu. Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli "Bugün, Türk milletinin vatanı, toprağı, bayrağı, ezanı, hürriyeti ve istikbali söz konusu olduğunda tıpkı 15 Temmuz'daki gibi neleri göze alabileceğini, ne destanlar yazabileceğini tüm dünyaya gösterdiği gündür" dedi. AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Çiğdem Karaaslan ise "Çanakkale Zaferi, milletimizin, şartlar ne olursa olsun kutsal bildiği vatanı, bayrağı ve ezanı için neler yapabileceğinin göstergesidir" ifadesini kullandı.

Türkiye'nin dönüm noktası: Çanakkale Deniz Zaferi

Çanakkale'de 18 Mart 1915'te olağanüstülüklerin de yaşandığı savaşta Osmanlı Devleti kesin zafer elde etti. Bu zafer, tarihe "Çanakkale Deniz Zaferi" olarak geçti ve Çanakkale'nin geçilmezliği tüm dünyaya ispat edildi.

Türkiye'nin dönüm noktası: Çanakkale Deniz Zaferi
Çanakkale'de 18 Mart 1915'te elde edilen deniz zaferi, tarihte bir dönüm noktası oldu ve Çanakkale'nin geçilmezliğini kanıtladı.

Birinci Dünya Savaşı'ndaki pek çok cephe ve muharebe alanları arasında, tarafları en çok etkileyen, bugün de dünya tarih literatüründe en çok anılan cephe olan Çanakkale'de, dünya denizlerine çıktığından bu yana hiç yenilmeyen, bu özelliğiyle de "yenilmez armada" olarak tarihe geçen İngiliz donanması ağır bir yenilgiye uğratıldı.

İngiltere, Fransa, İtalya'nın sömürge ülkelerinden getirdiği milletlerin çocuklarını savaşa sürmesinin yanı sıra kara, deniz ve hava kuvvetlerinin ilk kez kullanılmasıyla da özel bir öneme sahip Çanakkale'de dünya muharebesi yaşandı.

Birinci Dünya Savaşı'nın hemen öncesinde girdiği savaşlar, ülke içindeki karışıklıklar ve ekonomik sıkıntıların yanı sıra çeşitli sorunlarla uğraşan Osmanlı Devleti, girmek istemediği savaşa "itilerek" dahil edildi. Avrupa'daki savaşın mevzi çatışmalarına dönüşmesi üzerine İngiltere, Çanakkale ya da Balkanlar'da yeni bir cephe açıp İstanbul'u ele geçirerek, Osmanlı Devleti'ni Almanya'dan ayırmayı amaçladı.

Osmanlı güçlerinin 3 Şubat 1915'te Süveyş Kanalı'na taarruzu sonuç vermeyince İngiltere, Mısır'daki güçlerini boğazlara yöneltti.

Bütün planlarını önceden yapan ve kesin kazanacağını düşünen İngiltere donanması, Türk milletinin tecrübesi, bilgisi ve askerlerinin birikimiyle Çanakkale'ye gömüldü.

İlk bombardıman 19 Şubat'ta başladı

İtilaf devletleri, 12'si İngiliz, 4'ü Fransız olmak üzere 16 muharebe gemisi, 6 muharip, 14 mayın arama tarama ve 1 uçak gemisinden oluşan donanmasıyla 19 Şubat 1915 sabahı, ''Müstahkem Mevki Methal Grubu Bataryaları''na bombardıman başlattı.

Methal Grubu'nda Ertuğrul, Seddülbahir, Kumkale, Orhaniye bataryaları ile Erenköy civarında yerleştirilmiş bir kısım seyyar obüs bataryası, Merkez Grubu'nda ise Anadolu ve Rumeli bataryaları bulunuyordu.

Hava şartlarının olumsuzluğu nedeniyle ikinci bombardıman 25 Şubat'ta yapıldı. 26 Şubat-17 Mart arasında ise itilaf devletleri donanması ileri teknoloji sistemleriyle mayın arama taraması gerçekleştirdi. Ancak 17-18 Mart gecesi Binbaşı Nazmi Bey ve Yüzbaşı Hakkı Bey'in komutasındaki Nusrat Mayın Gemisi, Erenköy koyuna ve Boğaz'a mayın döşedi.

Nusrat'ın 26 mayını

18 Mart günü Çanakkale boğazını geçmek için bir kez daha harekete geçen itilaf devletleri donanmasına yönelik saat 11.15'te ilk atışlarla büyük bir taarruz başlatıldı. Önemli gemilerin ilk taarruzda yara almasının ardından savrulan İngiliz ve Fransız donanması, güneye yöneldi. Erenköy mevkiine gelen gemiler, bu kez de Nusrat Mayın Gemisi'nin döşediği 26 adet mayınla karşı karşıya kaldı. Mayınlara çarpan gemilerin batması ve yan yatmasıyla tarihin akışı değişti.

Ayrıca Rumeli kıyılarında Seyit Onbaşı'nın attığı 275 kilogramlık top mermisinin de itilaf devletlerinin geldikleri gibi gitmelerinde büyük yeri oldu.

Saat 18.00'e kadar süren şiddetli çatışmalar sonunda, itilaf devletleri donanmasının üç muharebe gemisi Bouvet, Irresistible ve Ocean zırhlıları batarken 2 muharebe gemisi ile 1 muharebe kruvazörü de yara aldı.

Olağanüstü anların yaşandığı savaşta Osmanlı Devleti kesin zafer elde etti. Bu zafer, tarihe "Çanakkale Deniz Zaferi" olarak geçti ve Çanakkale'nin geçilmezliği tüm dünyaya ispat edildi.

103 yıldır aynı ruhla

103 yıldır aynı ruhlaÇanakkale Zaferi’nin 103’üncü yıl dönümünde bir millet büyük destanı hatırlayacak, kahraman şehitlerini dualarla anacak. Edirne’den Kars’a tüm Türkiye Ay-Yıldızlı bayrakla donatılacak.

