Adnan Menderes kimdir neden idam edildi asıldı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eski Başbakan Adnan Menderes'in idam edilmesinin yıldönümünde yayınladığı mesajda: "Darbeciler, 17 Eylül'de Menderes'i idam ederek, ellerine kan ve alınlarına da kara bir leke bulaştırmışlardır"ifadesini kullandı.27 Mayıs cuntasının akıl almaz iftiralar ve linç kampanyası eşliğinde iktidardan ettiği Başbakan Menderes ile ilgili şok dosya açılıyor. Ele geçirilen belgeler, idamı öncesi Yassıada'da çeşitli işkencelere maruz bırakılıyor.
Adnan Menderes kimdir neden idam edildi asıldı
Giriş Tarihi: 17.9.2018 01:13 Güncelleme Tarihi: 17.9.2018 20:40
Adnan Menderes neden idam edildi, asıldı araştırılıyor. Adnan Menderes kimdir tarihte bugün önemi nedir merak ediliyor. 27 Mayıs askeri darbesinde idam edilen, Türkiye tarihine Demokrasi Kahramanı olarak geçmiş bir isim olan Adnan Menderes 27 Mayıs İhtilali'nin bir yıl dönümünde daha saygı ile anılıyor. Menderes, hakkında karar, Milli Birlik Komitesince onaylanınca, 17 Eylül 1961'de İmralı Adası'nda idam edildi. 29 yıl sonra ise bir kararla 17 Eylül 1990 yılında naaşları Cumhurbaşkanı ve devlet erkanın katıldığı bir törenle İmralı'dan alınarak, İstanbul'da Adnan Menderes Bulvarı Topkapı çıkışında yapılan Anıt Mezara nakledildi.
Adnan Menderes neden idam edildi merak ediliyor. Adnan Menderes kimdir tarihte bugün önemi nedir? Adnan Menderes'in idamının üzerinden 57 yıl geçti. 27 Mayıs Darbesi'nin ardından 17 Eylül 1961 tarihinde idam edilen Adnan Menderes ve o dönemin siyasi gelişmelerini sizler için derledik. Adnan Menderes, 27 Mayıs Darbesi'nin ardından 17 Eylül 1961 tarihinde asılarak idam edildi.
ADNAN MENDERES KİMDİR?
Adnan Menderes 1899 yılında Aydın’da doğdu. Anne ve babasını küçük yaşta kaybeden Menderes'i anneannesi büyüttü. Eğitim hayatına İzmir İttihat ve Terakki Mektebi’nde başladı. Kızılçulu Amerikan Koleji’nde okuduğu dönemde misyonerlerle başı belaya girdi. Bu durumdan kurtulmak için çeşitli makamlara başvurdu. Müracaat ettiği makamların birinin başında da Celal Bayar vardı. Daha sonra Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Birinci Dünya Savaşı yıllarında yedeksubay olarak askerliğini yaptı.
Aydın’da bazı arkadaşlarıyla birlikte, Ayyıldız grubunu kurdu. İlerleyen zamanlarda Piyade Alay Yaveri olarak, savaşa katıldı. Savaştan sonra İstiklal Madalyası almaya hak kazandı. Ali Fethi Okyar tarafından 1930 senesinde kurulan Serbest Fırka’nın Aydın teşkilatını kurarak başkanı oldu. Bu parti kapatılınca, CHP’ye girdi. 1931 yılında, bu partiden, Aydın milletvekili seçildi.
1945 senesine kadar, TBMM’de komisyon raportörlüğü yaptı. O yıl Saracoğlu Hükümeti’nin gündeme getirdiği Toprak Kanunu tasarısını şiddetle tenkit ederek, komisyondan istifa etti. Partide yaptıkları muhalefetten dolayı, 12 Haziran 1945’te, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte, CHP Disiplin Kurulu tarafından ihraç edildiler. Bunun üzerine Celal Bayar da hem partiden hem de milletvekilliğinden istifa etti. Bu hareketler, Demokrat Parti’nin 7 Ocak 1946’da kurulmasına vesile oldu.
1946 seçimlerinde, Demokrat Parti’den Kütahya milletvekili seçildi. Celal Bayar’dan sonra, partide ikinci adam konumuna geldi. 14 Mayıs 1950 seçimlerinde, DP, oyların 53,5’ini alarak iktidar oldu. 10 sene boyunca Demokrat Parti'nin tek başbakanı oldu. İktidarı zamanında, 5 hükümet kurdu. Bu on senelik zaman içinde, Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde büyük gelişmeler oldu. Sanayileşme ve şehirleşme hamleleriyle ülke büyük bir kalkınma yaşadı.
Tarımda makineler kullanılmaya başlandı. Ulaşım, enerji, eğitim, sağlık, sigorta ve bankacılık alanlarında büyük gelişme yaşandı. 27 Mayıs 1960 tarihinde yapılan gerçekleşen askeri darbeyle, iktidardan indirilerek Yassıada’ya hapsedildi. Milli Birlik Komitesi tarafından kurulan Yüksek Adalet Divanı’nca ölüm cezasına çarptırıldı. Yassıada'da tutuklu bulunduğu 17 Eylül 1961 tahinde İmralı Adası’nda asılarak idam edildi.
ADNAN MENDERES'İN SİYASİ HAYATI
Adnan Menderes siyasi hayatı boyunca Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet Halk Partisi ve Demokrat Parti'sinde yer almıştır. Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın bir kolunu kısa bir süre organize eden Menderes, partinin kendini feshetmesinden sonra Cumhuriyet Halk Partisi'ne geçti. Daha sonra 1931 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'nden Aydın milletvekili seçildi.
CHP döneminde Adnan Menderes en sert çıkışını "çiftçiyi topraklandırma yasası" görüşülürken yaptı. Mevcut tasarı'nın 6. maddesi devlet elindeki topraklarla birlikte o bölgedeki toprak ağalarının elindeki toprakların tarıma elverişli yerlerde 5.000 dekardan elverişsiz yerlerde ise 2.000 dekardan fazlasının kamulaştırılıp köylüye dağıtılmasını öngörüyordu. Bu tasarı üzerine Menderes, Türkiye'de zaten tüm arazilerin %70'ten fazlasının devletin mülkiyetinde olduğunu ve İsmet Paşa'nın geriye kalan özel mülkleri de devletleştirerek Sovyetler Birliğindeki gibi tarımı kolhozlaştırmak istediğini açıklayarak üç arkadaşıyla birlikte Dörtlü Takriri verdi. Dörtlü takrir olayı ve parti içi muhalefetten dolayı 1945 yılında CHP'den ihraç edildi.
DEMOKRATİK PARTİ DÖNEMİ
7 Aralık 1945'te, CHP'den birlikte ihraç edildikleri arkadaşları Celâl Bayar, Fuad Köprülü ve Refik Koraltan ile Demokrat Parti'yi kurdu. 14 mayıs 1950 seçimlerinde DP oyların 53,5’ini alarak iktidar oldu. TBMM başkanlığına Refik Koraltan, cumhurbaşkanlığına DP genel başkanı Celâl Bayar seçildi. Yeni cumhurbaşkanı Celâl Bayar, Menderes'i başbakan olarak görevlendi.
