15-Temmuz net Haberleri - Kanlı 27 Mayıs darbesinden sonra okuldan attılar!
Adnan Menderes, bir Edirne ziyaretinde kürsüde Çanakkale destanını ezbere okuyan ilkokul öğrencisi Ahsen Unakıtan'ı hayranlıkla izler. Valiye kimin çocuğu olduğunu sorar ve Ahsen'i yanına çağırır. Vali'ye ve Milli Eğitim Müdürü'ne "Ahsen'in bundan sonra velisi benim Türk Eğitim Derneği Ankara Koleji'nde yatılı okuyacak" der.
Adnan Menderes'in okuttuğu 25 zeki çocuktan biri olan Ahsen Unakıtan: Darbe olunca okuldan attılar
Giriş Tarihi: 29.05.2020 07:48 Güncelleme Tarihi: 29.05.2020 07:52
Kanlı 27 Mayıs darbesinden sonra okuldan attılar!
Demokrasi tarihine kara leke olarak geçen kanlı 27 Mayıs darbesinin ardından yürekleri acıtan bir hikaye daha ortaya çıktı. Eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın eşi Ahsen Unakıtan, "27 Mayıs darbesi olduğu gün okul müdiresi bizi yanına çağırıp 'Sizin veliniz Başbakan’dı. Artık burada okuma şansınız yok' diyerek evimize yolladı." dedi.
Demokrasi tarihine kara leke olarak geçen kanlı 27 Mayıs darbesinin ardından yürekleri acıtan bir hikâye daha ortaya çıktı. Dönemin Başbakanı merhum Adnan Menderes, Edirne'den Malatya'ya, Van'dan Bursa'ya birçok ilden 25 zeki çocuğun velisi olur ve Türkiye'nin sayılı kolejlerinden TED Ankara'ya yazdırır. Bu öğrencilerden biri de eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın eşi Ahsen Unakıtan'dır.
Adnan Menderes, bir Edirne ziyaretinde kürsüde Çanakkale destanını ezbere okuyan ilkokul öğrencisi Ahsen Unakıtan'ı hayranlıkla izler. Valiye kimin çocuğu olduğunu sorar ve Ahsen'i yanına çağırır. Vali'ye ve Milli Eğitim Müdürü'ne "Ahsen'in bundan sonra velisi benim Türk Eğitim Derneği Ankara Koleji'nde yatılı okuyacak" der. Edirne'den tek seçilen başarılı bir öğrenciyken henüz 10 yaşındaydı. TED'de üçüncü ayda hazırlık sınıfını bitirir ve iki sınıf birden atlar. 27 Mayıs 1960 darbesi olduğu gün okul müdiresi Menderes'in velisi olduğu çocukları odasına çağırır ve "Çocuklar sizin veliniz hükümetin Başbakanı'ydı. Onun himayesinde burada okula başladınız. Burada okuma şansınız yok" diyerek memleketine gönderir. Çocukların ailelerinden okul masrafları da istenir.
BİR DAHA BU ACILAR YAŞANMASIN
Ahsen Unakıtan yürek burkan hikâyesini anlattı:
"Yıl 1959. Edirne'de bir program olduğunda validen sonra beni konuştururlardı. O yıllarda TED dâhilerin okuduğu tek okuldu. Babam ikna oldu gönderdi. Aynı dönem 25 arkadaşımla yatılı başladık, birlikte dersleri takip ediyorduk. Derslerimiz kuvvetlensin diye üst sınıflardan bize ayrıca ders veriyordu. Üç ay hazırlık okudum iki sınıf birden atladım. Öğretmenlerimiz bizi başarılı buldukları için yaz tatilinde Londra'ya göndereceklerini söylediler. Velimiz Adnan Menderes'ti. Kendisini saygıyla yâd ediyorum. Bir yıl sonra ihtilal oldu. Menderes tutuklanıp Yassıada'ya gönderildi. Okul müdiresi bizi de memleketlerimize gönderdi." Trajik hikâye bununla da kalmadı. Ahsen Unakıtan, sonraki süreci şu sözlerle anlattı: "Okuldan gönderildikten sonra bizlerden okul masraflarını istediler. Avukat tutuldu. Avukatlar, "Bu çocuklar başarılı olduğu için devlet bursuyla bu okula gittiler" diyerek mücadele ettiler. Böylece aileler parayı ödemekten kurtuldu. Tabii bunlar yaşanırken çok küçüktüm, ilkokul yeni bitmişti. Annem öğretmen olmamı istiyordu ama Ben İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdim. Eşim rahmetli Kemal Unakıtan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın çağrısı ile birlikte çalıştı. Kendisine ekonomiyi teslim etti. Velim olan Adnan Menderes ve bu ülkede taş üstüne taş koyan bütün liderlerimizi saygıyla yâd ediyorum. Dilerim ki ülkemizde bir daha bu acılar yaşanmasın."