Genelkurmay Başkanlığı, Çanakkale Zaferi’nin 103’ncü yıl dönümünde destansı zafere ait Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı ve Foto Film Merkezi Komutanlığı arşivlerindeki az bilinen fotoğraflarla belgeleri paylaştı. Fotoğraflarda, dönemin en büyük savaş gücü karşısında galip gelen kahraman Mehmetçik’in siperde düşmanı beklerken nöbet tutarken top bataryalarıyla atış yaparken görüntüleri yer alıyor. Arşivde, itilaf donanmasına ait Bouvet zırhlısını batıran top ve topçular ile Yaralı Hastanesi’ne kaldırılan bir askere yapılan müdahalenin yanı sıra siperdeki İngiliz ve Anzak birliklerinin fotoğrafları da bulunuyor. Belgeler arasında ise Mustafa Kemal Atatürk’ün 19. Tümen Komutanı olarak görev yaptığı sıradaki “tümen emri” de yer alıyor. Tümen emrinde Yarbay Mustafa Kemal, 10 günden beri yapılan muharebelerle düşmanın ancak kendi donanması korumasında sahilde dar bir mevkide taaruz etmeye mecbur bırakıldığını belirtiyor. Askerlerin gösterdiği yiğitliği “şanlı bir namus örneği” olarak nitelendiren Mustafa Kemal, hatların tahkimatının artırılması, düşman cephesindeki önemli noktalara karşı yaklaşma hatlarının inşa edilerek yaklaşılması emrini veriyor. Atatürk “Bütün arkadaşlarımın benimle aynı düşüncede olduklarına, düşmanı tamamen denize dökmedikçe yorgunluk belirtisi göstermeyeceklerine şüphe yoktur” ifadelerini kullanıyor.

Az bilinen Çanakkale fotoğrafları

2 / 51Genelkurmay Başkanlığı, Çanakkale Zaferi'nin 103'ncü yıl dönümünde, destansı zafere ait arşivindeki az bilinen fotoğraflar ile bazı belgeleri paylaştı. Fotoğraflar, dönemin en büyük savaş gücü karşısında galip gelen kahraman Mehmetçik'in siperde düşmanı beklediği, nöbet tuttuğu, top bataryalarıyla atış yaptığı anları yansıtıyor.
 
Az bilinen Çanakkale fotoğrafları - Genelkurmay Başkanlığı, Çanakkale Zaferi'nin 103'ncü yıl dönümünde, destansı zafere ait arşivindeki az bilinen fotoğraflar ile bazı belgeleri paylaştı. Fotoğraflar, dönemin en büyük savaş gücü karşısında galip gelen kahraman Mehmetçik'in siperde düşmanı beklediği, nöbet tuttuğu, top bataryalarıyla atış yaptığı anları yansıtıyor.
 

Genelkurmay Başkanlığı, Çanakkale Zaferi'nin 103'ncü yıl dönümünde, destansı zafere ait arşivindeki az bilinen fotoğraflar ile bazı belgeleri paylaştı. Fotoğraflar, dönemin en büyük savaş gücü karşısında galip gelen kahraman Mehmetçik'in siperde düşmanı beklediği, nöbet tuttuğu, top bataryalarıyla atış yaptığı anları yansıtıyor.

Çanakkale Zaferi'ne ilişkin Genelkurmay Başkanlığı arşivlerinde, siperde elleri tetikte bekleyen Mehmetçikten yemek dağıtımına, cephe hattında gönüllü bombacılık yapan küçük çocuktan düşman donanmasını batıran topçulara kadar çok sayıda fotoğraf yer alıyor. Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal'in siperde çekilmiş fotoğrafı...

Genelkurmay Başkanlığı, Çanakkale Zaferi'nin 103'ncü yıl dönümünde, destansı zafere ait Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Daire Başkanlığı ve Foto Film Merkezi Komutanlığı arşivlerindeki az bilinen fotoğraflarla belgeleri Anadolu Ajansı ile paylaştı. Bu fotoğrafta; düşmandan alınan silahların bir atış bölüğü tarafından çalıştırılması görülüyor.

Fotoğraflarda, dönemin en büyük savaş gücü karşısında galip gelen kahraman Mehmetçik'in siperde düşmanı beklerken nöbet tutarken top bataryalarıyla atış yaparken görüntüleri yer alıyor. Bu fotoğrafta; ateşe hazırlanan bir top görülüyor.

Cephe hattında gönüllü olarak bombacılık yapan küçük bir çocuğa ait kare ise bir ulusun topyekun verdiği bağımsızlık mücadelesinin ispatı olarak fotoğraflar arasında yer alıyor.

Albümdeki diğer dikkat çekici fotoğraflar arasında yemek dağıtımı sırasında sıraya girerek kazanlardan yemeklerini alan askerlerle kendi arasında eğlence yapan bir birlik de yer alıyor

Arşivde, itilaf donanmasına ait Bouvet zırhlısını batıran top ve topçular ile Yaralı Hastanesi'ne kaldırılan bir askere yapılan müdahalenin yanı sıra siperdeki İngiliz ve Anzak birliklerinin fotoğrafları da bulunuyor. Bu fotoğrafta; Çanakkale'de bir hastanede yapılan operasyon görülüyor

Bu fotoğrafta; Çanakkale'de yaralılar arabalarda hastanelere nakledilirken görülüyor.

Paylaşılan belgeler arasında ise Mustafa Kemal Atatürk'ün 19. Tümen Komutanı olarak görev yaptığı sıradaki "tümen emri" de yer alıyor. Bu fotoğrafta yer alanlar; Kemal Ohri (1), Fahrettin Atalay (2), Alman General Kaningizer (3), Rüştü Bey (4), Mustafa Kemal (5), Esat Paşa (6), Haydar Alkaner (7), Nazım Bey (8), Hulusi Bey (9) birlikte görülüyor.

Tümen emrinde Yarbay Mustafa Kemal, 10 günden beri yapılan muharebelerle düşmanın ancak kendi donanması korumasında sahilde dar bir mevkide taaruz etmeye mecbur bırakıldığını belirtiyor. Fotoğrafta Kolordu Komutanı Esat Paşa ve Karargah Kurmayları görülüyor.

Askerlerin gösterdiği yiğitliği "şanlı bir namus örneği" olarak nitelendiren Mustafa Kemal, hatların tahkimatının artırılması, düşman cephesindeki önemli noktalara karşı yaklaşma hatlarının inşa edilerek yaklaşılması emrini veriyor. Fotoğrafta Büve zırhlısını batıran top ve kahraman topçular görülüyor.

