Eski İstanbul Valisi Mutlu tutuklandı
"GÜLEN KİTAPLARI BALDIZIMA AİT OLABİLİR" Evinde ele geçirilen iki adet Gülen Hareketi ve Türk Okulları kitaplarına ilişkin de savunma yapan Mutlu, şunları kaydetti: "Kitaplığımda bu yapı ile ilgili bütün kitapları özellikle 17-25 Aralık hukuk darbesi sonrasında kaldırdım ve kitaplığımdan bu yapının fikrini, düşüncelerini ifade eden kitaplarımı çıkardım. Ben evimde aynı zamanda baldızım ile de kalıyorum. Kendisi iki çocuğu ile birlikte bizim yanımızda kalır
Giriş:05 Ağustos 2016 05:06: Son Güncelleme: 05 Ağustos 2016 08:57
Eski İstanbul Valisi Mutlu tutuklandı
Mutlu, fezlekede bahsedilen, darbe girişimi soruşturmaları kapsamında tutuklanan eski Dicle Üniversitesi Rektörü Ayşegül Jale Saraç'ı Diyarbakır'da görev yaptığı zaman içerisinde tanıdığını ve açığa alındığını duyunca "geçmiş olsun" dileklerini ilettiğini belirterek, şöyle devam etti: "Bunu insani bir duruş olarak değerlendiriyorum. Birlikte çalıştığımız ve tanıdığımız bir insana, 'geçmiş olsun' dileklerimi iletmek, FETÖ terör mensubiyeti olarak nasıl değerlendiriliyor anlamış değilim. Dostları aramak terör örgütü mensubu olarak nitelendiriliyorsa bu ülkede herkes FETÖ terör örgütü mensubudur diye düşünüyorum."
"Hatırladığım en önemli değişiklik, orada bu kumpas girişiminin başında il emniyet müdür yardımcısı Ali Fuat Yılmazer ile ilgili bir değişiklik yaptık ve sayılmış olan isimler de bu değişiklik listesinin içerisinde bulundu. Zira bize söylenen bu kumpası yürüten kişinin Yılmazer olduğu bilgisiydi. Bu nedenle il müdür yardımcılığı görevinden kendisini bir gece onayı ile aldık. Bunun ekinde de il emniyet müdürümüz Hüseyin Çapkın'a ekinde getirmiş olduğu bu atamalara ilişkin olurunu verdim. Ben bu kumpasın başında Ali Fuat Yılmazer olduğunu biliyordum zaten, onu da görevden aldık. Bana emniyette sorulan, atamaların 17-25 Aralık kumpas soruşturma dosyaları ile Selam-Tevhid kumpas soruşturmalarının devam etmesini ve sızmasının sağlanmasına yönelik olarak, ben böyle bir kasıtla hareket etmedim. Bu iddiayı kabul etmiyorum. Böyle bir kumpası bilseydim 17-25 Aralık hukuk darbesi ve Selam-Tevhid soruşturmalarını açığa çıkartmamak gibi bir amaçla yapıldığını bilseydim, zaten gereğini o vakit yapardım. Böyle bir dosya çalışması olduğundan hiçbir zaman bilgim olmadı.""CUNTACILARLA BİRLİKTE YARGILAMAYI ASLA KABUL ETMİYORUM"Hüseyin Avni Mutlu, 17 Temmuz'da açığa alındığını, bunu hiçbir zaman beklemediğini söyleyerek, "Çünkü açığa alınma gerekçemizi oluşturan suç yapılanmaları ile hiçbir şekilde hayatım boyunca irtibatım olmamıştır. Meslek hayatımı, şerefle, bu devlete ve aziz millete, onun birliğine, beraberliğine, refahına, milli egemenliğimizin muhafazasına ve ülkemizin yüksek ideallerine bağlı olarak yerine getirmeye çalıştım." dedi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde öğrenci olduğu yıllarda, öğle yemeğini 4 TL'ye yemiş bir vatan evladı olduğunu anlatan Mutlu, şunları kaydetti: "Yediğimiz bu yemeğin bedelini ödemek için hayatım boyunca devletimize hizmet ettik. Aziz devletimize ve milletimize zeval gelmesin diye her daim dua ettik. Ben bu duamı merkez valiliğine alındığım gün de basınla paylaştım. Merkez valisi olduğum gün de en ufak bir yüksünme, küsme olmamıştır. Devlet memuriyetinde soruşturmalar olur, bunlar çok doğaldır. Görevden de alınabilirsiniz. Soruşturulur, tekrar görev iade edilirsiniz. Bunların hepsini memuriyet içerisinde kabul edebilirim ama 246 vatan evladının şehadetine, 2 bin 500'e yakın insanımızın yaralanmasına ve milli irademize silah çekilmesine sebebiyet veren ihtilal kalkışmasından 2 gün sonra açığa alınmayı, bin yıl ömrüm olsa bin yıl boyunca reddederim. FETÖ terör örgüt ve bütün terör örgütleri ile 17 yaşımdan beri mücadele ediyorum. İstanbul'da kaldığım yerler yurtlar bellidir. Karakterim bellidir. İnançlarımın ne olduğu bellidir. Bir tek cemaatim var, ümmetim. Bir tek önderim var, peygamberimdir. Bunun dışında önder ve cemaat tanımam. Beni bu şerefsizlerin arkasına takıp, cuntacılarla birlikte yargılamayı asla kabul etmiyorum. Sabaha kadar bununla ilgili konuşabilirim. Benim aziz devletim, şayet benim üniversite yıllarımdan itibaren duruşumu, fikriyatımı gönül bağımı tespit edememiş de 15 Temmuz gecesi tespit etmişse ve beni FETÖ terör örgütü olarak ilan etmişse söyleyeceğim şudur; 80 milyon vatan evladı, 24 saat 'FETÖ terör örgütü' diye bağırsa başımı bir santimetre öne eğmem. Bu leke de benim üstümde durmaz. FETÖ'yü ve diğer terör örgütlerini lanetliyorum. Ayrıca ben darbenin olduğu gece Twitter hesabımdan darbeyi lanetlediğimi, hukuk önünde hesap vermeleri gerektiğini açık ve net bir şekilde belirttim. Benim 2 milyon takipçim vardır. Bunların hepsi darbeye karşı duruşumu görmüşlerdir. Ayrıca o saatlerde, darbenin en yoğun saatleriydi, hiç kimse benim kadar net duruş sergilememiştir. Mukayese edilmesini istiyorum." FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in yeğeni tutuklandı
Aldatıldık, aldatılmaya çalışılıyoruz!
2018-01-03Nokta dergisinde, o belgeler ilk olarak yayınlandığında polis, dergi idaresini basmış, savcılar dergide yayınlanan belgeler ve iddiaları değil de, dergi sorumlularını sanık sandalyesine oturtmuştu.
Derin devleti deşifre ettiği için Nokta’ya soruşturma açılması karşısında Nokta’yla dayanışma içinde olmak için dergiyi ziyaret etmiştim. Haberde Alper Görmüş’ün imzası vardı.
Nokta’ya inanmıştım, aldanmış, aldatılmışım.. Kendisinde olduğunu düşündüğüm, yayınlayamadığı belgeleri bana vermesini istemiştim, vermedi, hatta görüşmek de istemedi. Meğer Balyoz, Ergenekon, Ayışığı hepsi birer kurmaca davaymış.
Mehmet Baransu beni aldattı. O belgelerle ilgili onun iddialarını tekrarladım durdum. Erkaya ile ilgili bilgi-belge istedim kendinden selamı sabahı kesti. Son görüşmemiz Çengelköy’de olmuştu. Erdoğan’a ve AK Partiye sövüp sayıyor, yakında ellerini ayaklarını zincirleyip sokaklarda dolaştıracaklarını söylüyordu..