Dönemin Başbakanı merhum Adnan Menderes, Edirne'den Malatya'ya, Van'dan Bursa'ya birçok ilden 25 zeki çocuğun velisi olur ve Türkiye'nin sayılı kolejlerinden TED Ankara'ya yazdırır. Bu öğrencilerden biri de eski Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın eşi Ahsen Unakıtan'dır.
Adnan Menderes, bir Edirne ziyaretinde kürsüde Çanakkale destanını ezbere okuyan ilkokul öğrencisi Ahsen Unakıtan'ı hayranlıkla izler. Valiye kimin çocuğu olduğunu sorar ve Ahsen'i yanına çağırır. Vali'ye ve Milli Eğitim Müdürü'ne "Ahsen'in bundan sonra velisi benim Türk Eğitim Derneği Ankara Koleji'nde yatılı okuyacak" der.
Edirne'den tek seçilen başarılı bir öğrenciyken henüz 10 yaşındaydı. TED'de üçüncü ayda hazırlık sınıfını bitirir ve iki sınıf birden atlar. 27 Mayıs 1960 darbesi olduğu gün okul müdiresi Menderes'in velisi olduğu çocukları odasına çağırır ve "Çocuklar sizin veliniz hükümetin Başbakanı'ydı. Onun himayesinde burada okula başladınız. Burada okuma şansınız yok" diyerek memleketine gönderir. Çocukların ailelerinden okul masrafları da istenir.
BİR DAHA BU ACILAR YAŞANMASIN
Ahsen Unakıtan yürek burkan hikâyesini SABAH'a anlattı:
"Yıl 1959. Edirne'de bir program olduğunda validen sonra beni konuştururlardı. O yıllarda TED dâhilerin okuduğu tek okuldu. Babam ikna oldu gönderdi. Aynı dönem 25 arkadaşımla yatılı başladık, birlikte dersleri takip ediyorduk. Derslerimiz kuvvetlensin diye üst sınıflardan bize ayrıca ders veriyordu. Üç ay hazırlık okudum iki sınıf birden atladım. Öğretmenlerimiz bizi başarılı buldukları için yaz tatilinde Londra'ya göndereceklerini söylediler. Velimiz Adnan Menderes'ti. Kendisini saygıyla yâd ediyorum. Bir yıl sonra ihtilal oldu. Menderes tutuklanıp Yassıada'ya gönderildi. Okul müdiresi bizi de memleketlerimize gönderdi."