1. Menderes Hükümetinin ilk icraatı fazla masraf olduğu gerekçesiyle devlete ait otomobilleri satmak oldu. Menderes döneminde, paralara mevcut cumhurbaşkanının resminin basılması uygulamasını kaldırılmış, tekrar ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün resimleri basılmaya başlanmıştır. Daha sonra, o döneme kadar Türkçe okunan ezanın Arapça okunması serbest bırakıldI.
Adnan Menderes Kimdir, Neden İdam Edildi
Eski Başbakan Adnan Menderes Kimdir, Neden İdam edildi, Adnan Menders'i Kim idam ettirdi. Tüm bilmek istediğiniz detaylar burada.
Başbakan Adnan Menderes, Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan... Üç idam... Ve bu idamlara tanıklık eden bir asker: Muzaffer Erkan... Erkan, Adnan Menderes'in, daha önce kimsenin duymadığı, son sözlerini paylaştı: "Türkiye'ye 10 sene başbakanlık yaptım. Sekiz senemi Türk tarihi yazacak, iki senemi de dalkavuklarım. Oğlum Yüksel'in devlet tarafından okutulmasını istiyorum. Kaleminden altın damlasın. Bizim gibi olmasın."
Yassıada duruşmaları için özel olarak seçilen 120 askerden birisi olan Muzaffer Erkan, şu an 75 yaşında ve İzmir'de yaşıyor. Son duruşma dışında bütün davalara görevli er olarak katılan ve ülkemizin demokrasi ayıbı olan üç idama çok yakından tanıklık eden Erkan, bugüne dek korktuğu için hiç konuşmadı. Suskunluğunu 51 ylıl sonra bozan Erkan'ın anlattıkları bilinen bazı gerçekleri de değiştirecek nitelikte. Kendisini çekirdekten Cumhuriyet Halk Partili olarak tanımlayan Erkan, idamlara üzüldüğünü ve asılmaları gördükten sonra günlerce yemek yiyemediğini söylüyor: "O anlar, gözlerimin önünden gitmedi, çok zor oldu benim için. Rüyalarıma girdi. Kabus görüyordum hep." diyen Erkan, o günleri konuşurken, dönemin fotoğraflarına bakarken yine heyecanlıydı ve anlatırken ister istemez sesi titriyordu.
İmralı'da mahkemeden önce 66 tane mezar yeri kazıldığını söyleyen Erkan, Hasan Polatkan'ın infaz için götürülürken hücumbotta ağladığını ve millete sitem ettiğini belirtiyor. O sırada ona nasihat veren Celal Bayar'ın kendisinin asılmayacağını yüzde yüz bildiğine emin olduğunu belirten Erkan, Fatin Rüştü Zorlu'nun abdest alarak idam sehpasının yanında iki rekat namaz kıldığını ve cellada lüzum duymadan kendi kendini astığını kaydediyor. Yazılanların aksine, boyu uzun geldiği için tam ölmeyen ve ayakları masada kalan Zorlu'nun masasına celladın tekme vurduğu iddiasını ise yalanlıyor. İdam günü ayağa kalkamayacak derecede hasta olan Adnan Menderes'in burnuna ve ağzına bir merhem sürülerek canlandırıldığını söyleyen Muzaffer Erkan "Menderes'i İstanbul'a hastaneye götürüyoruz diyerek hücumbota bindirdiler. 'Ne mutlu bana, kurtuldum. Ver bana bir sigara,' diyerek teğmenden bir Hanımeli sigarası alarak içti. İdam öncesindeki misafir odasında bir parça şeftali yedi. İdam edildiğinde şeftalinin suyu beyaz kefeninin önüne aktı." diyor. Başsavcı Altay Ömer Egesel'in idam fermanını okuduktan sonra dalga geçer gibi "Ya Menderes gördün mü, nerelere kadar düştün?" dediğini belirten Erkan, Adnan Menderes'in idam sehpasındaki son sözlerinin ise şunlar olduğunu ifade ediyor: "Türkiye'ye 10 sene başbakanlık yaptım. Sekiz senemi Türk tarihi yazacak, iki senemi de dalkavuklarım. Oğlum Yüksel'in devlet tarafından okutulmasını istiyorum. Kaleminden altın damlasın. Bizim gibi olmasın."
Muzaffer Erkan'ın aktardığı Menderes'in bu son sözleri hiçbir yerde yer almıyor. Birçok kitap, gazete yazısı ve internet sitelerinde Menderes'in idamdan önce son sözünün "Hayata veda etmek üzere olduğum şu anda, devletim ve milletime ebedi saadetler dilerim. Bu anda, karımı ve çocuklarımı şefkatle anıyorum." olduğu yazılıyor. Ancak bu ifadelerin Menderes'in son sözleri değil, Yassıadada'da iken yazdığı son mektuptan alıntılanan cümleler olduğunu ifade edelim. Aynı zamanda Menderes'in idamını Yassıada komutanı Tarık Güryay, MBK üyeleri ve 100 subayın izlediği bilgisinin de yanlış olduğunu, idam anında 11-12 kişi bulunduğunu iddia ediyor.
Ve belki de insanın kanını donduran bir ayrıntı daha. İdam edilen Menderes'in başında 45 dakika beklediklerini belirten Erkan, celladın ipte sallanan Menderes'e doğru yaklaşarak, onun rugan ayakkabılarına baktığını ve şöyle söylediğini anlatıyor: "Bu ayakkabılar benim olacak!"
Üç idama tanıklık eden er Muzaffer Erkan Adnan Menderes tam 51 yıl önce bugün idam edildiğinde, misafir odasında yediği bir dilim şeftalinin suyunun kefen bezine aktığını kaydediyor.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN ADNAN MENDERES İÇİN NE DEDİ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eski Başbakan Adnan Menderes'in idam edilmesinin yıldönümünde yayınladığı mesajda: "Darbeciler, 17 Eylül'de Menderes'i idam ederek, ellerine kan ve alınlarına da kara bir leke bulaştırmışlardır"ifadesini kullandı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Vefatlarının üzerinden 57 yıl geçmesine rağmen Menderes ve arkadaşlarının milletimizin gönlündeki mümtaz yerleri giderek pekişmiştir. Onları haksız yere idam edenler ile bu kararı açık veya gizli şekilde destekleyenler ise yuvarlandıkları utanç çukurunda sürekli daha dibe batmaktadırlar" dedi.