Balyoz davasına müdahillik talebinde bulunmuştum. Kabul edildi. İddianamede öldürülecekler listesinde Fehmi Koru ve Ali Bulaç’ın da isimleri vardı, ama nedense onlar müdahillik talebinde bulunmadılar. ÖZGÜRDER de müdahil oldu. Dava, iddianame ve belgelerdeki kurgunun ilk farkına varan Hamza Türkmen oldu. O açıdan bakınca kirli oyun ortaya çıktı. Bir daha da davalara katılmadık. Bu BÇG ile FETÖ arasındaki iktidar mücadelesi ise siyaset mafyasının, siyasi baronların iç hesaplaşması idi.
Ferhat Sarıkaya’yı da desteklemiştim. Kendi itiraf etti. O olay da aynı hesaplaşmanın bir diğer parçasıymış.. Görevden alındı, abisinin kuruyemişçi dükkanında çalışıyor demişlerdi, meğerse o tarihde Gülen, kendisini himayesine almış.
Bülent Arınç’ı 50 yıl öncesinden tanırım. İlk kez şu kozmik oda meselesinde gönül olarak koptum. “İki kamyon dolusu el bombası geldi Ankara’ya” demişlerdi. “Bülent abi”ye yönelik bir suikast planı vardı. Kozmik odaya girilmesine “gık”ımız çıkmadı. Şimdi ortaya çıkıyor ki, bu senaryo kozmik odaya girmek için bir kumpas, bir senaryoymuş. Kozmik odadaki sırlar alınıp, başka ülkelere servis edilmiş. Arınç’ın bu süreçteki sessizliğine bir anlam verememiştim. Daha sonra gerçek ortaya çıkınca yüreğimden bir şeyler koptu. Kendimi aldatılmış hissettim. Tıpkı Şevket Kazan’ın 28 Şubat mahkemesinde “kahraman ordumuzla aramızda bir ihtilaf yoktu, davacı değilim” dediği zamanki gibi. Bu arada; Temel Karamollaoğlu’nun 28 Şubat’ta Kalkancı’nın kendi çocukları üzerindeki etkisini bildiği halde, ne önce ve ne de sonra hiçbir şey söylememesini anlamış değilim.
Gültekin Avcı! Savcılıktan istifa ettiğinden, BÇG’ye karşı yazılarından dolayı işsiz kalan birine sahip çıkma adına Yeni Akit’te yazarlık teklif etmiştim. Başlangıçta hiç renk vermedi. Meğer bir kripto elemanmış. Şimdi gözümde Baransu’dan farkı yok.
Allah bizim ferasetimizi artırsın, bu münafıkların şerrinden de hepimizi emin kılsın. Allah bizleri affetsin. İnsanın gaflet anı oluyor..
Bilerek birileri ile yan yana durmuşsam, bu ya meşru bir iş, ya da meşru bir söz içindir. Bu anlamda herkesle bir şekilde bir takım ilişkiler içinde oldum. Ama aldatanlardan bu dünyada da ahirette de şikayetçiyim.
Balyoz ve Ergenekon davası ile ilgili ilk uyarıyı Hamza Türkmen’den almıştım. Bir de beni tanıyan ve benim tanıdığım bazı Ergenekon ve Balyoz sanıklarının ve/veya aile ve avukatlarının bana yazdıkları mektuplar bazı iddialar üzerinde yeniden düşünmeme sebep oldu. Mesela Muammer Karabulut bunlardan biri. Noel Baba Vakfı başkanı. F. Gülen bundan vakfı istemiş, Muammer red cevabı verince onu da sanık yapmışlar.
Dost görünen düşman bunlar! Münafık karakterliler. Gayeye giden her yol meşru onlar için. Hoşgörü ve diyalog dedikleri şey zehre kattıkları bal gibidir.