Trajik hikâye bununla da kalmadı. Ahsen Unakıtan, sonraki süreci şu sözlerle anlattı: "Okuldan gönderildikten sonra bizlerden okul masraflarını istediler. Avukat tutuldu. Avukatlar, "Bu çocuklar başarılı olduğu için devlet bursuyla bu okula gittiler" diyerek mücadele ettiler. Böylece aileler parayı ödemekten kurtuldu. Tabii bunlar yaşanırken çok küçüktüm, ilkokul yeni bitmişti. Annem öğretmen olmamı istiyordu ama Ben İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdim. Eşim rahmetli Kemal Unakıtan İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın çağrısı ile birlikte çalıştı. Kendisine ekonomiyi teslim etti. Velim olan Adnan Menderes ve bu ülkede taş üstüne taş koyan bütün liderlerimizi saygıyla yâd ediyorum. Dilerim ki ülkemizde bir daha bu acılar yaşanmasın."(Sabah)
27 Mayıs şehidi Adnan Menderes öncülüğünde yeniliğe atılan adımlar! İşte Menderes döneminde yapılanlar
Bu 27 Mayıs, tarihe demokrasi utancı olarak geçen, seçilmiş bir başbakan ve iki bakanı idama götüren 27 Mayıs Darbesi'nin 60.yılı... Merhum Başbakan Adnan Menderes yönetimi Türkiye'nin altın yıllarından. Nitekim, Türk tarımı, merhum Başbakan Adnan Menderes'in öncülüğünde makineleşme, ekilen topraklar ve ürün miktarının artmasıyla önemli bir atılım dönemi yaşadı. Yine Adnan Menderes tarafından kurulan Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü, bugün yaptığı baraj, sulama ve içme suyu yatırımlarıyla Türkiye'nin en büyük yatırımcı kuruluşu haline geldi. Tek parti döneminin ardından iktidara gelen Demokrat Parti'nin 1950-1960 dönemini kapsayan yönetiminde ekonomide önemli kalkınma hamleleri gerçekleştirildi. İşte Adnan Menderes döneminden yapılan icraatler ve uygulanan politikalar.
27.05.2020 11:57
BU GALERİYİ PAYLAŞTARIM POLİTİKALARI
Aydın'da bir çiftçinin oğlu olarak Çakırbeyli Çiftliği'nde doğan Menderes, tarıma ve toprağa çok yakın bir insandı. 23 yaşında çiftliğin yönetimini eline alan Menderes, tarımdan anlıyor, sorunları iyi biliyordu.
Menderes, iktidara geldiğinde ise izlenecek tarım politikalarının mesajını, "Türkiye'nin yüzde 80'i köylerde yaşıyor. Toprak, iyi tohum, gübre, makine ve sulama ister. Köylümüz bunları bir başına yapamaz, devlet olarak elimizi uzatmamız gerekli." sözleriyle vermişti.
DP yönetiminin 10 yıllık iktidarı döneminde Tarım Bakanlığına bütçeden ayrılan payı artırması, tarım kesimini vergi kapsamı dışında bırakması, Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu çerçevesinde köylü halka milyonlarca dönüm arazi dağıtması ve ziraat fakülteleri açarak tarım eğitimi faaliyetlerine önem vermesi, DP yönetimini diğer hükümetlerden belirgin şekilde ayıran belli başlı özellikler arasında yer aldı.
TRAKTÖR SAYISINDA ARTIŞ
Tarıma dayalı büyümenin ön plana çıktığı bu dönemde traktör, traktör pulluğu ve diğer alet ve makinelerin sayısında ciddi artış görüldü, kara sapandan makineli tarıma geçiş bu dönemde gerçekleşti. Marshall Planı'ndan sağlanan fonlar bu alana yönlendirildi. Marshall yardımları, özellikle tarımda makineleşmeyi hızlandırdı. Traktör sayısı 1949-1958 döneminde 6 bin 281'den 48 bin 873'e (7,8 kat), traktör pulluğu sayısı 6 bin 50'den 48 bin 214'e (yaklaşık 8 kat), diğer alet ve makinelerin sayısı da 9 bin 239'dan 67 bin 261'e (7,3 kat) yükseldi. Makineleşme, tarımın temel yapısını değiştirdi. Biçerdöver sayısı da 1948 ile 1962 arasında 1994'ten 6 bin 72'ye ulaştı.
Bu dönemde traktör alımları için köylülere uygun imkanlarla kredi de sağlandı. Köylüler, tarımsal kredilerden önceki dönemlere göre daha fazla yararlanmaya başladı. 1950 yılında tarımsal kredi miktarı 810 milyon lira iken, 1960'ta 4 milyar 755 milyon liraya ulaştı. Tarım, krediler yanında, taban fiyat ve destekleme alımlarıyla da teşvik edildi.