İHA'nın haberine göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, eski Başbakan Adnan Menderes ile Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'ın idam edilmelerinin yıl dönümü nedeniyle bir mesaj yayımladı. Erdoğan mesajında, "Yakın tarihimizin en acı hadiselerinden birini 16-17 Eylül 1961 tarihinde yaşadık. Başbakanlık görevini yürüttüğü Demokrat Parti iktidarı döneminde ülkemize demokrasi ve kalkınma alanında çok büyük katkılar sağlayan Adnan Menderes, 27 Mayıs darbesinin ardından büyük bir zulme maruz bırakılmıştır" ifadesini kullandı.
"Menderes ve arkadaşlarını sadece haksız yere cezaevine kapatmakla yetinmeyen darbeciler, 16 Eylül'de Zorlu ve Polatkan'ı, 17 Eylül'de de Menderes'i idam ederek, ellerine kan ve alınlarına da kara bir leke bulaştırmışlardır" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle devam etti:
"Vefatlarının üzerinden 56 yıl geçmesine rağmen Menderes ve arkadaşlarının milletimizin gönlündeki mümtaz yerleri giderek pekişmiştir. Onları haksız yere idam edenler ile bu kararı açık veya gizli şekilde destekleyenler ise yuvarlandıkları utanç çukurunda sürekli daha dibe batmaktadırlar. Menderes'in ve arkadaşlarının aziz hatıralarını, vefat yıl dönümlerinde bir kez daha tazimle yad ediyorum. Milletimizin gönlünde şehit sıfatıyla yerini almış olan Menderes'e ve arkadaşlarına Allah'tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum."
KÖY ENSTİTÜLERİ DÖNÜŞTÜRÜLDÜ
1953 yılında CHP'nin tek-parti iktidarı sırasında edindiği malları haczedildi ve hazineye aktarıldı. Halkevleri kapatıldı ve Köy Enstitüleri Öğretmen Okullarına dönüştürüldü.
2 Mayıs 1954 tarihinde yapılan seçimlerde DP büyük bir zafer kazandı. Oyların % 57'sini alarak iktidarını tek başına devam ettirdi. 1955 yılında Birleşik Krallık'ın, egemenliği altında bulunan Kıbrıs'tan yeni düzenlemeler yaparak çekilmek istemesi üzerine 29 Ağustos 1955'de Londra'da Yunanistan, Birleşik Krallık ve Türkiye arasında 3'lü görüşmeler başladı. Görüşmelerin 1. turunda hiçbir sonuç alınamadı.
ADNAN MENDERES'İN İDAMI
27 Mayıs darbesini yapan cuntacıların özel olarak kurdukları mahkeme olan Yüksek Adalet Divanı 9 ay 27 gün süren yargılama süreci sonunda 14 kişinin idamına, 31 kişinin de ömür boyu hapse mahkûm edilmesine karar verdi. Geri kalan 418 sanığa ise 6 ay ile 20 yıl arasında değişen hapis cezaları veya beraat kararı verildi.
Amerika Birleşik Devletleri başkanı Kennedy, Fransa cumhurbaşkanı Charles De Gaulle, Birleşik Krallık Kraliçesi II. Elizabeth, Almanya Başbakanı Konrad Adenauer, Pakistan devlet başkanı Muhammed Eyüb Han, ve İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi, idamların durdurulması için Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesi'ne çağrıda bulundular. Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesi; Celâl Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti.
Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan 16 Eylül 1961 tarihinde ve adet olduğu üzere sabaha karşı, o gün başarısız bir intihar teşebbüsünde bulunan Adnan Menderes ise İmralı Adası'nda 17 Eylül 1961'de sağlık muayenesini yapan doktor heyetinden sağlam raporu alınmasının ardından, öğleden sonra saat 13:21'de idam edildİ.Adnan Menderes kimdir neden idam edildi - Adnan Menderes'in hayat hikayesi Facebook paylaş Twitter paylaş Google+ paylaş Yorum Yaz 17.09.2018 Saat: 10:07 27 Mayıs 1960 yılındaki askeri darbe sonrası görevden alınıp Yassıada'da 9 ay tutuklu kalan eski Başbakan Adnan Menderes, 17 Eylül 1961 yılında İmralı adasında idam edildi. Türkiye Cumhuriyeti'nin eski başbakanlarından Adnan Menderes'in idam edilişinin üzerinden 56 yıl geçti. Menderes, ölüm yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anılıyor.
ADNAN MENDERES'İN HAYAT HİKAYESİ
1899 yılında Aydın’da doğdu. Babası İzmirli Katipzade İbrahim Ethem Bey, annesi Aydınlı Hacı Alipaşazadeler’den Tevfika Hanım’dır. Anne ve babasını küçük yaşta kaybetti. O’nu anneannesi büyüttü. Tahsil hayatına İzmir İttihat ve Terakki Mektebi’nde başlayan Adnan Menderes, Kızılçulu Amerikan Koleji’nde okurken misyonerlerle başı derde girdiği için, çeşitli makamlara müracaat etti. Müracaat ettiği makamların birinin başında Celal Bayar vardı. Bayar’la böyle tanışmış oldu.Ankara Hukuk Fakültesi’ni bitiren Adnan Menderes, Birinci Dünya Savaşı sırasında yedeksubay olarak askerliğini yaptı. Aydın’da bazı arkadaşlarıyla birlikte Ayyıldız Çetesi’ni kurdu. Daha sonra Söke’de Piyade Alay Yaveri olarak savaşa katıldı. Savaştan sonra İstiklal Madalyası aldı.1929 yılında Fatma Berin Menderes ile evlendi. O’ndan Yüksel, Mutlu, Aydın olmak üzere üç oğlu olmuştur.Ali Fethi Okyar tarafından 1930 senesinde kurulan ancak kısa sürede kapatılan Serbest Fırka’nın Aydın Teşkilatı’nı kurarak başkanı oldu. Bu parti kapatılınca CHP’ye girdi ve 1931 yılında bu partiden Aydın Milletvekili seçildi.1945 senesine kadar TBMM’de komisyon raportörlüğü yapan Adnan Menderes, o yıl Saracoğlu Hükümeti’nin getirdiği Toprak Kanunu Tasarısı’nı şiddetle reddederek, komisyondan istifa etti. Partide yaptıkları muhalefetten dolayı, Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte CHP Disiplin Kurulu tarafından 12 Haziran 1945’te ihraç edildiler.Celal Bayar da hem partiden hem de milletvekilliğinden istifa etti. Bu hareketler Demokrat Parti’nin 7 Ocak 1946’da kurulmasına sebep oldu. 1946 seçimlerinde Demokrat Parti’den Kütahya Milletvekili olarak meclise girdi. Celal Bayar’dan sonra ikinci adam durumuna geldi.14 mayıs 1950 seçimlerinde DP oyların 53,5’ini alarak iktidar oldu. 10 senelik DP iktidarının tek başbakanı oldu ve o döneme damgasını vurdu. İktidarı zamanında 5 hükümet kurdu. Bu 10 senelik zaman içinde Türkiye’nin iç ve dış siyasetinde büyük gelişmeler oldu. Sanayileşme ve şehirleşme hamlesi başladı, köye makine girdi, ulaşım, enerji, eğitim, sağlık, sigorta ve bankacılık yeniden başladı. Türkiye kalkınma kavramıyla tanıştı.27 Mayıs 1960 tarihinde yapılan askeri darbeyle iktidardan indirildi. Yassıada’ya hapsedildi. Milli Birlik Komitesi tarafından kurulan Yüksek Adalet Divanı’nca idama mahkum edildi. Yassıada’da tutuklu bulunduğu sırada çeşitli işkencelere maruz kaldığı söylenir.