Toktamış Ateş ile bana “Hoşgörü Ödülü” vermişlerdi. Bunlar bir yemdi aslında. Yoksa Abant toplantılarına hiç çağırmadılar mesela. Gazetelerinde, radyo ve televizyonlarında adımın lehte ve aleyhte geçmesi yasaktı. Birkaç yanlışlıkla giren haber dışında bana karşı kapalıydılar. Şimdi düşünüyorum da, siyaset ve bürokrasi çevrelerinde önemli mevkilerdeki bir takım isimlere yaptığım tekliflerin engellenmesindeki asıl sebep bunlarmış. Çünkü onların önemli bir kısmı tutuklu ya da görevden alınmış. Ama hâlâ görevi başında olanlar da var.
Bugün bunları hatırladıkça lanet ediyorum bunlara.. Ve hâlâ çevremde suret-i haktan gözüken ve değişik isimler altında çevremizde dolaşmakta olan başkalarının varolduklarını düşünüyorum. Yüzlerimize gülüyorlar, çok candan davranıyorlar, ama samimi değiller. Bütün münafıklar böyledir.
Prof. Dr. Esat Coşan’ı, Muhsin Yazıcıoğlu’nu, Hrant Dink’i, Hablemitoğlu’nu kim, niçin öldürdü?
Bir komşum vardı. Biri Ergenekoncu olmakla suçlandı ve hapiste öldü. Kız kardeşi bir abla idi.
Bu bela sebebi ile akrabalarımdan, komşularımdan, arkadaşlarımdan zarar görenler oldu. Ülkem zarar gördü. Müslümanlar zarar gördü. İnsanları “Allah’la kandırdılar”.
Bu senaryo çerçevesinde o kadar çok cinayet işlendi ki, o kadar kanlı senaryolar tezgahlandı ki! Faili meçhuller bu karanlık dünyanın kripto elemanlarının eliyle gerçekleştirildi. Bunlar yeri geldi PKK’yı kullandılar, yeri geldi DAEŞ’i ya da DHKP-C’yi kullandılar. Sağ-sol, Alevi-Sünni, Kürt-Türk, İslamcı-Laik farketmiyor bunlar için..
Bakın, bugün hâlâ aldatmaya devam ediyorlar. Şu ByLock rezaletine bakın. Kıble programı, namaz programı indirirken ByLock da indirilmiş. Bakın yalan söylüyorlar.. Şöyle yapmışlar. ByLock’u gizlemek için onun yüklü olduğu servere namaz saatleri, Kıble, Freezy gibi müzik programları da yüklemişler. O programları indirmek için ByLock’un yüklü olduğu servere yönlendiriliyorsunuz. O servere bir şekilde girenleri ByLock ile ilişkilendirmeye çalışıyorlar.. Bu skandal. Bu tam bir rezalet. Minareyi çalmaya hazırlananlar kılıfını hazırlamışlar. Kendilerini kamufle etmek ve masum insanları suçlamak için bu yolu bulmuşlar. Bu işe bu yılbaşında başlamışlar. Bir yıl önceden bu konuda birileri bana geldi. Mehmet Kaya ile gittik, konuştuk bu adamlarla. Daha önce de yazdım. Bizim çabamız yanımıza kâr kaldı, elin oğlu atı aldı, Üsküdar’ı geçti, iyi mi!
ByLock serverini klonlamadık mı? Oradan kim bu programı indirdi, yükledi, aktif hale getirdi, mesajlaştı biliyoruz. O zaman kim sadece o siteye girdi diye binlerce kişiyi işinden atmış, tutuklamışsa onları bulun, onları cezalandırın. Bu işi sulandırmak ve binlerce kişinin mağduriyetine sebebiyet vermek suçtur. Bu iş, ByLock işini sulandırma girişimdir. Server klonlanmışsa, kimin o serverde ne yaptığı bellidir. O zaman bu tartışma şimdi ne anlama geliyor.. İnsanların aklı ile dalga geçmesinler. Kendilerini allame gibi gösterip, bütün bir toplumu ahmak yerine koymasınlar.