Mustafa Kemal, tümen emrinde, "Karşımızdaki düşmanı tamamen yok etmekten ibaret olan görevimizi yerine getirmek için sahip olduğumuz kuvvetlerden başka kuvvet istemek, Kirte bölgesinde ve vatanın diğer sınırlarında meydana gelen muharebeleri hatırlamamaktan ileri gelebilir. Benimle beraber burada savaşan tüm askerler kesinlikle bilmelidir ki sorumluluğumuza bırakılan vatan ve namus görevini tamamen yerine getirmek için bir adım bile geri gitmek yoktur. Bu sırada uyku ve istirahat aramanın ve bu istirahatten yalnız bizim değil bütün milletimizin ebediyen mahrum kalmasına sebebiyet verebileceğini hepinize hatırlatırım. Bütün arkadaşlarımın benimle aynı düşüncede olduklarına, düşmanı tamamen denize dökmedikçe yorgunluk belirtisi göstermeyeceklerine şüphe yoktur." ifadelerini kullanıyor.

Fotoğtafta; Anafartalar'da Liman Paşa'nın Nişan Tevzii töreni görülüyor

Fotoğrafta; Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Miralay Cevat Bey Karargah subayları ile birlikte görülüyor

Fotoğrafta; 57. Alay Komutanı Kaymakam (Yb.) Hüseyin Avni Bey görülüyor.

Fotoğrafta; 4'üncü Tümen Komutanı Vaytman Paşa düşman siperlerinde görülüyor.

Fotoğrafta; Çanakkale'de bir top arabası yanında subay ve erler birlikte görülüyor.

Fotoğrafta; Harp muhabirleri Çanakkale 5'inci Ordu Karargahında görülüyor.

Fotoğrafta; Çanakkale Kolordu Komutanı Hilmi Paşa ve Karargahı görülüyor.

      Fotoğrafta; Siperlerde Kahraman Bombalılar görülüyor.

Fotoğrafta; Çanakkale Cenup Grubu, sağ cenah avcı siperlerinde Mehmetler görülüyor.

Fotoğrafta; Çanakkale muharebe sahası gerisinde istirahat eden birlik görülüyor.

Fotoğrafta; siperde düşmanı bekleyen nöbetçilerimiz görülüyor.

Fotoğrafta; maskelenmiş bir posta tevzi çadırı görülüyor.

Fotoğrafta; İhtiyat mevkiinde bir sırt gerisinde erat çadırları görülüyor.

Fotoğrafta; Türk askerleri yemek yerken görülüyor.

Fotoğrafta; Çanakkale Arif Bey çeşmesinden askerlerin su alması görülüyor.

Fotoğrafta; muharebe başladığı zaman müstahkem mevkii istihkamları ve topları, Hamidiye Mecidiye Aziziye Tabyaları görülüyor.

Fotoğrafta; Çanakkale civarında eğlence yapan birlik görülüyor.

Fotoğrafta; zapt edilen bir sırt ve kahraman erler görülüyor.

Fotoğrafta; ihraç iskelesi düşman tahliyesinden sonra görülüyor.

Fotoğrafta; muharebe başladığı zaman müstahkem mevkii istihkamları ve topları, Hamidiye Mecidiye Aziziye tabyaları görülüyor.

Fotoğrafta; 15 santimetrelik obüs bataryası mevzide görülüyor.

Fotoğrafta; Fransız denizaltısını teslim alan Müstecip Onbaşı top başında görülüyor.

Fotoğrafta; Anzak birliği siperde görülüyor.

Fotoğrafta; Çanakkale'de İngilizler siperde gözetlemede görülüyor.

Fotoğtafta; Anafartalar'da Liman Paşa'nın Nişan Tevzii töreni görülüyor.

Fotoğrafta; Çanakkale Kanlısrt'ta dikilen bir Gazi Alay Sancağı görülüyor.

Fotoğrafta; 5'inci menzil posta heyeti görülüyor.

Fotoğrafta; Çanakkale'deki gizli bir yolun başlangıcı görülüyor.

Fotoğrafta; Bir kıtanın teftişi görülüyor.

Fotoğrafta; düşman siperlerinden toplanıp depo edilen cephanelerin dağıtımı görülüyor.

Fotoğrafta; Esat Paşa çeşmesinden yüklü hayvanların sulanması görülüyor.

Fotoğrafta; Çanakkale'de tayyareye ateş eden iki topumuz görülüyor.

Fotoğrafta; Çanakkale'de torpi topu görülüyor.

18 Mart Çanakkale Zaferi şiirleri! En güzel, yeni, kısa 2,4 kıtalık Çannakkale Deniz Zaferi şiirleri

18 Mart Çanakkale Zaferi şiirleri! En güzel, yeni, kısa 2,4 kıtalık Çannakkale Deniz Zaferi şiirleri
- A +

18 Mart Çanakkale şiirlerini ve sözlerini haberimizde sizler için derledik. 4 kıtalık, 2 kıtalık Çanakkale Deniz Zaferi Şiirlerini sizlerle paylaşıyoruz. 3 Kasım 1914-18 Mart 1915 ve 25 Nisan 1915-8/9 Ocak 1916 tarihleri arasındaki süren Gelibolu kara savaşları tarihimizin önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu büyük zafer için yazılan en güzel, yeni, kısa ve uzun şiirleri sayfamızda sizlerle paylaşıyoruz. İşte 18 Mart Çanakkale Zeferi şiirleri ve sözleri.

18 Mart Çanakkale Zaferi şiirlerini haberimizden görebilirsiniz. Türk tarihinin dönüm noklarından biri olan Çanakkale Savaşı için yazılmış olan en güzel ve yeni şiirleri sizlerle paylaşıyoruz. Gelibolu Yarımadası ve Çanakkale Boğazı'ndaki bu kanlı savaşta on binlerce aziz ve kahraman askerimiz şehit düşmüştür. Zamanın Kur.Yb. Mustafa Kemal ve askerlerinin büyük  mücadelesi sonrasında kazanılan Çanakkale Zaferi'nin ardından onlarca şiir yazılmıştır. 3 Kasım 1914 ile 18 Mart 1915 tarihleri arasında yapılan deniz savaşları ve Gelibolu yarımadasında 25 Nisan 1915-8/9 Ocak 1916 tarihlerinde yapılan kara savaşları Türk tarihine destan olarak yazılmıştır. 18 Mart Çanakkale Zaferi şiirlerini, en güzel sözleri, kısa, uzun, 4 ve iki kıtalık şiirleri haberimizde sizlerle paylaşıyoruz.