EKİLİ ALANLAR ARTTI
Traktörün tarıma girmesi bu sektördeki verimliliği artırmasının yanında ekilebilir alanların da genişlemesi sonucunu doğurdu. Ekili alan sayısı 1948'de 13 milyon 900 bin hektar iken 1959 itibarıyla 22 milyon 940 bin hektara yükseldi. Böylece, Türkiye'nin bir tahıl ihracatçısı haline gelmesini sağlayan tarımsal üretim artışı gerçekleşti. Bu dönemde, hububat, bakliyat, pamuk ve sınai bitkilerin ekiliş sahaları ve üretimleri arttı.
DP hükümetleri döneminde 4 bin 85 köyde, 322 bin 61 aileye 16 bini aşkın dönüm arazi dağıtıldı. Ayrıca, bu ailelere yaklaşık 12 milyon dönüm mera arazisi tahsis edildi.
Makineleşme ve kredi politikası, tarım kesiminde feodal mülkiyetin büyük ölçüde tasfiyesini sağladı. Sahiplerince işletilen işletme sayısı 1950'de 2,1 milyon iken 1963'te 3,1 milyona ulaştı.
Tarım kesiminin milli gelir içindeki payı 1947-48 döneminde yüzde 42 iken, 1952-53 döneminde yüzde 45,2'ye çıktı.
Ayrıca 1950-1960 döneminde en küçük köylere ulaşacak şekilde yollar yapılırken, binlerce köy de içme suyuna kavuştu. Tarımda makineleşmeyle beraber 40 bin kilometre kara yolu, 30 bin kilometre köy yolu yapılması, kırsal kesimin şehre bağlantısını artırma yanında, tarım kesiminin pazar ekonomisiyle bütünleşmesini de sağladı.
İLK GÜBRE ÜRETİMİ GÜBRETAŞ İLE BAŞLADI
Bu dönemde gübrelerin ithal edilmesi ve ihtiyaca cevap verecek düzeyde üretiminin olmaması, gübre kullanımının yaygınlaşmasının önünde engel teşkil ediyordu. Bu kapsamda, hem gübre araştırma merkezleri hem de gübre fabrikaları kurulması gündeme geldi.
Menderes'in başbakanlığı döneminde 6 Kasım 1952'de dönemin Bakanlar Kurulu, ülke tarımında kimyevi gübre kullanımı yoluyla verimliliğin artırılması amacıyla Gübre Fabrikaları Türk AŞ'nin (GÜBRETAŞ) kurulması kararını aldı ve şirket resmi olarak 1953'te faaliyete geçti. Türkiye'nin ilk gübre şirketi olarak kurulan işletme, İskenderun tesislerinde ilk gübre üretimine başladı. GÜBRETAŞ 100 bin ton kapasiteli bu ilk fabrikasında NSP (Normal Süper Fosfat) gübresi üretimini başlatarak, o yıldan itibaren Anadolu çiftçisinin kullanımına sundu. Eski gübresiz yıllarda büyük sıkıntılar ve mağduriyetler yaşayan Anadolu çiftçisi, Menderes döneminde tarımsal ekipmanlara ve kimyasal gübreye kavuştuğunda tarlalarından kaldırdığı mahsul de katlanarak arttı.
GÜBRETAŞ'ın milli ve yerli üretim yolculuğu, 1961 yılındaki Kocaeli-Yarımca'da kurulan ikinci fabrika ve yıllar içinde yapılan diğer tesis yatırımlarıyla bugünlere ulaştı.
GÜBRETAŞ, bugün itibarıyla yüzde 25'i borsada ve yüzde 75'i de Türkiye'nin en büyük çiftçi ailesi olan Tarım Kredi Kooperatiflerine ait olarak, "yüzde 100 halkın şirketi" olma özelliğini sürdürüyor.
