28 Adımda Tapınak Şövalyeleri ve Hz. Süleyman Mabedi

İhraç malı olarak sadece 'Dualar ve Emirler'i olan bir devletin, dünyanın en kalabalık topluluğunu yönetip dünyanın en zengin devletlerinden biri olabilmesi 'Vatikan Mucizesi'nden başka hangi kelimelerle tanımlanabilir ki? 2000 yıldır ayakta kalan Hıristiyanlık ve onun en güçlü temsilcisi Vatikan'ın gücünün kaynağı nedir?

28 Adımda Tapınak Şövalyeleri ve Hz. Süleyman Mabedi

Giriş Tarihi: 15.04.2017  15:34 Güncelleme Tarihi: 15.04.2017 17:49

1. Tapınak Şövalyeleri olarak bilinen tarikat, Fransız Hugues de Payen -nam-ı diğer Büyük Üstat- tarafından 1119 yılında Kudüs’te kuruldu.

2. Öncelikli amaçları Hristiyan hacıları korumak olan ve başlangıçta 9 şövalyeden oluşan bu grup, 1129 yılında Katolik Kilisesi tarafından resmen tanındı.3. Kudüs’ün fethi sırasında gösterdikleri üstün başarılar sayesinde Kudüs Kralı tarafından fazlaca değer gören 9 şövalyeye konaklamaları için ‘Süleyman Mabedi’ tahsis edildi.4. Başlangıçta 9 şövalyeden oluşan tarikat, gün geçtikçe sayısını artırdı ve sayıları 15. 000’ leri buldu.5. Savaşlarda elde edilen başarılarda pay sahibi olan bu Tapınakçılar, zamanla Papa tarafından imtiyazlı hale getirildiler.6. İstedikleri yerde rahatça hareket edebilen bu tarikata katılmak, birçok Avrupalı soylu tarafından hedef haline gelmiş ve bu bağlamda tarikata oldukça yüklü miktarda para vermişlerdir.7. İşin içine ‘maddiyat’ girince bozulan her şey gibi Tapınakçılar da zamanla asıl hedeflerinden sapmışlar ve Tapınakçı kelimesi zenginlik ve güç kavramlarını kapsayan bir olgu haline gelmiştir.8. Elde ettikleri güç sayesinde artık Avrupalı krallar tarafından tehdit olarak görülen Tapınakçılar, 70 senelik bir hükümranlık sonunda, 1189’da Kudüs elden çıkınca güç kaybetmeye başlamışlar.9. Fransa Kralı IV. Philippe’ in kafirlik, eşcinsellik, dinsizlik ve putperestlik gibi suçlamaları yönelttiği Tapınakçılar, Papa tarafından aforoz edilmiş ve birçoğu yakılarak idam edilmiştir.10. İlk yakılarak öldürülme 13 Ekim 1307 yılı, Cuma günü gerçekleşmiştir. 13 rakamının uğursuzluğu ve ‘Kanlı Cuma’ nın kaynağı bu engizisyon zulmüdür.11. Bu engizisyon zulmünden kaçabilmeyi başaran Tapınakçılar’ın bir kısmı yer altına saklanmış, daha sonra ‘Masonluk’ olarak bilinecek kavramın temellerini atmıştır.12. Şimdi gelelim işin ilgi çeken kısımlarına.. Tapınak Şövalyelerinin itham edildiği suçlardan birisi, dinsizlik yani Katolik Kilisesine karşı başkaldırı idi. Ayrıca putperestlik ile suçlandılar. Peki bu suçlamalar ne kadar gerçeği yansıtıyor?13. Bu konularda çok çeşitli iddialar var. Hatta çoğumuz günlük konuşmalarımızda ‘İllüminati ve Masonlar’a’ zaman zaman değiniriz. Dünyayı yönettiklerinden, herkesi etkileri altına aldıklarından dem vururuz. Nereden çıkıyor bu söylentiler? Kaynağı nedir?14. Bilindiği gibi ‘İllüminati’ denilince akla direkt olarak para, güç, mistik güçler gibi kavramlar geliyor. Tapınak Şövalyelerinin temelini oluşturduğu Masonluk, bunlara nasıl sahip oldu?15. Bu konuda en geçerli sebep elbette ki zamanında Avrupalı soyluların, Tapınakçılara katılabilmek için verdikleri servetler gösterilebilir.16. Galerinin başında Tapınak Şövalyeleri’nin, Kudüs’te ‘Süleyman Mabedi’ olarakta bilinen mabette ikamet ettiklerini söylemiştim. Burası önemli işte. Hadi birazcık bu mabetten bahsedelim.17. M.