ATATÜRK’ÜN SÖZÜ VE CHP MACERASI
Türk demokrasi tarihinin en önemli şahsiyetlerinden biri olan Adnan Menderes 1930 yılında Serbest Fırka’ya katıldı. Serbest Cumhuriyet Fıkrası feshedildikten sonra, Celal Bayar’la görüşerek, Cumhuriyet Halk Partisine girdi, en sonunda da Mustafa Kemal’in “Bugün konuştuğum genç, elbette burada bizim parti mutemetleri ile çalışamaz. Şayan-ı dikkat bir gençtir” cümlesi ile beğenisini kazanmıştı ve 1931 yılında CHF Aydın Milletvekili seçildi, 1945 yılına kadar CHF Milletvekilliğini sürdürmüştür.Adnan Menderes o dönemi şöyle anlatıyor:“Atatürk zamanında ben, Aydın’da Serbest Fırka’nın reisiydim. Fethi Bey bizzat Aydın’a gelerek, Serbest Fırka ile meşgul oldu. Aydın’daki belediye seçimlerini kazandım. Gayet dürüst bir mücadeleye giriştim. Halk Fırkası ileri gelenleri ile tanışıyordum. Ama Halk Partisi’ne, onların rica ve ısrarına rağmen girmemiştim… Fethi Bey’in partisi, malum şartlar altında feshedildi. Memlekete derin bir teessür hakim oldu. Halk Partisi kendisini toparlamak istedi. Vilayetlere heyetler gönderildi. Bu arada Izmir ve Aydın’a da, Celal Bayar riyasetinde bir heyet geldi…Ben gelen heyetle bir hafta temas etmedim. Nihayet, Celal Bayar tanıdığım ve hürmet ettiğim bir zattı. Vasıf Çınar Ittihat ve Terakki mektebinden hocamdı… Ve temas temin edildi. Bu muhterem zatların ibram ve ısrarı üzerine, Halk Partisine girerek, fikirlerimizi parti içinde müdafaa etmek muvafık olacaktı. O zamana kadar ve benimle beraber Halk Partisi’ne karşı çekingen tanınan arkadaşlarla, Halk Partisi’ne girdik.” (Bilgin Çelik, ” Toplumsal Tarih Aralık 2000″, “Aydın’da Serbest Fırka ve Belediye Seçimleri )1945 senesine kadar TBMM’de komisyon raportörlüğü yapan Adnan Menderes, o yıl Saracoğlu Hükümeti’nin getirdiği Toprak Kanunu tasarısını şiddetle eleştirerek komisyondan istifa etti.Partide yaptıkları muhalefetten dolayı bir süre sonra Refik Koraltan ve Fuat Köprülü ile birlikte CHP Disiplin Kurulu tarafından 12 Haziran 1945’te ihraç edildiler.
Sabah saat 04:36’da Ankara Radyosu’ndan yapılan bir anons nefesini tutan insanları bir anda heyecanlandırdı. Tek haberleşme aracı olan devlet radyosundan evlere ulaşan anonsta, ”Bugün, demokrasimizin içine düştüğü buhran ve en son müessif hadiseler dolayısıyla ve kardeş kavgasına meydan vermemek maksadıyla, Türk Silahlı Kuvvetleri, memleketin idaresini eline almıştır” deniliyordu ve Türk halkı ihtilalle ilk defa tanışmış oldu.Cumhurbaşkanı Celal Bayar Çankaya Köşkü’nde; Başbakan Adnan Menderes Kütahya’da gözetim altına alınıyordu. Bakanlar Kurulu ve Tahkikat Komisyonu üyeleriyle DP milletvekilleri de bulundukları mekanlardan toplanarak Harp Okuluna gönderildiler.Demokrat Parti iktidarı ile iyi ilişkiler içinde bulunan dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun, İlk Tutuklanan Genelkurmay Başkanı! başta olmak üzere üst rütbeli asker ve bürokratlar cezaevlerine konuldu. Ülkede ilan edilen sıkıyönetim sonucu tüm Demokrat Partili milletvekilleri, üst derecedeki bürokratlar, polis şefleri tek tek evlerinden alındı. Tüm siyasiler yargılanmak üzere Yassıada’ya gönderildiler.
MENDERES’İN SON DAKİKALARI
İmralı’ya gelindiğinde, memleket içinde ve dış basında sıhhi durumu türlü spekülasyonlara yol açan Menderes, iskeleden konulduğu misafir salonuna kadar çiçek tarhları arasındaki 100 metrelik yolu hiç kimsenin yardımı olmadan rahatça yürüdü. Ayrıca misafir salonu ile darağacının bulunduğu yer arasındaki 80 metrelik yolu da, gene aynı rahatlıkla katetti.İmralı Adasının etrafında ve içinde Örfi İdare Kumandanlığınca sıkı emniyet tedbirleri alınmıştı. İmralı Adasının etrafında donanmamıza mensup tekneler, içinde de deniz, kara ve hava askerleri görülmekteydi.Menderes’e M.B.K.’nin tasdik kararı, kendisine tahsis olunan misafir salonunda tefhim edilmiştir. Cumartesiyi pazara bağlıyan gece saat 01.30’da Zorlu ve Polatkan için yapılan formaliteler, Menderes için tekrarlandı.Menderes Egesel’i dinlerken Polatkan derecesinde olmamakla beraber gene korku ile sarsıldı. Fakat zamanla kendisini toparladı. Oturduğu yerde kamburunu çıkararak daha da küçülmüş ve son arzusu sorulduğu zaman bir sigara istedi.Verilen Yenice sigarasını içerken şunları söyledi:
"Dünyadan ayrıldığım şu anda, ailemi ve çocuklarımı şefkatle andığımı kendilerine bildirin. Vatanı ve milleti Allah refah içinde bıraksın.
"Menderes, sabaha karşı saat 02.31’de Zorlu’nun ipe çekildiği darağacında asılmak suretiyle idam edildi. Menderes’in de, Zorlu ve Polatkan gibi darağacına götürülürken, usule uygun olarak bilekleri arkasına bağlanmıştı.
İşte Adnan Menderes'e işkencenin belgeleri
27 Mayıs cuntasının akıl almaz iftiralar ve linç kampanyası eşliğinde iktidardan ettiği Başbakan Menderes ile ilgili şok dosya açılıyor. Ele geçirilen belgeler, idamı öncesi Yassıada’da çeşitli işkencelere maruz bırakılan Menderes’in, milli irade düşmanları tarafından hücresinde dövüldüğünü ortaya koyuyor.