SUYA ATILAN ADNAN MENDERES İMZASI
Merhum Başbakan Adnan Menderes tarafından kurulan Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü, bugün yaptığı baraj, sulama ve içme suyu yatırımlarıyla Türkiye'nin en büyük yatırımcı kuruluşu haline geldi.
DSİ Genel Müdürlüğü, 1950-1960 yıllarında Türkiye'de Başbakanlık yapan merhum Adnan Menderes'in su yapılarının kalkınmaya etkisini bilmesi ve bu yönde verdiği talimatla kuruldu.
DSİ, 6200 sayılı Kanun ile 18 Aralık 1953'te kurulurken, 1954 yılında teşkilatlandı. Kurum, ülkenin ekonomik kalkınmışlığında elektrik üretiminin ve depolama tesislerinin önemli bir yeri olduğu gerçeğinden hareketle barajlar ve hidroelektrik santralleri (HES) kurmaya başladı. DSİ, bugün baraj yatırımları yanında, taşkın koruma, sulu ziraatı yaygınlaştırma, hidroelektrik enerji üretme ve büyük şehirlere içme suyu temini görevlerini etkin şekilde yerine getiriyor.
ELEKTRİK ÜRETİMİNDE YENİ DÖNEM
Merhum Adnan Menderes'in Başbakanlığı döneminde DSİ'nin kurulmasıyla Türkiye'de elektrik üretimi alanında yeni bir dönem başladı. Bu dönemde, faaliyete geçirilen Sarıyar, Seyhan, Hirfanlı, Demirköprü, Kemer baraj ve HES'lerinin toplam üretim kapasitesi 1 milyar 429 milyon kilovatsaate ulaştı. Bu barajların yanı sıra orta ölçekte birçok hidroelektrik santrali tamamlanarak işletmeye açıldı.
Pek çok alanda faaliyet gösterse de DSİ daha çok baraj inşa eden bir kuruluş olarak biliniyor. Bu baraj ve HES'ler arasında dünyanın en yüksek ve büyük barajları arasına ismini yazdıran Atatürk, Keban, Karakaya, Altınkaya ve Oymapınar gibi barajlar yer alıyor.
ÜLKEYE KAZANDIRILAN YATIRIMLAR
Temelleri son derece sağlam atılan DSİ Genel Müdürlüğü, kurulduğu 1954 yılından bu yana 861'i baraj, 681'i HES, 613'ü gölet ve bent, 3 bin 146'sı sulama tesisi, 332'si içme suyu ve temin tesisi, 18'i atık su tesisi, 9 bin 957'i taşkın koruma tesisi, 222'si toplulaştırma projesi olmak üzere toplamda 16 bine yakın tesisi ülkeye kazandırdı.
Bu tesislerle 177 milyar metreküp su baraj ve göletlerde depolandı, 66,4 milyon dekar arazi sulamaya açılarak yıllık 49,8 milyar lira tarımsal gelir artışı sağlandı. 42,2 milyon dekar alan toplulaştırılırken, hidroelektrik enerji kapasitesi 100 milyar kilovatsaate ulaştı. 45 milyon kişiye içme-kullanma suyu sağlanırken, 45 milyon dekar arazi taşkından korundu. Günde 236 bin metreküp atık su arıtılarak tarım sektöründe de değerlendirilebilecek şekilde yeniden kullanıma sunuldu.
Dünyada ses getiren yatırımlar
DSİ Genel Müdürlüğü, dünyada ses getiren tesisleri de hizmete aldı. Bu yatırımlardan bazıları şöyle:
"BARAJLARIN EFENDİSİ" ATATÜRK BARAJI VE HES: Gövde hacmi bakımından dünyanın en büyük 5'inci barajı olan Atatürk Barajı, Avrupa'nın ve Türkiye'nin en büyük HES'i konumunda bulunuyor. Dünyanın en büyük 3'üncü taşkın kontrol hacmine sahip baraj, yapay olmasına rağmen ülkenin en büyük 3'üncü gölünün oluşmasına da vesile oldu. 1993 yılından bu yana yaklaşık 184 milyar kilovatsaat (yaklaşık 110 milyar lira değerinde) elektrik enerjisi üreten tesis, her yıl yaklaşık 50 bin kişi tarafından ziyaret edilerek turizme de katkı sağlıyor.