Bakın, adam o siteye girdi, Kıble programını indirdi diye ByLock indirilmiyor. Yok böyle bir şey. O siteye girip müzik programı indirmek de suç değil.
ByLock indirilse bile çalıştırmak için ayrıca yüklemeniz gerekiyor. Yani gizlice indirmiş olsanız bile sistem çalışmaz. Varsayalım yüklediniz de. Bu programı aktif hale getirmek için 3 ayrı şifre yüklemeniz gerekiyor. O da daha önce kriptolu olarak sisteme akredite olan 3 kişinin referansı ile mümkün oluyor. Bakın hiçbir mesajlaşma olmasa bile, 3 şifreyle giriş örgütle derin, kripto bir ilişkinin varlığının ispatıdır. Bu masum bir arkadaşlık, dua halkası ya da cevşen grubu değil. Birileri suret-i haktan gözükerek, daha sonra yargıda emsal tartışmalarına yol açacak bir taktik peşindeler. O savcılar, hakimler, bilirkişiler iyi araştırmalılar. Ya bilmiyorlar ya da onlar da bu planın bir parçasıdırlar.
Bu işte ya dün kandırıldık, ya da bugün kandırılmaya çalışılıyoruz. Ya dün suçsuz insanlar haksız bir şekilde suçlandı, ya da bugün bir takım suçlu insanlar bu şekilde kurtarılmaya çalışılıyor.. Birilerini bırakacaksanız, mutlaka birilerini almanız gerek.
Temizliğe yakın çevremizden başlamalıyız. Kripto, dost görünümlü münafıklara dikkat.
Benden söylemesi. Selam ve dua ile.
Başbakan Davutoğlu yeni dönemde ne yapacakGiriş:09 Mayıs 2016 02:26: Son Güncelleme:09 Mayıs 2016 07:56 Başbakan Davutoğlu yeni dönemde ne yapacak Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun yeni dönemde İstanbul'a yerleşeceği ve gündeme ilişkin konulara yorum yapmaktan kaçınacağı öğrenildi.
Başbakan Davutoğlu'na ziyaretlerinde Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan da eşlik etti. Darbeci Karacan, telsizden adeta katliam emri vermiş Giriş Tarihi: 17.8.2017 03:58 Son Güncelleme Tarihi: 17.8.2017 06729
Darbeye hazırlık faaliyetleri kapsamındaki toplantılardan, mühimmat depolanmasına, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a suikast planından, Ankara'daki polis araçlarının hatta ambulansların vurulmasına kadar en kanlı talimatları verdiği belirlenen ve Antalya'da yakalanan eski Kara Havacılık Komutanlığı Taarruz Tabur Komutanı eski Kurmay Yarbay Özcan Karacan, darbe girişimine ilişkin açılan üç davanın firari sanığı konumundaydı.
Halka ölüm yağdıran o darbeci kıskıvrak
'HEPSİ DÜŞMANIMIZ'
'MAVİ IŞIKLILARI VURUN'
SIK SIK ADRES DEĞİŞTİRDİ
"AKSAKALLI'NIN ARACINI VURUN" EMRİNİ VERMİŞTİ
İşte Karacan'ın 15 Temmuz saat 23.19'da başlayan telsiz konuşmaları:
Özcan KARACAN: Bir kobra aracı var. Sen vurabiliyorsan vur, vuramıyorsan birini çağır.
İlkay ATEŞ: Silahlar çalışmıyor nerde kobra var?
Özcan KARACAN: MİT'in üstünde var onu çağır.
Rafet KALAYCI: MİT'in üzerindeyim.
Oğuz YALÇIN: Konya yolundan Özel Kuvvetler'e doğru bir polis aracı gidiyor. Kobra gidiyor, durdurulsun
Ortam sesi: Vurulsun.