Mustafa Kemal Atatürk'ün zehirlenerek öldürülmesinde İsmet İnönü'nün parmağı bulunduğunu, paralel örgüt lideri Fethullah Gülen'in de Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Locası'nın kıdemli üyesi olduğunu belgelerle ortaya koyarak Türkiye gündemini değiştiren Yeni Şafak, şimdi de 'Yassıada' dosyasını açıyor. 27 Mayıs 1960 tarihinde Demokrat Parti hükümetini askeri darbeyle deviren cuntanın, Yassıada'ya hapsettiği Başbakan Adnan Menderes'e ne tür işkenceleri reva gördüğü yazışmalarla ortaya çıktı. Yassıada'da görevli İstihbarat Kısım Amiri Kurmay Yarbay Necip Aka'nın, darbeci askerlerin kurduğu Milli Birlik Komitesi'ne (MBK) gönderdiği raporlara Yeni Şafak ulaştı.
İLK KEZ YAYINLANIYOR
Milli Birlik Komitesi yazışmaları Başbakan Menderes'in Yassıada'da tutulurken dövüldüğünü, okuduğu Kur'an-ı Kerim ve dini kitaplara da el konulduğunu ortaya koyuyor. İlk kez gün yüzüne çıkan belgelerde Kurmay Yarbay Necip Aka, MBK Başkanlığı'na yazı yazarak "Menderes'in hapiste askerlerce dövüldüğünü" rapor ediyor. Yazdığı raporda, Menderes'in şikayeti üzerine 'dayak olayını' soruşturduğunu belirten Yarbay Aka, Başbakan'ın koğuşunda görevli subay ve astsubayın sözkonusu dövme suçunu itiraf ettiklerini kaydediyor.
BİR SUBAYIN RAPORLARI
Askerlerin dövmesinden dolayı Menderes'in yüzünde oluşan morlukların Yassıada duruşmaları sırasında görülmesinden endişe eden cuntacılar, buna önlem almayı da ihmal etmemiş. İstihbaratçı Yarbay Aka, geçtiği durum raporlarından birinde 'Sabık Başvekil'in yüzündeki morlukların acilen kapatılacağını ve Menderes'in Yassıada duruşmalarına 'normal' şekilde yetiştirileceğini müjdeliyor. Aka, "Sabık Başvekilin yüzünde oluşan morluklar mahkeme süresince tedavi edilerek mahkemeye hazır vaziyette intikal edecektir. Saygılarımızla arz olunur efendim" diyor.
HAP VER UYUT
Yarbay Necip Aka'nın, Milli Birlik Komitesi'ne 17 Ekim'de gönderdiği bir rapor ise Başbakan Adnan Menderes'e yapılan işkencelerin dayaktan ibaret olmadığını gösteriyor. Menderes'in okuduğu dini kitaplara el konulurken, gazete ve dergilere ulaşması da engelleniyor.
Menderes'e doktor kontrolünde uyuşturucu haplar da verilerek sürekli uyuklar halde olması sağlanıyor. Aka'nın verdiği bilgeler göre uyuşturucu doz, mahkemeye çıkacağı zamanlarda azaltılıyor duruşma sonrası ise tekrar artırılıyor. Yazıda Menderes'in, sürekli olarak "Beni öldürecekler" diye bağırdığı iddia ediliyor.
UYUŞTURUCUYU KES
Milli Birlik Komitesi'ne Menderes'in içinde bulunduğu durumu anlatan raporun tam metni şu şekilde:
"Milli Birlik Komitesi 17 Ekim 1960 gün ve 7300 / 38367 sayılı emirleriyle Sabık Başvekil Adnan Menderes ve arkadaşlarının kontrolleri dakika dakika izlenmekte izleme raporları düzenli olarak M.B.K.sine bildirilmektedir. Sabık vekilin okuduğu dini içerikli yayınlara ve kitaplara el koyulmuş, rehavete ve bunalıma itecek her türlü gazete ve derginin ulaşımı engellenmiştir. Sabık Başvekilin çok düşünceli olduğu, sürekli dua ettiği, beni öldürecekler, beni öldürecekler şeklinde bağırdığını daha önceki yazımızda ifade etmişidik. Sabık Başvekili doktor muayene ettikten sonra kullandırdığı haplar Sabık Başvekili rahatlatmış sürekli uyur hale getirmiştir. Şu anda mahkemeden önce kullandığı hapları azaltılıyor, mahkemeden sonra aynı dozda uygulama yapılıyor. Herhangi bir sorun gözükmüyor. Saygılarımızla arz ederim."
Yassıada'da görevli İstihbarat Kısım Amiri Kurmay Yarbay Necip Aka'nın darbecilerin kurduğu Milli Birlik Komitesi'ne 10 Ekim 1960 tarihinde yazdığı raporda, Başbakan Adnan Menderes'e dayak olayı şu şekilde anlatılıyor:
"Milli Birlik Komitesi Başkanlığı'na.
Sabık Başvekil Adnan Menderes'in M.B.K. vermiş olduğu şikayet mektubunun soruşturması neticesinde kendisine yumruk ile vurulduğunu iddia ettiği, subay ve astsubayın ifadesine başvurulmuş. Olayın vuku bulduğunu, başvekilin kendilerine hakaret ettiğini, bundan dolayı birkaç kez vurduklarını itiraf etmişlerdir. İfade tutanakları ektedir. Sabık Başvekilin yüzünde oluşan morluklar mahkeme süresince tedavi edilerek mahkemeye hazır vaziyette intikal edecektir. Saygılarımızla arz olunur efendim."
'KONU KAPANDI KİMSEYE SÖYLEMEYECEK'
İstihbaratçı Yarbay Aka, dayak olayını doğruladığını anlatan 10 Ekim 1960 tarihli raporundan 13 gün sonra Milli Birlik Komitesi'ne konuyla ilgili ikinci bir rapor yazarak 'dayak olayı'nın kapatıldığını ve Başbakan Adnan Menderes'ten konuyla ilgili açıklamaya yapmayacağına dair söz aldıklarını haber veriyor. Yazıda, "Sabık Başvekilin dövülmesi olayı, azami ölçüde dikkat edilerek kapatılmıştır" ifadesi yeralıyor. 23 Ekim 1960 tarihli bilgilendirme yazısı şöyle:
"Milli Birlik Komitesi Başkanlığı'na. Sabık Başvekilin dövülmesi olayı, azami ölçüde dikkat edilerek kapatılmıştır. Sabık Başvekile de bu konu ile ilgili beyanat vermeyeceğine dair söz alınmıştır. Saygılarımla arz ederim, efendim."