ÇANAKKALE DİYARINDA
 
Denize takılan kilit
Dünyayı kaldıran yiğit
Alaylar var toptan şehit
Çanakkale diyarında
 
Kahraman şehit cavuşlar
Şehitliğe uçan kuşlar
Savaşta yeni buluşlar
Çanakkale diyarında
 
Zafer Marşı
 
Tarihi çevir, nal sesi kısrak sesi bunlar 
Delmiş Roma'nın kalbini mızrak gibi Hun'lar
 
Göktürkler, Uygurlar, Oğuzlar, Peçenekler 
Türk'ün tarihine binbir zafer ekler
 
Dünya atımın nalları altında ezildi 
Kaç haçlı sefer göğsüme çarpınca kesildi
 
Bir gün gemiler dağlara tırmandı denizden 
Kudret ve zafer bizlere miras dedemizden.
18-03/15/anakkale1.jpg

Çanakkale Destanı

Yaşamaz ölümü göze almayan.
Zafer, göz yummadan koşana gider.
Bayrağa kanının alı çalmayan,
Gözyaşı boşana boşana gider!
Kazanmak istersen sen de zaferi
Gürleyen sesinle doldur gökleri
Zafer dedikleri kahraman peri
Susandan kaçar da coşana gider.
Bu yolda herkes bir ey delikanlı
Diriler şerefli ölüler şanlı
Yurt için döğüşen başı dumanlı
Her zaman bu şandan, o şana gider
Faruk Nafiz Çamlıbel

 

ÇANAKKALE

Ç anakkale geçilmez dediler, geçilmedi!
A nalar ağladı, oğullar savaştı.
N e olursa olsun dediler, cepheye gittiler;
A nalar ağladı, oğullar savaştı.
K ürdü,Türk'ü lazı çerkezi,
K imi harbiyeli, kimi liseli.
A ğası da var, çiftçiside,
L a İlahe İllallah! diyerek savaştı hepsi,
E n sonunda kazandılar bu büyük zaferi!

ÇANAKKALE ŞEHİT VERİYOR

Çanakkale kan döküyor
Analar babalar atalar ağlıyor
Düşman askeri doğru durmuyor
Çanakkale şehit veriyor

Kim bilir hangi asker
Kim bilir hangi vatan
Yok olup gidiyorlar bu dünyadan
Gözleri bile yaşarmadan

Ana kucacı asker ocağı
Çanakkaledeki düşmanları
Düşünmeden şehit olan asker
Kendi vücudunu sper eder

Şimdi kurtuldu tüm türkiye
Askerlerin sayesinde
Sende önem ver vatanınla devletine
Hiç bir zaman düşmana ezdirme

ÇANAKKALE’DE OTUZ BİN ŞEHİT

Çanakkalede otuz bin şehit,
Hepsi birbirinden yiğit,
Bundan sonrasını tarihler yazar,
Çanakkale’de analar ağlar.
Derdim,derdim,garip halim,
Kanı içmiş dağlar sanki düşmanım,
Ne analar,ne bacılar,
Çanakkale’de zaferler yatar.
Düşman pusu atmış,Çanakkale yollarına,
Yol vermiyor dağlar,nice yiğit aslanlara,
Yol vermesen küserim yara,
Deli gönlüm gitmek ister şanıyla.
Mermiler yağıyordu yağmur gibi,yiğitlerimizin üstüne,
Ay yıldızlı bir bayrak dalgalanıyordu gök yüzünde,
Mekanınız cennet olsun ebediyetde,
Çanakkale’de şehitler yatar diz dize.
Haydar Turan

18-03/15/anakkale2.jpg

ÇANAKKALE İLE ATAM

Atam senin sayende herşey oldu,
Sana minnettarız Atam
Çanakkale savaşında
Düşmanları yenip
Vatanı milleti kurtardın Atam
O,düşüncelerine,fikrine,
Sevgine,saygına,
Cesaretine,yeteneğine,
Hayranım Atam

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ

Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin

Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.

Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer,

O ne müthiş tipidir, savrulur enkazı beşer.
Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.

Kafa göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el ayak

Vurulup, tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,

Bir hilal uğruna yarap ne güneşler batıyor.

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker

Gökten ecdat inerek öpse o pak alnı değer.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni tarihe desem sığmazsın.

M.Akif ERSOY

ÇANAKKALE KAHRAMANLARI

Malım, mülküm
Eşim, dostum
Yarim demediniz
Hiç tereddütsüz
Gidip can verdiniz
Elimde bardağım
Çayımı rahat içebiliyorsam
Çünkü siz orda öldünüz
Daha onbeşinde, onaltısında
Kurşunlara yürüdünüz
Helal edin hakkınızı
Yapabildiğim tek şey bugün
Bir Elhamla, iki damla gözyaşı
Ruhunuz şadolsun
Çanakkale Kahramanları
Ayşe Adlım

ÇANAKKALE DİYARINDA

Denize takılan kilit
Dünyayı kaldıran yiğit
Alaylar var toptan şehit
Çanakkale diyarında

Kahraman şehit cavuşlar
Şehitliğe uçan kuşlar
Savaşta yeni buluşlar
Çanakkale diyarında

ÇANAKKALE

Çanakkale özeldir ,
Ayna gibi güzeldir.
Ne kadar şehit verdik,
Ama yine biz kazandık.
Kaderimizde olur muydu ulaşmak bu güzel ülkeye,
Karadenizden esti geldi .
Adı Mustafa Kemal idi,
Layık mıyız şimdi biz bu güzel ülkeye.
Ey atam rahat uyu,izindeyiz.

18-03/15/anakkale3.jpg

BAYRAĞIM

Şehit kanlarıyla, vermişim rengini,
Gökten Ay’la-Yıldızı koparmışım;
Yüreğimi koymuşum sana, yüreğimi;
Birde vatan sevgimi
Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
Sen dalgalan, ben coşayım,
Uğruna destanlar yazayım!

Delikanlımın damarındaki kansın,
Sen, cansın, canansın.
Yansın, bu yürekler sana yansın;
Vatan aşkıyla yansın
Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
Sen dalgalan, ben coşayım,
Uğruna destanlar yazayım!

Sevgisin, Mutluluksun, Umutsun;
Aşksın, Destansın, bulutsun;
Sen bensin, Benliğimsin
Sana, canım feda olsun!
Dalgalan ey şanlı Bayrağım;
Sen dalgalan, ben coşayım,
Uğruna destanlar yazayım!

Atatürk'ün Çanakkale Sözleri

Atatürk'ün Çanakkale zaferinde büyük bir payı vardır. Bu savaş bütün savaşanların (7'den 70 kadar olanların savaşı, silah kullanmayıbilmeyen kadınların mücadelesi, bıyığı terlemeyen gençlerin katıldığı bir savaş) mücadelesi ve azmi sayesinde kazanılmıştır. Bu savaş sonrasında Çanakkale Zaferi ile ilgili söylemiş olduğu sözler.

