Esad'ın insan mazbahanesi: Sednaya! 10 yıl boyunca esir tutulan Vakkan Orhan A Haber'de! Neler yaşadığını tek tek anlattı
Ticaret yapmak için 2011'de gittiği Suriye'de tutuklanan Türk iş insanı Vakkas Orhan Suriye'de çıkan iç savaşın ardından, çeşitli suçlamalar yöneltilerek tutuklandı ve Halep'teki Sednaya Hapishanesi'ne konuldu. Orada yaşadığı zulmü A Haber canlı yayınında anlatan Orhan, "Yıllarca muhalifler ve rejimin savaşına birebir şahit oldum. Öldürdükleri tutsakları poşete koyup çöpe atıyorlardı." ifadelerini kullandı.
Esad'ın insan mazbahanesi: Sednaya! 10 yıl boyunca esir tutulan Vakkan Orhan A Haber'de! Neler yaşadığını tek tek anlattı
Giriş:10.12.2024 23:57 Güncelleme:11.12.2024 03:19
Esir tutulan Vakkas Orhan: Ben üç yıl önce bu hapishaneden kurtuldum ve kurtulduğu zaman burada bir çekim gerçekleştirdik. Kurtulduğum zaman %3 veya %5'ini anlatma fırsatı bulabildim. dokuz sene yedi ay boyunca Sednaya'da kaldım görmediğim hücre kalmadı.
Öte yandan görmediğim toplu mezarda kalmadı. Hatta halep Cezaevi'nde üçüncü kattaydım muhalifler dışarıdan içeriye ateş ediyorlardı. Ben yıllarca o savaşa birebir şahit oldum 2:30 sene çıplak gözle harp seyrettim.
Cezaevinin bahçesine kepçeyle kazıp gömdükleri ölülerin sayısını bilmiyorum. Ölüleri çöp poşetine koyup çöp konteynırına atıyorlardı. Subayların ölüleri oldukları zaman onlara özel muamele yapılıyordu. Onlar için kabir açılıyordu ve başlarında silah sıkılıyordu.
NEDEN SUÇLANDI? NASIL TUTUKLANDI?
Adıyamanlı bir iş adamıyım ben o sebepten dolayı oraya gittim. Orada bir sohbet ortamında otururken Başkan Erdoğan'ın, "Beşer Esad'ın babası öldü gitti ondan hesap soramadık, oğlundan Hama, İdlip için hesap soracağız." dediğini söylediler. Öte yandan 'Erdoğan böyle diyor sen ne diyorsun? Buradan hesap sorulur mu? Burası çok büyük bir yer' dediler. Bende 'Burası çok büyük bir devlet değil sizin dışarıdan haberiniz yok. Buradan herkes hesap sorar.' ifadelerini kullandım. Bunun üzerine yanımızda bulunan kişiler muhaberat elemanlarını aradılar ve 'Burada Türk Erdoğan'ın casusu var." dediler.
YA İDAM EDECEKLERDİ YA DA KURŞUNA DİZECEKLERDİ
30'dan fazla sorgu geçirdim 13 kere mahkemeye çıktım. İlk mahkeme de savcını üzerime yürüdü ve tehdit etti beni. 2,5 sene Kandil'den gelen PKK'lılarla aynı koğuşu paylaştım. Murat Karayılan'ın şoförü ile sofra paylaştım yargısız infaz edildiğim için.
Beni serbest bırakacaklardı Şam Adliyesi'nin altında bir yere götürdüler. Ya idam edeceklerdi ya da kurşuna dizeceklerdi.