Ö. 970 – M.Ö. 930 yılları arasında yaşadığına inanılan Hz. Süleyman, yüzyıllar sonra bile halen konuşulmaya devam eden bir ihtişam içinde yaşadı. Döneminin en zenginlerindendi.18. Hz. Süleyman, hükümdarlığının 4. Yılında, ‘Süleyman Mabedi, Süleyman Tapınağı veya Kutsal Ev’ olarak bilinen mabedin yapım emrini verdi.19. Bu mabet Süleyman’ın ölümünden sonra fazlasıyla tahrip olmuş olsa da bir duvarı halen ayaktadır. Şu an bilinen ismi ile Ağlama Duvarı.20. Bu mabedin yapılmasının Tanrı tarafından kendisine rüyasında tebliğ edildiğini söyleyen Süleyman, mabedin yapımında her kesimden insanı çalıştırdı. Kur’an kaynaklı olmak üzere, çalışanlar arasında cinler de vardı.21. Kur’an’da Hz. Süleymandan sık sık bahsedilir. Emrine verilenlerin sadece insanlar değil bunun yanında cin topluluklarından da bahseder ve Hz. Süleyman’ın bunları yönetebildiği ve işlerinde kullanabildiği anlatılır.22. Kur’an’da da bahsedilen bu cinlerin büyü yapmayı bildikleri fakat bu büyüleri insanlara anlatmalarının, onlarla bu gizli öğretileri paylaşmalarının yasak olduğu geçer.23. Buna rağmen bu cinlerin bildikleri bu büyü ve sihirleri, dönemin falcıları ve kahinleri ile paylaştıklarından ve kahinlerin bu büyüleri kullanmalarından dolayı ahirette uğrayacakları ziyandan bahseder. (Bkz. Enbiya Suresi - 81, Bakara Suresi - 102, Neml Suresi 16 – 17)24. Kahin ve büyücülerin bu bilgilere nail olduklarını öğrenen Süleyman’ın derhal bu sihir ve büyülerin yazılı olduğu kağıtları toplattığı ve kendi mabedine gömdürdüğü söylenir.25. Gelelim can alıcı noktaya. Kudüs Kralı tarafından konaklamaları için Süleyman Mabedi tahsis edilen Tapınak Şövalyelerinin yada şu anki ismiyle Masonların zenginliğinin altında yatan sebep bu kitaplara ulaşmaları olabilir mi?26. Dinsizlik, puta tapma gibi suçlamalar yöneltilen Tapınakçıların bu gizli öğretilere ulaşarak sihir ve büyü ile uğraşmış olmaları ve bunun sonucunda da maddi güç elde etmiş olmaları ne kadar olası?27. Masonlar dediğimiz topluluğun şu an elinde bulundurdukları söylenen ‘gücün’ kaynağı bu kitaplar ve içlerinde yazan sihir ve büyüler mi?28. Yorum sizlerin..

Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri

Marka : Aytunç Altındal

Tedarikçi : Destek Yayınları

İhraç malı olarak sadece “Dualar ve Emirler”i olan bir devletin, dünyanın en kalabalık topluluğunu yönetip dünyanın en zengin devletlerinden biri olabilmesi “Vatikan Mucizesi”nden başka hangi kelimelerle tanımlanabilir ki?

2000 yıldır ayakta kalan Hıristiyanlık ve onun en güçlü temsilcisi Vatikan’ın gücünün kaynağı nedir?

Tarihte nice hanedanlar gelip geçmiş, nice devletler kurulup yıkılmışlar, nice barış antlaşmaları en çok 40-50 yıl dayanabilmişken, Papalık bütün bu altüst oluşlardan kendini koruyup ayakta kalmayı başarmıştır. Üstelik bunu, tüm bu olayları kenarda durup seyrederek değil, tam tersine bütün çalkantıların ve sorunların tam ortasında yer alarak başarmış ve kaybedenler daima başkaları olmuştur.

Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri’nde Aytunç Altındal dünyanın siyasal, ekonomik ve askeri güçler dengesinde önemli bir yere sahip olan Vatikan’ı, yüzyıllar boyunca papalara hizmet eden ve Malta Şövalyeleri aracılığıyla bugün de varlığını sürdüren “Tapınak Şövalyeleri”ni anlatıyor. 1453’te tarih sayfalarından silinen Bizans’ın günümüzdeki devletsiz imparatoru Paleolog Hanedanı, bağlı oldukları şövalye tarikatları ve Tapınak Şövalyeleri’nin inisiyatifinde yürüttükleri gizli faaliyetleri Türkiye’de ilk kez bu kitapta açıklanıyor.

İhraç malı olarak sadece “Dualar ve Emirler”i olan bir devletin, dünyanın en kalabalık topluluğunu yönetip dünyanın en zengin devletlerinden biri olabilmesi “Vatikan Mucizesi”nden başka hangi kelimelerle tanımlanabilir ki?

2000 yıldır ayakta kalan Hıristiyanlık ve onun en güçlü temsilcisi Vatikan’ın gücünün kaynağı nedir?

Tarihte nice hanedanlar gelip geçmiş, nice devletler kurulup yıkılmışlar, nice barış antlaşmaları en çok 40-50 yıl dayanabilmişken, Papalık bütün bu altüst oluşlardan kendini koruyup ayakta kalmayı başarmıştır. Üstelik bunu, tüm bu olayları kenarda durup seyrederek değil, tam tersine bütün çalkantıların ve sorunların tam ortasında yer alarak başarmış ve kaybedenler daima başkaları olmuştur.

Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri’nde Aytunç Altındal dünyanın siyasal, ekonomik ve askeri güçler dengesinde önemli bir yere sahip olan Vatikan’ı, yüzyıllar boyunca papalara hizmet eden ve Malta Şövalyeleri aracılığıyla bugün de varlığını sürdüren “Tapınak Şövalyeleri”ni anlatıyor. 1453’te tarih sayfalarından silinen Bizans’ın günümüzdeki devletsiz imparatoru Paleolog Hanedanı, bağlı oldukları şövalye tarikatları ve Tapınak Şövalyeleri’nin inisiyatifinde yürüttükleri gizli faaliyetleri Türkiye’de ilk kez bu kitapta açıklanıyor.
Basım Dili : Türkçe
Basım Yeri :
Sayfa Sayısı : 216

 

 