AİLEYLE GÖRÜŞME YASAĞI
Yeni Şafak'ın ulaştığı bir diğer belgede ise Başbakan Adnan Menderes'in ailesi ve avukatıyla görüşmesinin kısıtlandığına dikkat çekiliyor:
Milli Birlik Komitesi Başkanlığı'na. Milli Birlik Komitesinin 23 Kasım 1960 gün ve 7327/32443 sayılı emirleriyle, Sabık Başvekilin savunmasını yapan avukatı ve ailesinin görüşmelerini kısıtlayarak, düzenli bir hale getirilmiş ve Sabık Başvekilin ve arkadaşlarının her görüşmesi tutanak haline getirilerek kayıt altına alınmıştır. M.B.Komitesi izin belgesi olmadan mahkemeye hiçbir şahıs ve fert alınmamıştır. Bilgilerinize arz olunur."
HİLYE-İ SEADET GÖZYAŞLARI
Bediüzzaman Said Nursi'nin uzun yıllar her sabah namazından sonra öperek gözyaşı döktüğü 'Hilye-i Seadet' yazısını, 1959 yılında Başbakan Adnan Menderes'e dönemin İçişleri Bakanı Namık Gedik eliyle hediye ettiği ortaya çıktı. Hayatına intihar ederek son verecek Gedik ile o dönem aralarının gergin olduğu bilinen Bediüzzaman'ın, Başbakan'a onun vasıtasıyla hediye göndermesi dikkat çekiyor. Nursi'nin hediyesini her sabah namazından sonra öpen Menderes, bunun ağırlığını taşıyamayacağını belirterek Gedik'ten, bunu iade etmesini istemiş. İşte bu olayı anlatan Gedik'in yazdığı o mektup:
Bu nurun 21 Aralık 1959'da, Bediüzaman Said Nursi'nin Ankara'da Beyrut palas otelinde bilakis ziyaret ettiğimde, Başvekilimiz Adnan Menderes'e hediye verilmesi için bana teslim edilmiş idi. Muhterem Said Nursi Hilye-i Seadet'in kısa hikayesi ile bana teslim etti. Muhterem her sabah namazdan önce Hilye-i Seadet'i 3 defa öpüp alnına götürdüğünü her sabah Peygamberimize dua ettiğini, gözyaşlarının Hilye-i Seadet'in üzerine döküldüğünü, kendisi için bunun çok önemli olduğunu beyan etmiş bu emanetin bundan sonra Başvekilimiz Adnan Menderes'e emanet edilmesinin önemli olduğunu izah etmiş ve verilmek üzere bana teslim edilmiştir. Başvekilimiz Adnan Menderes'e Said Nursi'nin hediyesi teslim edilmiş ve aylar sonra Başvekilimiz aynı uygulamalarla, sabah namazından önce Hilye-i Seadet'e, Peygamberimize dua ederek çok gözyaşı döktüğünü ama bunu taşımaya muktedir olmadığını, emanetin tekrar iade edilmesi için bana teslim etmiştir. Bende bu emaneti benim için çok önemli iki şahsiyetin gözyaşını döktüğü Hilye-i Seadet'i teslim etmemiş, korumaya almışımdır. Vasiyetimdir, bu Hilye-i Seadet gözyaşları ile yoğrulmuş içi Peygamber sevgisi ve aşkı ile tutuşmuş yanmış iki önemli şahsiyetin, gözyaşları ile yoğrulmuş bu emaneti gelecek nesillere anlatınız diye çocuklarıma vasiyet ediyorum.
13 Nisan 1960
Dahiliye Vekili
Namık Gedik
Adnan Menderesin İdamı Üzerine Üstad bu şiiri yazmıştı
Adnan Menderesin İdamı Üzerine Üstad Bu Şiiri Kaleme Almıştır. Zeybeğin Ölümü. İşte O şiir.
(Adnan Menderesin İdamı Üzerine Üstad Bu Şiiri Kaleme Almıştır)
Zeybeğimi bir kaç kızan,vurdular
Çukurda üstüne taş doldurdular
Ya bir de kalkarsa diye kurdular
Zeybeğim Zeybeğim ne oldu sana
Allah deyip şöyle bir doğrulsana!
Zeybeğim kalkamaz dirilemez mi?
Odası mühürlü girilemez mi?
Şu ters akan sular çevrilemez mi?
Ne güne dek böyle gider bu devran
Zeybeğim bir sel ol bir çığ ol davran!
Kır at zincirlenmiş ufuk sahipsiz
Han kayıp hancı yok konuk sahipsiz
Baş köşede sırma koltuk sahipsiz
Kızanlar,dört yandan hep abandınız!
Zeybeğin kanına ekmek bandınız!
Bilemem susarak ölmek mi hüner?
Lisan çıldırıyor dil nasıl döner?
Ondan son iz uzak,uzak bir fener
Öldü mü? Çatlarım yine inanmam!
Diriye yanarım ölüye yanmam!
Zeybek kaybolduysa bunca kayıp ne?
Tesbihi dökülmüş aranır nine
Balonu yok ağlar çocuk haline
Zeybeğim; dünyayı aldın götürdün
Bir öldün beni de binbir öldürdün!
Beyni tırmık tırmık pençelere sor!
Mevsim niçin ölgün bahçelere sor!
Sor; çukuru nerde,serçelere sor!
Ağla,bir dinmeyen hasrete ağla
Zeybeksiz yolları gözetle ağla! .
.Ali Adnan MENDERES: "Oğlum, ticarete girersen alıp sattığın ben olacağım!.."
1899 yılında dünyaya gelen Adnan Menderes’in göbek adı Ali’ydi. Menderes küçük yaşta öksüz ve yetim kaldı. Önce annesi veremden öldü, hemen ardından kalbinden rahatsız olan babası vefat etti. Ablası Melike de 5 yaşlarında veremden hayatını kaybedince ailenin hayattaki tek ferdi Adnan kaldı. Çocukluğu ve gençliğinin ilk yılları büyükannesinin himayesinde geçti. Aile terbiyesini büyükannesi Fitnat Hanım’dan aldı. Çalışkan bir öğrenciydi. Sürekli okuyordu. Amerikan Koleji’ne gitti. Yunanların İzmir’i işgal etmesi üzerine ‘Ay Yıldız’ adını verdiği bir milis gücü kurarak istiklal mücadelesine katıldı. İstiklal Madalyası aldı. 1928’de uzaktan tanıdığı Evliyazadelerin kızı Berin Hanım’la evlendi. Serbest Fırka’yı Aydın’da teşkilatlandırdı, İl Başkanlığı’nı yaptı. Partinin kapatılması ile CHP’ye girdi. Celal Bayar’la DP’yi kurdu, genel başkan oldu. 1950-60 arasında 10 yıl başbakanlık yaptı.