Murat Karayılan'ın şoförü bana telefonunu gösterdi. O telefona baktığımda Kamışlı, Kobani ve Afrin'e PKK bayrak diktiğini gördüm. Ben de ona karşı, "Asıl şimdi işiniz zorlaştı dedim. Diğer PKK'liler beni yanlarına çağırdı. Onların 88 kod adlı elebaşları vardı. O Bana, "Sen Bahçeli'nin ve Erdoğan'ın ağzıyla konuşuyorsun" dedi. Ben ona karşı, "Her yerde devletimi ve vatanımı savunurum. İsrail islam aleminin kalbinde saplı bir hançer gibi duruyor. Buna Türkiye ve Türk vatandaşı göz yummaz" dedim. Bundan 24 gün sonra Ahmet Davutoğlu'nun konuşmasını dinledim. Davutoğlu konuşmasında, "PKK bazı yerlere bez parçası astı ve bunun hiçbir faydası yok" ifadelerini kullandı.
10 YIL BOYUNCA SEDNAYA'DA TUTULAN ORHAN A HABER'DE!
İŞKENCELERİN SAYISINI UNUTTUM
Bizi içeriye aldıkları karakollardaki insanların rahat etmemesi için, nezarethanelere hortumlarla su atıyorlardı. Oradaki işkencelerin sayısını unuttum. İlk 6 aylık sürecimde 1 haftada yada 10 günde bir beni çağırıyorlardı. Bir alt katta iki polis ve bir katip beni tehdit edip, sopayla korkutup itiraf etmemi istiyorlardı. Beni her çağırdıklarında dövüyorlardı.
Halep'teki bir cezaevinde kaldığımda orada 7.000 kişi vardı. 7.000 kişiden 1400 kişi nakil olduk. Geriye kalan 5.600 kişi ise çeşitli sebeplerle öldü.
Bir gün birisi beni görmeye geldi ve bana para teklif etti. O bana, "Seni kaybetmekten çok korkuyoruz, çok seviyoruz." dedi. Bana 2.700 dolar getirdiler. her 10-15 gün içerisinde gelip benim ihtiyaçlarımı sordular.
BENİ KURŞUN YAĞMURUNA DİZECEKTİLER
Yanımızdaki çimento fabrikasında çatışma başladı. Helikopter ve uçaklar fabrikayı vurdu. Daha sonra hapishanede isyanlar başladı. Sonradan benim isyana dahil olup olmadığımı sordular. Eğer o isyana dahil olsaydım beni kurşun yağmuruna dizecektiler. Orada ne kadar PKK'lı varsa onlara hemen hepsi Türkiye taraftarı oldu. Oradakilerin oruç tuttuğunu gördüm ve neden tuttuklarını sordum. Onlarsa bana, "Abdullah Öcalan'ın kurtuluşu için oruç tutuyoruz." dediler. Ben de onlara, "Tuttuğunuz oruç şahsınıza ait bir ibadettir. Anneniz ve babanız için de oruç tutsanız kabul değildir" dedim.
30 METRE KARE YERDE 109 KİŞİ KALDIK
Hapishaneye girdiğimde ilk 6 sonra bir Kızılhaç görevlisinin geldiğini söylediler. Kızılhaç görevlisine bana yardımcı olması için, "Size söylediklerimi Türk konsolosluğuna verin" dedim. O da bana, " Konsolosluğa veremem ama başka yerlere ulaştırırım" Şeklinde konuştu. Ondan 1.5 sene sonra bir İtalyan kız geldi. Ona da aynı bilgileri verdim. Daha sonra beni Şam'a naklettiler. Daha sonra beni Filistin karakoluna götürdüler. Tekrardan cezaevine girdiğimde 30 metrekare yerde 109 kişi kaldık. Orada 1.5 sene boyunca gün ışığı görmedim.
80 KİLO GİRDİM 35 KİLO ÇIKTIM
13 gün boyunca yemek gelmedi. Bize sadece un verdiler. O unlardan ekmek yaparak yaşadık. Ekmeğimiz 10 veya 15 gün hiç gelmedi. Kaburga kemiklerimin birbirine değdiğini hissetim. Sayamadığım kadar tutsağın açlıktan öldüğünü gördüm. 80 kilo girdiğim hapishaneden 35 kilo çıktım.