İŞTE KARACAN'IN KURBANLARI
15 Temmuz gecesi Ankara'da dehşet saçan pilotları yönlendiren 'Yurtta Sulh Konseyi' üyesi Özcan Karacan'nın emriyle açılan ateş sonucu şehit olanlar arasında öğrenciler de var polis memurları da:
Darbeci Karacan, telsizden adeta katliam emri vermiş
Darbe gecesi, Jandarma Genel Komutanlığı, TRT, MİT, Genelkurmay Başkanlığı civarında sivillere, polislere, kamuya ait binalara, araçlara ateş açan darbecilerin, Karacan'ın talimatlarıyla havalandığı belirlendi.
Genelkurmay çatı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve 2 polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin Muğla'da görülen dava ile Kara Havacılık Komutanlığındaki olaylara ilişkin açılan davanın sanıkları arasında yer alan eski Kurmay Yarbay Özcan Karacan, darbecilerin hazırladığı sözde Yurtta Sulh Konseyi listesinde 31. sırada bulunuyor.
Genelkurmay çatı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve 2 polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin Muğla'da görülen dava ile Kara Havacılık Komutanlığındaki olaylara ilişkin açılan davanın sanıkları arasında yer alan eski Kurmay Yarbay Özcan Karacan, darbecilerin hazırladığı sözde Yurtta Sulh Konseyi listesinde 31. sırada bulunuyor.
Antalya Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince sahte kimlikle memleketi Antalya'da yakalanan Karacan'ın adı, darbe girişimine ilişkin hazırlanan iddianamelerde sık sık yer aldı.
Firari sanık Karacan'ın, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast için oluşturulan timin görevlendirenlerden olduğu belirlendi. Darbeci askerlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı rehin almak için yaptıkları planların ayrıntılarının yer aldığı Kara Havacılık Komutanlığındaki olaylara ilişkin iddianamede, Karacan'ın da katıldığı planlama toplantılarının ayrıntıları yer aldı.
Ankara'da darbeye hazırlık faaliyetlere de katıldığı tespit edilen Karacan'ın darbe gecesi için mühimmat depolanması emrini verdiği de ortaya çıktı. Darbe girişimi günü saat 13.00 sıralarında, hafta sonu jandarma ile ortak gösteri tatbikatı yapılacağı gerekçesiyle 800 adet 20 milimetrelik top mühimmatının depolanmasını sağladığı belirlenen Karacan'ın ayrıca Malatya 2. Kara Havacılık Alay Komutanlığından darbe girişiminde kullanılmak üzere mühimmat, personel ve helikopterlerin Ankara'ya gönderilmesi talimatını verdiği tespit edildi. Bu kapsamda bin 500 mühimmat 2 helitopterle Ankara'ya ulaştırıldı.
AMBULANSLARI VURUN TALİMATI
Bu arada, Karacan'ın, darbe gecesi telsizle pilotlara, "Aksakallı Konya yoluna doğru ilerliyormuş, onu vurun" şeklinde talimat verdiği de Kara Havacılık Komutanlığındaki olaylara ilişkin hazırlanan iddianameye yansıdı.
Aynı iddianamenin ekinde darbeye katılan pilotların telsiz konuşmalarına da yer verildi. Bu telsiz konuşmalarında, sık sık helikopter pilotlarına "vurun" talimatı verdiği görülen Karacan'ın telsiz konuşma kayıtları şöyle:
- Yarbay Ateş: Rafet, Nero, (….) geliyor mu sesim?
- Binbaşı Kalaycı: Nero dinliyorum, devam.
- Yarbay Ateş: İçeride bizim bir tane S70 var, bir de yukarıda sen olacaksın, başka trafiği Genelkurmaya yaklaştırmayacaksın.
- Binbaşı Kalaycı: Bir S70 ile biz varız, tamam, anladım.