 Mustafa Kemal'in Çanakkale Zaferi Sözleri;

canakkale7.jpg

- 250 bin askerimizi şehit verdiğimiz bu topraklarda şehidin kanı vardır ve bu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Gelecek nesillere anlatılarak destanımızın yaşatılması ve bizim için canından vazgeçenler için bu vatanın korunması boynumuzun borcudur.

- Siperler arası 8 metre. Yani ölüm muhakkak. 3 dakika önce gelen bölüğün tamamı şehit olmuş. Yeni gelenler bunu biliyor ve bir 3 dakika sonra kendisinin de şehit olacağının farkında ilerliyor. Ama ne ilerleme! Bir an bile sarsılma, durma, geriye bakmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur’an okuyor bilmeyenler Kelime-i şahadet getiriyor. Az sonra öleceğini bile bile gözünü kırpmadan şahadete gidiyor. İşte Çanakkale Savaşlarının zaferle sonuçlanmasını sağlayan şey milletimiz ve onun askerindeki bu yüce ruhtur.

- “Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”

Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur ve sessizlik içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız, bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler ve huzur içinde rahat rahat uyuyacaklardır. Onlar, bu toprakta canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler gelir, başka komutanlar hâkim olabilir”

 


Çanakkale Zaferi Hakkında Ünlü Kişilerin Söyledikleri :

* Benimle beraber burada muharebe eden bütün askerler kesin olarak bilmelidir ki bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlen­meden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım. (Mustafa Kemal Atatürk)

* Çanakkale Zaferi, Türk askerinin ruh kudretini gösteren şayanı hayret ve tebrik bir misaldir. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Muhare­belerini kazandıran bu yüksek ruhtur. (Mustafa Kemal Atatürk)

* Harpte iki meş’um (uğursuz) şey vardır. Bunlardan biri taş duva­ra körükörüne yüklenmek, diğeri kuvvetleri birtakım ayrı ve bağlan­tısız harekata dağıtıp körletmektir. Biz bu iki ahmaklığı yapmanın tehlikesiyle karşı karşıyayız. (İngiliz Başbakanı Asquith)

* Ordunun yardımı olmaksızın Filo’nun başarı sağlayabileceği ümidine kapılmıştım; fakat şimdi bu işte müşterek bir harekatın zo­runlu olduğunu anlıyorum. (Churchill)

* Türkler, Çanakkale’yi zorlayan çağının en ileri tekniğine sahip güçler karşısına adeta bir kale gibi dikilmişlerdir. (Churchill)

* Bu Türk kıtaatının cesaret, metanet ve se’bat cihetiyle takdir ve senaya liyakati, her şüphenin fevkinde bulunmuştur. Donanmasının ateşiyle de, en müessir surette muavenet gören pek cesur bir düşman taarruzlarına karşı sayısız muharebelerde bu kıtaat mevkilerini muhafaza etmişlerdir. (Alman Generali Uman von Sanders)

* Avrupa’da hiçbir asker yoktur ki, bu ifadenin altını çiziyorum, * Türklerle mukayese edilebilsin. Almanların müdafaada gayet iyi oldukları kabul olunabilir. Fakat siperlerde onlar dahi Türklerle kıyas edilemez. Misal olarak Gelibolu’yu zikretmek isterim. Orada bizim gemi ateşlerimizle büyük zayiata uğrayan kıtalar, Türk olmasalardı. Yerlerinde kalamaz ve derhal değiştirilirlerdi. Halbuki, Türkler, bütün muharebe müddetince yerlerinde kaldılar. (General Tawshend)

* Çanakkale Boğazı’ndaki Türkler ve Almanlar da 18 Mart’ı aralık­sız takip eden sessiz günler, şaşkınlık ve sonra da, büyük bir sevinç uyandırdı. Moral, son derece yüksekti. Kaleler ve tabyalardaki ha­sar da kolaylıkla giderilmiş olmakla beraber, ağır bataryaların cep­hane durumu-ciddiyetini koruyordu. (Robert Rhodes James)

* Çanakkale müdafaası, üç mucizeler muharebesidir. Hali kurtar­dı; maziye hamaset ve azametini iade etti; vatanımızı bir vatanı ebedi yaptı. (Sami Paşazade Sezai)

* Zafer, “zafer benimdir” diyebilenindir,

* Hiçbir zafere çiçekli yollardan gidilmez.

* Zaferin büyüklüğü, savaşın çetinliği ile ölçülür.

* Zafer, barışın en kısa yoludur.

18-03/15/anakkale4.jpg

ÇANAKKALE’nin deniz ve kara savaşları; Türk Ulusal tarihinin 1800’lü yıllarının hemen çoğunluğunda görülen yenilgilerden sonra askeri ve siyasal varlığını bir kez daha kanıtladığı savaşlardır.

Harp tarihine bakıldığında askeri zaferlerin daima taarruzi bir harekatın sonunda kazanıldığı görülür. Çanakkale savaşları ise savunan orduların taarruz edenleri yenilgiye uğratmış olduğu, hemen tek örnektir.

ÇANAKKALE SAVUNMASI : Öz yurdunu korumak için şahlanan yaralı bir ulusun, sayı ve maddi açılardan üstünlüğü tartışılmaz olan düşmanlarını yenerek, onları felce uğrattığı bir savaştır. Bu durumuyla dünya harp tarihlerine geçmiş ve Türk tarihine de altın harflerle yazılıp Türk’ün kahramanlık ve şeref abidesi olmuştur.

Bu zaferler, büyük Türk Ulusuna Atatürk gibi dahi bir lider hediye etmiştir. Mustafa Kemal’in Anafartalarda parlayan yıldızını 18 MART’ın şafağı aydınlatmış, bu zafer, Türk’e, öz benliğini ulusal kimliğini bulma yolunu göstermiş, Türk bağımsızlık savaşının temelleri ÇANAKKALE’nin sularında ve Conk Bayırı’nda atılmıştır.

18 MART Çanakkale Zaferi, Anafartalar yangınının bir kıvılcımıdır. Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihe geçen ilk kahramanlığı 18 MART’ın beşiğinde doğmuş; bu şahsiyet, Sakaryalarda şahlanmış, Dumlupınar’da Türk’ün kaderini değiştirmiş 9 EYLÜL 1922’de Ulusumuzu dünya uluslararasındaki şerefli mevkiye yükseltecek son zaferi kazanmıştır. Bu olayların moral dayanağım kuşkusuz ÇANAKKALE’ler oluşturmuştur.