ÜLKEMİZİN GURURU KEBAN BARAJI: Hidroelektrik enerji açısından Türkiye'nin ilk dev yatırımlarından birisi konumunda bulunuyor. 46 yılda 267 milyar kilovatsaat enerji üreten Keban, ülke ekonomisine 155 milyar lira katkı sağladı.
FIRAT'IN GERDANLIĞI KARAKAYA BARAJI: 1987 yılında işletmeye açılan baraj bugüne kadar 219 milyar kilovatsaat enerji üreterek ekonomiye 131 milyar lira katkı verdi.
MÜHENDİSLİK HARİKASI ARTVİN DERİNER BARAJI: 249 metre yüksekliğiyle dünyanın 6'ncı, Türkiye'nin en yüksek barajı unvanını taşıyor. 2013 yılı başı itibarıyla enerji üretimine başlanan Deriner Barajı'nda toplam 10 milyar kilovatsaat enerji ile milli ekonomiye yaklaşık 6 milyar lira katkıda bulunuldu.
GAP'IN KİLİT PROJESİ ILISU BARAJI: Bu baraj, ön yüzü beton kaplı baraj tipinde dolgu hacmi ve gövde uzunluğu bakımından dünyada birinci, gövde hacmi bakımdan ülkede Atatürk Barajı'ndan sonra ikinci, üreteceği enerji bakımından Türkiye'de dördüncü konumda bulunuyor. Dicle Nehri üzerinde kurulan en büyük baraj ve HES niteliğini taşıyor.
GÜNEYDOĞU ANADOLU PROJESİ: GAP bölgesinde teknik ve ekonomik olarak sulanabilir 10,6 milyon dekar arazinin yüzde 53'ünün şebeke inşaatı tamamlandı. Ana kanal ve tünellerin büyük bölümü bitirilirken, kılcal damar niteliğindeki şebeke inşaatları hızla sürüyor.
Merhum Adnan Menderes'in isteğiydi
1863 yılından beri Ege Bölgesi'nin hayali olan ve sınıfında dünyanın 5'inci büyük barajı konumundaki Çine Adnan Menderes Barajı 2010 yılında tamamlandı. Barajla 223 bin 580 dekar arazinin sulanması planlanırken, 91 bin dekar zirai arazi taşkın zararlarından korunuyor. Barajla yıllık ortalama 180 milyon lira taşkın zararı önleniyor.
Adnan Menderes "Ya Menderes Nehri! Sabah erken kalkmışsın, her şey hazırlanmış, pamuklar toplanacak, ortalık günlük güneşlik. Bir de bakarsın şu dağların ardından bir şeyler geliyor. Gökte önce bir bulut, sonra bir bora, bir dolu, arkadan bir fırtına. Şimşekler ışıl ışıl çakıyor, gökler inim inim inliyor. Çine sele dönüşmüş, çağlayanlar gibi akıyor. Menderes taşmış, bütün pamuk ovaları sular içinde, yeni mahsul su üstünde çırpınıyor. Bir ağacın altında büzülür, yumruklarını sıkar, kafanı habire vurur durursun. Gözlerinden yaşlar akar, yüzüne çarpan sert damlalarla kendine gelirsin. 'Tevekkeltü al Allah' dersin, başka güvenecek kimin var? Bu acıya, değme insan katlanamaz" sözleriyle nehrin kontrol altına alınması için bir baraj yapılması gerektiğini vurgulamıştı.