Fransız Soylusu Hugues de Payen tarafından 1119 Civarında Kudüs'te Hıristiyan hacıları korumak için 9 şövalyeden oluşan bir grup kurdu.Katolik Kilisesi tarafından resmî olarak 1129 yılında tanınan tarikat kısa zamanda güçlenmiştir. En güçlü zamanlarında askerî varlıkları 20.000'i bulmuştur, fakat bunların sadece % 10'u tarikata bağlı şövalyelerdir. Tarikatın ömrü neredeyse Haçlı Seferleri'yle eş olmuştur. Beyaz renkteki eşyaları üzerindeki kırmızı haçlarıyla Tapınak Şövalyeleri zamanlarının en korkulan savaşçılarından olmuşlardır.Tarikatın askerî kanadı savaşlarda ün kazanırken tarikata bağlı diğer gruplar, Avrupa genelinde ve Kutsal Topraklar'da geniş ölçekte yapılanmışlardır. Kutsal Topraklar'da ve Avrupa'da birçok mevzi inşa eden tarikat bankacılık ve para transferinin ilkel bir formunu bularak Hıristiyan hacılara büyük kolaylıklar sağlamıştır. Haçlı Savaşları'nın ardından tarikata büyük borçları olan Fransa Kralı IV. Philippe'in kâfirlik ("Katolik olmayan" anlamında) ve eşcinsellik gibi suçlamalarla, Tapınak Şövalyeleri'nin ortadan kaldırılması için Papa V. Clemens'e yaptığı baskıların neticesinde 1312'de tarikat ortadan kaldırılıp tüm mal varlığına el koyulmuş ve Tapınakçılar cadı avında olduğu gibi yakılarak öldürülmüşlerdir. Son olarak 19 Mart 1314'te Jacques de Molay (ok. "jak dö mole") ve beraberindeki tarikat üyeleri kazığa bağlanarak yakılmak sûretiyle idam edilmişlerdir. Yapılanma Kurucular arasında yer alan Godfred Aziz-Omer'in adını aldığı Thérouanne piskoposu Aziz Audomar. Baş Efendi: Birliğin mutlak hâkimidir. 1139 tarihli Omne datum optimum genelgesinin ardından Baş Efendi yalnızca Papaya karşı sorumlu kılınmıştır. Baş Efendiler sekiz şövalye, dört çavuş ve bir papazdan oluşan 13 kişilik kıdemli bir Tapınakçı seçmen konseyi tarafından seçilirler. Genel olarak seçmen konseyi hali hazırda Doğu’da yerleşmiş birini seçmeye gayret eder. Paris Tapmağı’nın Fransız Sarayı için önemini bilen Fransız kralları 1250 yılında Reginald de Vichiers’in seçiminde olduğu gibi Baş Efendi seçimini etkilemeye çalışırlar. Birlik genişledikçe makam ayrıcalıkları da arttı: Bertrand de Blancfort zamanında (1156-1169) bir Baş Efendi’nin dört atı ve iki şövalye, bir çavuş, bir papaz, bir kahya, bir nalbant, bir aşçı ve bir Saracenli özel yardımcıdan oluşan maiyete sahip olması beklenirdi. Birlik Batı’dan yeni bir parti at getirttiğinde ilk seçim hakkı yine Efendi’nin olurdu. Baş Efendi’nin hemen altında kıdemli yetkililerden oluşan bir konsey bulunurdu. İhtiyar heyeti: Baş Efendi’ye hem vekillik hem de danışmanlık yapardı. Gerektiğinde, Hugues de Payen’in şövalyelerinden biri olan Andre de Montbard örneğinde olduğu gibi İhtiyar heyeti üyeleri Baş Efendiliğe “yükseltilebilirdi”. Montbard dört yıl ihtiyar heyetinde görev yaptıktan sonra 1153 yılında kısa süreliğine görevde kalan Bernard de Tremelay’ın Ascalon’da ani ve kötü sonunun ardından Baş Efendi olmuştu. Baş Efendiler gibi ihtiyar heyetinin de kendi görevlileri vardı. Mareşal: At ve teçhizat alımı, bölgesel komutanların yönetimi gibi askeri kararların alınmasından sorumluydu. Bölgesel komutanlar: Belli bir bölgeden sorumluydular: Kudüs Krallığı Komutanı: Birliğin haznedarı olarak Krallığı yönetmekte ve krallık içinde Baş Efendi’yle aynı yetkileri kullanmaktaydı. Kudüs Şehri Komutanı: Aynı şekilde yalnızca şehrin efendisiydi ve şehir sınırları içinde Baş Efendi statüsündeydi. Tripolis, Acre ve Antakya Komutanları: Kudüs Krallığı ve şehri komutanlarıyla benzer yetkilere sahiplerdi. Batı’da önemli Tapınakların olduğu her büyük krallıkta da Baş Efendi’ye hesap vermekle yükümlü bir Efendi vardı. Bu krallıkların başlıcaları şunlardı: Fransa, İngiltere, Aragon, Portekiz, Poitou, Apulia