Çanakkale savaşları ve kazanılan zaferler; Türk kurtuluş ve bağımsızlık savaşına maya çalmış; ulusal bilinci ve ulusal ruhu yeniden ateşlemiş ve Türklük, tarihteki şanlı ve seçkin yerini böylece almıştır. İstiklal Savaşımızın temelinde böylesine muhteşem zaferler bulunmasaydı, 19 MAYIS 1919’un ufkunda Mustafa Kemal Paşa belki gene doğabilirdi ama ulus; onu Anafartalar Kahramanı, İstanbul’a düşmanın girmesini önleyen komutan olarak ÇANAKKALE’den tanımasaydı acaba etrafında toplanıp kısa sürede kenetlenmesi o kadar kolay olabilir miydi.

Bu bakımdan ÇANAKKALE; Türk ulusal tarihinin akışı içinde çok önemli bir yere sahip olmakla beraber, Birinci Dünya Savaşı sonrasında yeniden biçimlenen Dünya ve bu dünyada ki siyasal rejim sistemlerinin yeniden şekillenmesi; siyasal sınırların yeniden çizilmesi ve dönemin üç büyük imparatorluğunun (Avusturya-Macaristan, Osmanlı ve Rus Çarlık İmparatorlukları) yıkılarak yeni yeni ulusal devletlerin tarih sahnesine çıkışı ile de bu zaferin yakın ilişkisi vardır. Şunu da belirtmeliyim ki, bu zaferler Rus Çarlığı’nın yıkılmasına neden olduğu için yukarıda sıraladığımız etkileri göstermiştir. Eğer Çanakkale’de kazanılan Zaferler, Birinci Dünya Savaşı’nın diğer cephelerinde de devam etse idi ve Almanya ile birlikte ya da sadece Osmanlı imparatorluğu olarak savaştan galip çıksaydık, Dünya’nın rengi, şekli ve siyasi sının, kuşkusuz daha başka olurdu.

Çanakkale Savaşları; Balkan Harbi’nin bütün Türk Ulusu’nun ruhunda ve benliğinde açtığı derin yaranın ve utanç duygusunun kesin şekilde tedavisini sağlamış, en önemlisi de yukarıda değindiğim gibi Atatürk’ün Türk Ulusu ile birlikte bütün bir.cihan tarafından tanınmasını sağlamıştır.

Atatürk’ün, Kurtuluş Savaşımızdaki muzaffer kılıcının çeliğine su veren ÇANAKKALE Savaşları olmuştur. Şurası da bir gerçektir ki Çanakkale’de devam eden deniz ve Kara harekât ve savaşlarını birbirinden ayırarak incelemek doğru olamaz. Bu her iki savaş bir biriyle iç içedir ve biri diğerinin tamamlayıcısıdır. Bu husus gözden uzak tutulmamalıdır.

Rus Çarı II. Nikola’nın 1815 tarihinde “Hasta Adam” ismini taktığı Osmanlı İmparatorluğu’nun müzminleşen hastalığına daha 1906 yılında ilk isabetli tanıyı koyan Yzb. Mustafa Kemal, Ulusu’nun asıl cevherini; 1915’de Conk Bayırı’nın, Anafartalar’ın ve An Burnu’nun kan ve can pazarında çok yakından tanımak fırsatını bulmuştur. M. Kemal, Ulusuyla kan deryası içerisindeki ÇANAKKALE’de bu derece yakından tanışmamış olmasaydı Birinci Dünya Savaşı sonunda maddi ve moral gücünü hemen hemen tümden yitirmiş bir milletin başına geçip İstiklal Savaşımızı zaferle noktalayacağına acaba kesin inanç duyabilir miydi?

Bu nedenledir ki 18 MART’ı izleyen Çanakkale’deki kara savaşlarında kazandığı zaferiyle Türk Ulusu’nun 5000 yıllık tarih sahnesinden silinip gidemeyeceğini kendisi de şahsen idrak etmiş ve bunu bütün dünyaya İstiklal Savaşı’yla da kanıtlamıştır.

Daha sonra ki yıllarda inandığı ve güvendiği ulusunun baş komutanı olarak Türklüğün yaşam kudretini bir barış çelengi olarak kılıcının ucunda Ege’nin sularına bırakmaya muvaffak olmuştur.

Bu tarihi nedenlerle 18 MART’ı anlatırken:

– Tarih bilen Yb. Mustafa Kemal,

– Çarlığın yıkılışını hazırlayan Alb. Mustafa Kemal,

– Tarih yapan Mustafa Kemal,

– Tarih yazan Mareşal Mustafa Kemal,

– Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucusu Atatürk’ten söz etmezsek, genel tarih içerisinde 18 MART ve Çanakkale Zaferlerinin; Bir ulusun, sadece kahramanlık hikayesinden öte hiç bir önemi kalmayacaktır.

18-03/15/anakkale5.jpg

18 MART Zaferi, düşman donanmalarının 1915 yılı başlarında İstanbul’a girmelerini ye İmparatorluğun daha o yıl içinde çökertilmesini önleyen çok büyük ve tarihi bir zaferin ilk raundu olmuştur.

ÇANAKKALE’nin kara savaşlarında kazanılan zafer ise Osmanlı İmparatorluğu’nun 30 EKİM 1918 MONDROS ateşkesine kadar ayakta kalmasını sağlayan ve Birinci Dünya Savaşı’nın en az iki yıl daha uzamasına neden olarak dünya tarihini etkileyen İkinci raundunu teşkil etmiştir.

Eğer ÇANAKKALE’deki zaferler kazanılmasaydı, Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul, Birinci Dünya Savaşı’nın hemen birinci yılı sonunda İTİLAF Devletlerince işgal edilmiş, böylece Rus Çarlığı, müttefiklerinin yardımlarına en kısa yoldan kavuşmuş olacak ve Almanya’nın yenilgisi daha da çabuklaşarak Rusya’da 1917 BOLŞEVİK ihtilali muhtemelen gerçekleşmeyecekti.

18 MART’ın ve onu izleyen ÇANAKKALE kara savaşlarının zaferleri, ulusal tarihimizi ve dünya tarihini etkileyen önemi ve rolü bu noktalarda toplanmaktadır.

Bu savaşları yürüten bütün Türk Komutanları kahraman erleriyle omuz omuza çarpışırken, hiç kuşkusuz Murad-ı Hüdavendigârları, Hacı îl Beyleri, Lala Şahin ve Timurtaş Paşaları ve Evranos Beylerin ruhlarını kendi yanı başlarında duyarak savaşmışlardır.