DEMOKRAT PARTİ ÖZEL SEKTÖRLE YATIRIMLARDA 'ALTIN YILLARA' İMZA ATTI
Türkiye, Demokrat Parti'nin (DP) 1950 yılında iktidara gelmesiyle siyasi ve sosyal anlamda önemli bir dönüşüm geçirirken, yürütülen mali politikalar sayesinde ekonomide de önemli kalkınma hamlelerine imza atıldı.
İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesiyle yaşanan gelişmeler, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de siyasi ve ekonomik değişikliklere yol açtı.
Savaş yıllarındaki ağır vergilerden olumsuz etkilenen kırsal alandaki küçük ve orta ölçekteki tarımsal üreticilerle "arasını düzeltmeye çalışan" hükümet, kendisine 50 dönümün üzerindeki toprakları yeniden dağıtma yetkisi veren Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu'nu TBMM'den geçirdi. Cumhuriyet Halk Partisi'nden (CHP) ayrılarak DP'yi kuracak grup da bu aşamada şekillendi. DP, düzenlemeyi eleştiren ve verdikleri önerge reddedilen Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan tarafından 7 Ocak 1946'da kuruldu.
Siyasi açıdan muhafazakar, ekonomi politikaları açısından ise liberal bir çizgiyi benimseyen, özel sektör yatırımlarını da teşvik etmeyi ön planda tutan DP, 4 yıllık muhalefet dönemi sonrasında 14 Mayıs 1950'deki genel seçimle iktidara geldi. DP, yüzde 55,2 oy alarak önemli bir başarı sağlarken, başarısını 1954 ve 1957 genel seçimlerinde de tekrarladı.
KARA YOLU YATIRIMLARINDA BÜYÜK ATILIM
Adnan Menderes'in başbakanlığındaki DP hükümetleri döneminde birçok altyapı, ulaştırma, enerji ve reel sektör yatırımı hayata geçirildi.
Bu dönemde yıllık ortalama yüzde 7,8 büyüyen Türkiye, birçok fabrika, sulama barajı, termik santral, liman, havalimanı yatırımına kavuşurken, hala varlığını sürdüren çok sayıda kamu iktisadi kuruluşu da faaliyete başladı.
En önemli atılımlardan bazıları ulaştırma alanında gerçekleştirildi. ABD'nin Marshall Planı ve gelişmeye başlayan otomotiv sanayisinin desteği alınarak kara yolu taşımacılığına büyük önem verildi. Bunun sonucunda 1950-1960 döneminde 14 bin kilometrelik kara yolu yapıldı.
Bu dönemde demir yolları devlet sektörün idaresindeyken, kara yolları üzerindeki ulaşımda ise öncü özel sektör ve yerel girişimcilere ait oldu.
LİMANLAR, BARAJLAR, FABRİKALAR...
DP dönemi, kara yolu dışındaki ulaştırma, altyapı ve reel sektör yatırımları açısından da "altın yıllar" olarak tarihe geçti.
Bu dönemde 1 liman, 5 havalimanı, 8 sulama barajı, 5 termik santral, 18 HES'li baraj, 8 bin kilometre enerji nakil hattı, 3 petrol rafinerisi, 13 şeker fabrikası, 19 çimento fabrikası, 82 hububat silosu, 88 büyük ölçekli fabrika, 4 bin 576 kilometre asfalt yol, 30 bin kilometre köy yolu yapıldı. 27 Nisan 1960'da Mersin Limanı, Seyhan, Elmalılı, Sarıyar, Demirköprü ve Hirfanlı baraj ve hidroelektrik santralleri ile Tunçbilek Elektrik Santrali de bu dönemde faaliyete başladı.
Bütün bunların yanı sıra birçok ilde şeker ve çimento fabrikaları, İzmit'te 3 kağıt fabrikası, Ereğli Bez Fabrikası, İstanbul Tuzla Jeep Montaj Fabrikası söz konusu yatırımlar arasında yer aldı.
Ayrıca 1957 seçimlerinden sonra İstanbul'da imar çalışmalarına ağırlık verilirken, Barbaros Bulvarı, Büyükdere, Vatan ve Millet caddeleri ile Edirne Asfaltı (şimdiki E-5 otoyolu) bu dönemde açıldı.