Menderes, zengin bir başbakandı. Aydın’da aileden kalma takriben 70 bin dönüm toprağı vardı. Adnan Bey, cömertti, vermesini severdi. Bu büyük arazinin tamamını muhafaza etmedi. Toprağın bir kısmını Çakırbeyli köyüne mera olarak bıraktı. Zeytinlikleri rızasıyla terk etti. Toprak kanunu çıkarken toprak tevzii yaparak arazinin büyük bir kısmını komşu köylülere devretti. Çakırbeyli Çiftliği annesinin babası tarafından miras kalmıştı. 20’li yaşlarda tam bir ziraatçı olmuştu. 1930’da ilk defa pamuk ziraatını denedi.
Siyasete hizmet için girmişti, çiftlik işlerini kâhyasına bıraktı. Çocuklarına ticareti yasakladı. Ailesi ve çevresine nüfuzunu kullandırmadı. 10 yıllık başbakanlığı döneminde ülke şantiyeye döndü; barajların, köprülerin temelleri atıldı, fabrikalar kuruldu. İstanbul’da büyük imar çalışmaları yapıldı. Anadolu yola, suya ve elektriğe kavuştu. Türkiye’de traktörle ziraat devrinin üzerinde Menderes imzası vardı.DP döneminde ülkede refah düzeyi artarken Menderes’in yaşam tarzı ve mal varlığında hiçbir değişiklik olmadı. 1950’li yıllarda hukuk fakültesinde okuyan Yüksel, ortaokul talebesi Mutlu okullarına otobüsle gidiyordu. Adnan Menderes’in huylarından biri, hediye ve ikram kabul etmemesiydi. Aydın Menderes, hatıralarını kaleme aldığı ‘Babam ve Ben’ adlı kitabında; ‘Bu hususlarda kendisi bir ömür boyu dikkatliydi.’ diyor. Başbakan olarak büyük ilgi gösterdiği Türk traktör fabrikası, Menderes’e traktör hediye etmişti. Birkaç gün geçmeden özel kalem müdürü Muzaffer Ersü fabrikayı arayarak traktörün faturasını istedi. "Biz onu Başbakan’a hediye ettik" diyen fabrika yetkililerine Menderes’in cevabı; "Onlar kim oluyor ve kimin malını kime hediye ediyorlar? Böyle bir şey kabul etmemiz mümkün değildir. Parasını öderiz, hemen ödemeyi yaparız." oldu.
Menderes, 1956’da Türkiye’ye dönen büyük oğlu Yüksel’in ticarete girmesini istemedi. "Baba, izin verirsen serbest meslek, ticaret gibi konulara girmek istiyorum." diyen Yüksel’e, yüzünü asarak şu cevabı verdi: "İyi güzel ama Yüksel, sen serbest meslek veya ticaret konusuna girsen ne yapacaksın? Ne alıp satmış olacaksın? Bir yerde alıp sattığın ben olacağım. Ben Başvekil olduğum müddetçe sen ne yaparsan yap, yaptıkların bana bağlanacak. Bu beni rahatsız edeceği gibi seni de rahatsız edecek. Kusura bakma ama bu düşünceni uygun görmüyorum." Yüksel Menderes de, "Tamam." diyerek babasının kararına sadık kaldı.
Menderes, siyasete girdikten sonra mal varlığında bir artış olmadı. Aydın’daki miras çiftliğinin dışında biri Meşrutiyet’te biri Kocatepe’de iki apartmanı, bir de ikamet ettikleri daha sonra yıkılan Güvenevler’deki evi vardı. 1950 yılı başında bir iş hanını aldı. Milletvekili seçilince, eşi Berin Hanım’a vekâlet verdi. "Ankara’daki binaların kiralarını toplayacak olan sensin, harcayacak olan da sensin, bu evi çekip çevirecek olan da sensin. Yetmezse bir ihtiyaç olursa bana söylersin." dedi.
Bir gün dahi bana…
Başbakanlık Menderes’i değiştirmedi. Ömrünün sonuna kadar alçakgönüllülüğünü korudu. Son derece zarif, kibar ve güleryüzlüydü. Şık giyinirdi. İnsanlara değer verirdi. Onları daima hatırlayacak işlek bir zekâ ve hafızaya sahipti. Ceketsiz dolaşmazdı. Onu çeket düğmesi iliksiz gören olmamıştı. Vatandaşın önüne ceketini giyip önünü iliklemeden çıkmıyordu. Yanında çalışanlara son derece iyi davranıyordu. 27 Mayıs’tan sonra sorgulanan şoförü başbakandan hürmetle bahsedince, "Neden sabık, sakıt, düşük demiyorsun?" diye çıkışanlara şöyle diyordu: "Efendim ben o zatla on yıl beraber çalıştım, bir gün dahi bana Nuri Bey dışında başka bir tarzda hitap etmedi. Şimdi ben kendisinden bahsederken ondan başka türlü bahsetmek elimden gelmiyor."
Menderes inançlı, millî manevi değerlere bağlı, tarihine saygılı bir devlet adamıydı. Fırsat buldukça sabahın erken saatlerinde görülme ihtimalinin en düşük olduğu anlarda Eyüp Sultan’a giderdi, adak kurban kestirirdi. Caminin zeminindeki halıları dokutup hediye etmişti. 1990’a kadar Eyüp Sultan’da bu halılar kullanıldı. Başbakan Menderes hayırseverdi ancak bilinmesini istemezdi. Türkiye’ye dönen Osmanoğlu’nun kızlarına bir daire tahsis ederek, her ay düzenli olarak maddî yardımda bulunduğu 27 Mayıs’tan sonra kiraları aksayan ev sahibinin Berin Hanım’ın kapısını çalması ile ortaya çıkmıştı.
Menderes, 1931 Mayıs ayında CHP’den Aydın milletvekili olarak parlamentoya girdi. Dilekçe komisyonuna seçildi. İşini ciddiye alıyor, müzakereleri kaçırmıyordu. Kısa zamanda milletvekillerinin dikkatini çekti. Konuşma kabiliyetini bilgi ile teçhiz ediyordu. Umumiyetle bilmediği konular üzerinde konuşmuyordu. Aynı zamanda savaş sebebi ile yarım kalan hukuk tahsilini tamamladı. 1945 yılında Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan’ın CHP’de değişim isteyen fikirlerinin dile getirildiği takrir fırtınalar kopardı. ‘Dörtlü Takrir’ diye adlandırılan takrir 7 saat müzakere edildi. Adnan Menderes, şiddetli tenkitler ve hakaretleri metanetle savundu. Celal Bayar, bu toplantıda Menderes’in yıldızının parladığını söylüyor: "Menderes saldırılardan yılmıyor, sinirlerini bozmuyor, içinde fikir varmış gibi görünen demagojik sözlerin parlak balonlarını bir cümleyle patlatıp söndürüyordu."