Savaşırken tarihini düşünen, tarihini düşünürken savaşan Türk Ordusu ve onun seçkin komutanları; ÇANAKKALE Boğazı’nı kırık bir salla geçip Türk Sancağını ilk kez bu topraklara 1356 yılında diken Gazi Süleyman Paşa’nın ilk ayak bastığı NAMAZTEPE’den kendilerini seyrettiğini görür gibi duyarlardı.

Bir tek güne sığdırıldığı halde yüzyıllara hükmeden zaferlere ancak Türk Harp tarihlerinde rastlanabilir. İşte 18 MART Zaferi de yüzlerce yıldan beri Türk tarihinde gördüğümüz, MALAZGİRT, OTLUKBELİ, NİĞBOLU, MOHAÇ, KO-SOVA-RİDANİYE, ÇALDIRAN, PREVEZE ve nihayet DUMLUPINAR gibi meydan savaşlarında kazınılan Türk zaferlerinden birisidir ve bu zaferin kazanılması 20. Yüzyılın tüm siyasal olaylarına yön vermiştir.

Savaştığımız Cepheler:

Birinci Dünya Savaşı’na bu şekilde katılan Osmanlı Devleti, kendi ülkesinin 6 ayrı cephesinde (KAFKAS, IRAK, SURİYE, MISIR, HİCAZ, ÇANAKKALE cephelerinde) hemen hemen aynı zamanda çarpışmış, ayrıca sınırları dışında da Avusturya’nın GALİÇYA’sında ve Balkanların MAKEDONYA cephesinde olmak üzere iki ayrı cephede üç Türk kolordusu ile devletimize hiç bir yararı olmayan ancak Almanların yararına olan savaşlar yaptık. Osmanlı Devleti, Türk Ulusu’nun ve onun kahraman askerinin kanını, devletine hiç bir yarar sağlamayan bu sekiz cephede sular gibi akıtmıştır.

Bu ümitsiz savaşın nasıl bir sonuca varacağını Osmanlı Ordusunda ilk gören kişi Mustafa Kemal olmuştur. Görüşlerini Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya çeşitli kez sözlü ve yazılı raporlarıyla bildirmiş olmasına rağmen; Hırsı, aklına hakim olan Enver Paşa doğruları kavrayamamış ve kendisine önerilen düşüncelere itibar göstermeyerek sonuçta İmparatorluğun batmasına sebep olmuştur. Belki de sırf bu nedenle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşuna imkan yarattığı için Enver Paşa’yı hayırla yad etmek gerekir.

1912’de Balkanlar’daki eyaletlerimizin çapulcu komitacıları karşısında becerisizlik şaheserleri yaratarak, ağır yenilgiye uğrayan Osmanlı Ordusu, Birinci Dünya Savaşı’nda dostunu, düşmanını şaşkınlığa uğratacak derecede kahramanca başarılı savaşlar vermiş, ve orduları hemen hiçbir cephede kesin yenilgiye uğramadıkları halde müttefiklerimizin yenilmesiyle birlikte MONDROS Ateşkesi’ni kabule mecbur kalınmıştır.

Doğuda Rus taarruzunun başlamasıyla savaşa giren Osmanlı Padişahı 16 KASIM 1914 günü “Cihad-ı mukaddes” ilan etmiş ise de Osmanlı’nın siyasi sınırları içerisinde ve dışarısındaki Müslüman ülke ve halklarından destek görülemediği gibi savaşın daha ileri aşamalarında da düşmanlarımızın saflarında yer alarak; başında İslam’ın halifesi olan (Halife-i Rey-u Zemin ve Zillullah-ı Fil âlem) yani yeryüzünde Peygamberin halifesi ve Allah’ın gölgesi denilen Osmanlı Devleti’ne karşı isyan edip savaşmışlardır.

Asıl konumuz olan 18 Mart ÇANAKKALE Savaşı’ndan önceki olayların çok kısa bir özetini böylece yaptıktan sonra BOZCAADA açıklarında beklemekte olan İngiliz ve daha sonra onlara katılan Fransız gemilerinin girişeceği Boğaz Savaşı’na geçebiliriz.

1915 ŞUBAT AYINDAKİ DENİZ TAARUZLARI:

19 – 25 ŞUBAT SAVAŞLARI:

Yukarıda açıklanan plânın birinci aşamasının uygulanmasına 19 ŞUBAT günü güzel bir havada başlandı. Bu kez saldırıya tam 9 zırhlı ve kruvazör katılıyordu. Bunlardan 6’sı İngiliz 3’ü Fransızlara ait idi. itilaf donanması süzüle süzüle Boğaz’a yaklaşmaya başlamış ve saat tam 09.36’da Boğaz girişindeki tabyalarımızın üzerine ateş kusmaya başlamıştır. Bu harekât sırasında hava bozmuş, deniz kabarmış ve-sertleşmiş ve bu nedenle düşman donanması umduğu derecede büyük tahribat yapamamıştı.

Saldırı için hazırlanan bütün düşman gemilerindeki top sayısı (hepside en son sistem olmak üzere) 247’yi buluyordu. Bunlar, Boğaz girişindeki tabyalarımızdaki 19 adet topumuzun menzili dışında durarak ağır mermileriyle mevzilerimizi dövüyordu. Bu durum bir boksörün, kollan bağlı bulunan hasmıyla dövüşmesine benzemekteydi. Menzilleri yeterli olmadığı için gereken cevabı veremeyen Türk tabyalarının bu suskunluğundan cesaretlenerek ileri atılan düşman zırhlılarından bazıları Mehmetçiğin kol mesafesine girince hak ettiği darbeleri aldı. Hasara uğratılan 3 düşman zırhlısı çareyi kaçmakta buldu. Ama bunlar bir vuruşta öldürülecek cinsten değildi. Donanma, geri çekilme karan aldı ve kıyılarımızdan açılarak açık denizlerin güvenliğine sığınarak havanın yatışmasını beklemeye başladı.

Bu saldırılarla giriş tabyalarımızdan 4’ü (ERTUĞRUL, SETTÜLBAHIR, KUMKALE ve ORHANÎYE) tahribata uğratılmış, ama toplarımızın tamamı sus-durulmadığı için 20 ve 25 ŞUBAT 1915 günleri güzel havayı kaçırmak istemeyen bu deniz ejderlerinin sayısı artırılarak saldırılarını tekrarlamış ve bu arada KUMKALE ile SETTÜLBAHIR kıyılarına yoğun ateş desteği altında çıkanları küçük tahrip timleri bu tabyalarımızı işe yaramaz hale getirmişlerdir.