ve Macaristan. Kumaşçı: Kıyafetlerden ve yataklardan sorumluydu. Aynı zamanda bireylerin özel mülkiyetten uzak durmalarını denetliyordu. Birliğe verilen hediyelerin dağıtılmasından da sorumluydu. Evler Komutanı: Doğu’daki belli evlerden sorumluydu ve daha yüksek komutanlara hesap veriyordu. Şövalyeler Komutanı: Kudüs Krallığı Komutanı’nınn vekilliğini yürütüyordu. Turcopolier: Turcopolların (belli dönemlerde görevlendirilen yerel birliklerdeki hafif süvariler) başındaydı. Ast Mareşal: Piyadelerden ve teçhizatlarından sorumluydu. Genellikle bir çavuş olan standart yetkili acemilerin eğitiminden sorumluydu. Revir sorumlusu: Hasta ve yaşlı kardeşlerin bakımıyla ilgileniyordu. Bunlar genellikle Outremer ve İber Yarımadası dışındaki Batı Tapmakları’nda ikamet ediyordu. Beyaz cübbeli şövalyeler: Bunlar birliğe katılmadan önce sivil kıyafetlerini çıkarıp silah ve teçhizat kuşanmaları, savaş alanında değilken giyecekleri kıyafetleri almaları için hali hazırda savaş sanatında yetenekli olmaları beklenirdi. Temelde şövalyeler herhangi bir toplumsal gruptan olabilse de (Doğu’daki insan gücü ihtiyacına bağlı olarak aforoz edilmişler de dâhil olmak üzere) İkinci Haçlı Seferi sürecinde şövalyelerin yine şövalye soyundan gelmeleri gerektiğine karar verildi. Her bir şövalyeye üç at ve ona yardımcı olacak, teçhizatını kontrol edecek ve savaşa gitmeye hazır olup olmadığına bakacak bir acemi verilirdi. Acemiler : Turcopollar gibi acemiler de sadakat yemini etmiş Tapmakçılar değil, belirli bir süre için tutulmuş yerel kişilerdi. Çavuşlar: Şövalyelere kıyasla daha karmaşık bir toplumsal ve ırksal gruptu. Genellikle Ermeniler’den ve Suriyelilerden oluşurdu.Bunlar tek bir atla yetinmek ve kendi acemilerini bulmak zorundaydılar. Tapınak Şövalyelerinin Farkı Nedir? Tapınak şövalyeleri, donanımlı ve bir askerden çok daha farklıydı. Kimileri onlar için cani tanımlaması yaparken kimileri ise dinin en büyük temsilcileri tanımlamasını uygun görmekteydi. Tapınak şövalyeleri her an hacı adaylarına yol gösterip onlara yol boyunca eşlik etmekte yükümlüydüler onların döneminde hiçbir hacı adayına zarar gelmemiştir ve bu onların Hristiyan dünyasında farklı olduğunu ve üstün özelliklere sahip olduklarını ön plana çıkarmıştır. Hacı adaylarına göre şövalyeler tanrının en büyük yardımcısı ve sağ koluydu ve önemli bir görev için bu dünyaya gönderilmişti. Müslümanlarla İlişkileri Nasıldı? Hıristiyan olmalarına rağmen Müslümanlar tapınaklılarla fazlasıyla iyi geçinmekteydi. Bazılarına göre Müslümanlardan para alan şövalyeler kötü askerlerdi ve cinayet işlemeyi severlerdi. Yapılan araştırmalar tapınaklıların aksine cinayet işleyen bir topluluk değil yardımsever bir topluluk olduğunu ortaya koymuştur. Müslümanlar tapınaklılara saygı duymaktaydı çünkü şövalyeler kendi dinlerine göre kutsal bir görev için yaşamaktaydılar. Müslümanlarla konuştukları ve onları kendi dinlerine davet ettikleri söylenmektedir. Tapınaklıların Sonu: Tapınak şövalyeleri son dönemde haraç alma ve egemenlik politikası uygulamaya başlamıştı. Kutsal bölgeler Müslümanların eline geçtikten sonra tapınaklılar artık görevlerinden uzaklaşmaya başladılar ve yalnızca kendileri için çalıştılar. Asıl amaçları tarikatı yaymak ve bu politika doğrultusunda hareket etmekti. Paraya olan düşkünlükleri ve zenginlik hedefleri Philippe le Bel’in dikkatini çekmekteydi.(Fransa Kralı) Harika bir komplo teorisi ile tapınaklıları tutuklatmayı başardı. Bu efsane şövalyeler kendilerine yüklenen suçların çoğunu kabul ederek dağılmayı göze aldılar ve işkenceye maruz kalarak yok oldular.
kaynak: http://www.on5yirmi5.com/haber/yasam/toplum/153322/tapinak-sovalyeleri-nedir-kimlerden-olusur.html