DP döneminde özellikle sanayi kesiminin ihtiyacı olan elektrik üretiminde büyük artış gözlendi. Bu kapsamda 1950 yılına kadar tüm elektrik santrallerinin yıllık enerji üretimi 737 milyon kilovatsaat iken 1960 yılı itibariyle üretim 3 milyon 610 bin kilovatsaate ulaştı.
ÖZEL SEKTÖR YATIRIMLARI ŞAHLANDI
DP'nin kendisinden önceki döneme göre ayrılan yanlarından biri de özel sektöre verdiği önem olurken, Turizm Endüstrisini Teşvik Kanunu (1953) ile Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu (1954) kabul edildi.
Özel sektörün teşvik edilmesiyle bu kesimin yaptığı yatırımların tutarı 1949-1957 döneminde 484 milyon liradan 3,6 milyar liraya, devlet yatırımları da 476 milyon liradan 2 milyar liraya yükseldi.
Aynı dönemde iş yeri sayısı 22 bin 916'dan 72 bin 805'e, işçi sayısı 223 bin 429'dan 582 bin 52'ye, özel sektör üretimi 2,6 milyar liradan 18,5 milyar liraya, kamu kesimi üretimi de 1,1 milyar liradan 3,4 milyar liraya ulaştı.
Tarıma dayalı büyümenin ön plana çıktığı bu dönemde traktör, traktör pulluğu ve diğer alet ve makinelerin sayısı ve ekilebilir alanların oranında da ciddi düzeyde artış görüldü.
Ayrıca dış ticaret, dalgalı bir seyir izlemesine karşın genel olarak artış gösterdi. İhracat, 1950-1960 döneminde 263,4 milyon dolardan 320,7 milyon dolara, ithalat da 285,7 milyon dolardan 468,2 milyon dolara ulaştı.
BİRÇOK KAMU VE ÖZEL SEKTÖR KURULUŞU FAALİYETE BAŞLADI
DP döneminde birçok yeni kamu iktisadi teşebbüsü kurulurken, daha önce faaliyete geçen bazı kuruluşlar da KİT kapsamına alındı. Ayrıca 100'ün üzerinde sanayi kuruluşu bu dönemde hizmete girdi.
Bugünkü adı Et ve Süt Kurumu olan Et ve Balık Kurumu (1952), Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) (1954), Devlet Su İşleri (DSİ) Genel Müdürlüğü (1954), Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları (SEKA) (1955), Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ) (1957), Devlet Malzeme Ofisi (DMO) (1954), Denizcilik Bankası (1951), Türkiye Demir-Çelik İşletmeleri Genel Müdürlüğü (1955), Toprak İskan İşleri Genel Müdürlüğü (1950), Ereğli Demir Çelik Fabrikası (1960) kurulurken, PTT ve TCDD de 1953'te KİT kapsamına dahil edildi.
Bu dönemde ihtiyaca cevap verecek düzeyde gübre üretiminin olmaması ve ithal edilmesi nedeniyle 6 Kasım 1952'de Gübre Fabrikaları Türk Anonim Şirketi (GÜBRETAŞ) kurulması kararı alınırken, şirket resmi olarak 1953'te faaliyete geçti.
Türkiye Emlak Kredi Bankası tarafından 1957 yılında temeli atılan Türkiye'de uygulanmış ilk uydu kent projelerinden İstanbul-Bakırköy'deki Ataköy projesi Adnan Menderes dönemindeki önemli icraatlar arasındaki yerini aldı.
1930'ların sonlarında başlatılan ancak İkinci Dünya Savaşı nedeniyle aksayan Banknot Matbaasının kurulması süreci 1951 yılında yeniden hayata geçirildi. Ankara'da 1958 yılında Banknot Matbaası kurularak, ilk banknotların Birleşik Krallık'ta basılmaya başlanmasından 120 yıl sonra Türkiye Cumhuriyeti banknotlarının yurt içinde basılması sağlandı.