Düşman saldırı plânının birinci aşaması bu savaştan sonra tamamlanmıştır. Üç düşman zırhlısının hasara uğratılmasına karşı 19 topumuzu kaybetmişti.

Bu harekâtı Amiral CARDEN’in yardımcısı De ROBECK yönetmekte idi. Boğaz girişindeki tabyalarımızın artık ateş edemeyecek bir durumda olduğunu gören De ROBECK mayın tarama gemilerini boğazdan içeriye 5 mil kadar sokmuş ve yaptırdığı keşif sonunda herhangi bir mayına rastlanmadığı hususunda rapor almıştı. Bu haber Başkomutan Amiral CARDEN’e hemen ulaştırıldı. Amiral o günkü kazancını başarının bir ölçeği olarak kabul edip harita üzerinde pergelini açarak İstanbul’a kadar olan mesafeyi ölçtükten sonra oturduğu koltukta arkasına yaslanarak derin bir nefes almış, LONDRA’daki Amirallik Dairesi’ne şu mesajı çekmiştir: “Yaklaşık 14 gün içinde İstanbul’a varmış olacağımızı tahmin etmekteyim.” Bu rapor güzeldi hoştu ama kıyılan bekleyen Mehmetlerin azim ve cesaretleri gene hesaba katılmadan yazılmıştı.

18 ŞUBAT taarruzlarında Boğaz girişindeki savunma hattımızı oluşturan tabyalarımızın düşmesi bazı önemli siyasal sonuçlarda doğurmuştur. Şöyle ki:

Hâlâ tarafsızlığını sürdüren İTALYA, İtilaf Devletlerine daha sıcak bakmaya başlamış, BULGARİSTAN’ın yüzü, ALMANYA’ya dönük iken bu durum üzerine çekingen bir hal almıştır.

Rusya, Karadeniz Boğazı’na 40 Bin kişilik bir kuvvetle çıkmayı önermiştir. Çünkü daha önce LONDRA’daki patronların hakemliğinde yapılan “Osmanlının bölüşülme plânında” İSTANBUL ve yöresi Ruslara bağışlanmıştır. Gerçi o zaman öyle gerekiyordu ama şimdi durum daha başkaydı. İstanbul ve Çanakkale Boğazlan Hindistan yolunun güvenliği için İngiltere’nin kontrolünde bulunmalıdır. Diğer yandan da Rusya, şimdi kendi canının derdine düştüğünden ses çıkaracak hali de kalmamıştır. Ayrıca İstanbul ve Boğazların Ruslara hediye edilmesi, Fransa’nın Ortadoğu hegemonyasına ters düşmekteydi. Şu sırada ortaya güzel bir fırsat çıkmıştır. Voleleri iyi kullanmakta usta olan İngiliz Politikacıları bunu değerlendirmeliydi. Zaten Avrupa cephesinde Alman baskısına dayanamayan Rusya’nın imdat diye bağırmaktan sesi kısılmak üzereydi. Bir taşla iki, hatta üç kuşun vurulacağı çok iyi bir fırsat çıkmıştır. Bu kaçırılmamalıydı.

Boğazlar aşılmalı, İstanbul’a girilmeli, ve Osmanlı İmparatorluğu’na böylece diz çöktürüldükten sonra Rusya’nın istediği yardım malzemelerini bu yoldan göndererek bir yandan dostluk görevi yerine getirilirken diğer yandan da Alman cephelerinin doğusundan ve batısından taarruza geçilerek onun da işi bitirilmeliydi.
26 ŞUBAT 1915 SAVAŞI:

Boğaz girişindeki tabyalarımızın susturuluşundan sonra Amiral CARDEN’in yaptığı plânın ikinci aşamasının uygulanılmasına sıra gelmiştir. Bu maksatla 26 Şubat sabahı İtilaf donanması, bu kez biraz daha güçlendirilerek Boğaz’ın “Orta Savunma Bölgesine karşı kesintisiz olarak 8 saat sürdürdüğü bir ateşle saldırıya geçmiştir.

Orta savunma bölgesinin her iki kıyısından Türk savunmasının esasını gezgin, hafif bataryalar oluşturmaktaydı. Kuşkusuz savunmanın bel kemiğini her iki kıyıdaki mevcut tabyalarımız teşkil etmekteydi. (Kroki – 2’ye bak)

Gezgin hafif bataryaların çoğu kıyıya bakan ilk sırtların hemen gerisinde mevzilendirildikleri ve yerlerini de düşman gemilerinin boğazdaki pozisyonuna göre sık sık değiştirdikleri için, düşman tarafından yerlerinin saptanması çok zor olmaktaydı. Bu günkü savaşta oldukça fazla mermi yakılmıştı. Topçularımız çok kısıtlı olan mermilerini büyük bir dikkatle kullanıyor, üstün disiplini, yüksek eğitimi ile kısıtlı atışlarla düşman zırhlılarının ensesinde adeta boza pişiriyordu. îtilaf donanması Boğaz’dan içeriye girdikçe gemilerin güverteleri, nereden geldiği belli olmayan mermi tarakaları ile inliyor, düşman şaşkınlık içinde kalıp bocalıyordu. Buna rağmen donanmanın çok üstün ateş gücü karşısında boğazın orta savunma bölgesi önemli derecede tahribata uğratılmıştı.

Saldın planının ikinci aşamasını teşkil eden bu günkü savaşlarda îtilaf donanması Boğaz’da şöyle-böyle tutunabilmişti. Sıra artık, planın üçüncü aşamasını uygulamaya gelmişti. Bu aşamada mayınlar temizlenecek, iç savunma bölgesindeki tabyalar tahrip edilecek ve MARMARA’ya çıkılacaktı. Bu amaçla, îtilaf donanması toplayabildiği bütün gücüyle Boğaz’a yüklenecek ve düşündüğü son darbeyi 18 MART ‘da indirmeyi deneyecektir.

Bu haber 150886 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Başkan Erdoğan'dan AK Parti Grup Toplantısı'nda önemli açıklamalar 
Başkan Erdoğan'dan AK Parti Grup Toplantısı'nda önemli...
Başkan Erdoğan: İtalya Avrupa güvenliğine verdiğimiz katkının farkında
Başkan Erdoğan: İtalya Avrupa güvenliğine verdiğimiz katkının...