- Yarbay Ateş: S70 yerde, yerde.
- Binbaşı Kalaycı: Yerde, anlaşıldı.
- Yarbay Karacan: Spor okuluna yaklaşan… Genelkurmayın üzerinde... 1200 fitte…
- Binbaşı Abra: Spor okuluna devam ediyorum. Üzerinde mavi lamba olan ne varsa vuracağız.
- Binbaşı Kalaycı: Anlaşılmadı.
- Yarbay Karacan: Dostum Sado çabuk ol, spor okulundaki ee...
- Binbaşı Kalaycı: Hoca aşağıda bir sürü araç var, aşağıda bir sürü araç var. Aşağıda bir sürü mavi lambalı araç var hocam.
- Yarbay Karacan: Vurun onları, o zaman ee şeyse vurun, dostum vurun, polis aracıysa vurun.
- Binbaşı Abra: Gost gost, 'O mavi araçları vurun' diyo Neron.
- Binbaşı Kalaycı: Ya burada hepsi mavi araç, bunların hepsi mavi araç, ambulanslar falan var. Hepsi mavi araç, ambulanslar var burada.
- Yarbay Karacan: Ateş edin.
- Binbaşı Kalaycı: Hepsi ambulans, hepsi ambulans.
- Binbaşı Abra: Neron, Sado hepsi ambulansmış.
- Yarbay Karacan: Atış yapın bi tane.
- Binbaşı Kalaycı: Polis arabalarını vuruyorum, doğru mu?
- Binbaşı Abra: Polisleri vur, polisleri evet.
İddianamede yer alan telsiz kayıtlarında 15 Temmuz gecesi saat 23.46'daki konuşmalarda darbecilere direnenlerin vurulması talimatının da Karacan tarafından verildiği belirlendi. Kayıtlara yansıyan konuşmalar şöyle:
- Yarbay Ateş: O şey yapar, sen şeye, Meclis'e devam et abi, Meclis'in yollarını açın.
- Binbaşı Ali Ercan: Gelen bi araç var.
- Yarbay Karacan: Vurun, vurun direneni."
Bu arada, Özcan Karacan'ın da sanıkları arasında yer aldığı ve yargılamaların başladığı Kara Havacılık Komutanlığındaki eylemlere ilişkin 152'si asker, 3'ü sivil 155 sanık hakkındaki davada sanık savunmaları alınmaya başlandı.
Duruşmada savunma yapan sanıklardan Kobra helikopter pilotu eski Yarbay İlkay Ateş, Karacan ile ilgili itiraflarda bulundu. Ateş, "gizli görev" diye darbe girişimine dahil edildiğini, kendisini bu girişime dahil eden Özcan Karacan'ın "Sadece bilmeni istedim. Ben de cemaattenim, birbirimizi test etmeyelim" dediğini söyledi. Beştepe ve TRT'de vatandaşlara değil boş alanlara atış yaptıklarını savunan Ateş, "O gece bütün talimatları veren, elinde el telsiziyle karargahtan Özcan Karacan'dı." dedi.
NÖBET DEĞİŞİKLİĞİ YAPTI
Özcan Karacan'ın 15 Temmuz gecesi görevde olabilmesi için nöbet değişikliği yaptığı belirlendi.
Darbe girişimi gecesi helikopterleri telsizlerle koordine eden Karacan'ın talimatlarıyla MİT, Genelkurmay Başkanlığı, Özel Kuvvetler Komutanlığı, Çankaya Spor Okulu, Ankara Emniyet Müdürlüğü civarında alçak uçuş gerçekleştirildi.
Yine Karacan'ın talimatlarıyla havalanan darbeciler, Jandarma Genel Komutanlığı, TRT binası, MİT Müsteşarlığı yerleşkesi, Genelkurmay Başkanlığı binası ve spor okuluna giden polis aracının bulunduğu bölgede sivillere, polislere, kamuya ait binalara, araçlara ateş açtı.