(DP, 07 Ocak 1946'da kuruldu)7 Aralık 1945’te Demokratik Parti kuruldu. 14 Mayıs 1950 seçim zaferinden sonra Celal Bayar cumhurbaşkanı, Menderes ise DP genel başkanı ve başbakan oldu. İsmet İnönü’ye karşı 1954 ve 57’deki seçimleri kazandı. Halkın taleplerine cevap veren politikaları ile toplumsal desteğini artırdı. Ezan Türkçeden Arapçaya çevrildi. Din eğitiminin önündeki yasakları kaldırdı. Ekonomide müteşebbislerin önünü açtı. Dış politikada yeni anlaşmalara imza attı. Menderes, dünyanın da sözüne güvenilir, barış taraftarı bir devlet adamı olarak sevgisini kazandı. Ülkeyi on yıl birlikte yönettiği Celal Bayar, gazeteci Nazlı Ilıcak’a (27 Mayıs Yargılanıyor, Doğan Yayınları) Menderes’teki devlet adamı vasıflarını şöyle anlatıyor: "Zeki bir adamdı. Kafası ve yüreği muvazeneliydi. Denilebilir ki, fikirlerini, vicdanının adaletine uğratmadan tatbikata götürmezdi. Doğru düşünmesini bilirdi. Onun için bir fikrin güzelliği değil, doğruluğu önemliydi. Bir fikrin doğruluğu da hayata uygulanabilirliği, insanı ve toplumu daha ileriye götürebildiği ölçüde aşikâr olurdu. Doğru düşünmesini bildiği için kuvvetli bir mantığı vardı. Fikirlerini sonuna kadar savunmasını severdi. Kendisinde halkın içinde yaşamanın halkın içinden gelmenin gücü vardı. Memleketi tanıyordu. Kusursuz bir vatanseverdi. Bu yüzden düşüncelerinde büyük çoğunlukla haklı çıkıyordu. Genel idare kurulunda fikirleri azınlıkta kaldığı zaman iddia ve düşüncelerinden hemen vazgeçer, bunları unuturdu. Yalnız vazgeçmek ve unutmakla da kalmaz neden yanlış düşündüğünün sebeplerini de arardı. ‘Büyük ve kuvvetli Türkiye’ idealine inanmıştı. Bunun için gerçekten çok çalışırdı. Menderes’in eğlenmek için, dinlenmek için, ailesine vermek için çok az zamanı olmuştur."
Her kuruşun hesabını verdi
Menderes’in başbakanlığı döneminde muhalefet DP’nin iç ve dış politikalarını çok sert eleştirdi. 1957’den sonra ülkedeki gerilim tırmandı. Ancak Menderes, yolsuzluk, suiistimal, kara para aklama, altın kaçakçılığı gibi suçlamalara muhatap olmadı. Nefret dili kullanmadı. Ülke meselelerini cesurca savundu. 27 Mayıs darbesinden sonra ise, yalan haber ve iftiralarla halkın gözünden düşürülmek istendi. Menderes tertiplerle linç edilmek istendi.
Adnan Menderes, basında hakkında çıkan iddialara tek tek cevap verdi. El yazısı ile savunmasını yaptı. ‘Gayrimeşru servet elde ettiği’ iddiasını avukatı Talat Asal belgelerle yalanladı. Aydın Satış Kooperatifi ekstrelerini ortaya koydu. Avukat Asal, 1950’de Ahmet Erkmen Hanı’nın 185 bin liraya alındığını açıkladı. Avukat Ertuğrul Akça da örtülü ödenekle ilgili iddialara şu cevabı verdi: "Başsavcı örtülü ödenek davasından bahsederek hakaret ediyor. Her zamanki âdeti veçhile tavsifi bırakarak bu sefer de tahkiri iddiasının mesnedi yapıyor. Bu davanın neticesi ne olursa olsun şu muhakkaktır ki kendi cebinden 200 bin lirayı hayır cemiyetlerine hibede bulunan bir adamın 200 bin liranın mürtekibi olacağı mantıkla kabil telif değildir. Yılda 400 bin lira sadece emvalinden geliri olan bir kimsenin bu yola tevessülünde mana yoktur." DP’lilere döviz temininde bir rüçhaniyet içinde bulunduğu iddiası da, CHP’lilerden döviz alma işlemi yapanların listesi açıklanarak çürütüldü. Listede Aziz Uras, Fethi Çelikbaş, Kasım Gülek, Nüvit Yetkin, Sırrı Atalay, Hüseyin C. Yalçın, Cihat Baban gibi isimler bulunuyordu.
Çadır tiyatrosunu andıran Yassıada’da davalardan biri de örtülü ödenek davasıydı. Mahkeme on yıl içinde Menderes’in zimmetine örtülü ödenekten 200 bin lira gittiğine ve bir milyon küsur lira da usulsüz ödeme yapıldığına karar vermişti. Temyiz yoktu. Aile Menderes’in acısını yaşayamadan hukuki bir süreçle karşı karşıya kalmıştı. Ya babadan kalan mirası kabul edecek cezasıyla birlikte Menderes’in vârisi olarak 4 bin 700 küsur lirayı devlete ödeyeceklerdi ya da mirası kabul etmeme hakkını kullanacaklardı. Aileye intikal edecek ne varsa hazineye kalacaktı. Aile mirası kabul etti. Her şey haczedildi, bütün gelirlere el kondu. Hazine’nin talepleri doğrultusunda taşınır taşınmaz ne varsa hepsi için icraya müracaatlar başladı.
Menderes’in 2 bin dönümlük çiftliği ve Ankara’daki dört gayrimenkulü, değil icra şartlarında piyasanın üstünde şartlarda satılsa bile 4 milyonu geçen paranın denkleştirilmesi mümkün görülmüyordu. Muhtelif parti teşkilatları aileye destek için yardım kampanyaları düzenledi. Menderes’in mirasına halk sahip çıktı. Gayrimeşru iktisap adı altında açılan davalar ağır ceza mahkemelerinde görüldü ve bir bir beraatla sonuçlandı.
Menderes ailesinin dramı baba Menderes’in idamıyla da bitmedi. Maddi zorlukları göğüsleyen Berin Hanım ve çocukları ağır imtihanlardan geçti. Aydın milletvekilliği yapan ailenin en büyük ferdi Yüksel Menderes 1 Mart 1972’de Ankara’daki evinde ölü bulundu. Yüksel’in intiharı kuşku doluydu. Ancak dosya kapatıldı. Ailenin diğer ferdi Mutlu Menderes, Ankara’da 8 Mart 1978 tarihinde geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. Kazaya ilişkin soru işaretleri vardı ancak aydınlatılamadı. Adnan Menderes’in hayattaki son oğlu Aydın Menderes de trafik kazası geçirdi ve felç oldu. 2011 yılında hayatını kaybetti
10 yıl başbakanlık yapan Adnan Menderes milyonların gönlünde taht kurdu. 27 Mayıs askerî darbesi ile iktidardan indirildi. İşkence gördü ve idam edildi. Ancak millet onu hiç unutmadı. 57 yıl sonra bile İstanbul’daki anıt mezarına binlerce insan akın ediyor. Ruhuna Fatihalar okunuyor..
15-temmuz.net haberleri
E-Posta: 15temmuz2016.06@gmail.com..