Ha 17 Aralık, ha 28 Şubat

28 Şubatlar Binyıl Sürmez programında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlarla 28 Şubatçıların hiçbir farkı yoktur. Görünüşte belki isimler farklıydı, yöntemler farklıydı, söylemler farklıydı ama amaç hep aynıydı dedi.

Giriş: 01 Mart 2015 00:24 (Son Güncelleme 16 Ağustos 2017 01:31) Ha 17 Aralık, ha 28 Şubat “28 Şubatlar Binyıl Sürmez” programında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan; “17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlarla 28 Şubatçıların hiçbir farkı yoktur. Görünüşte belki isimler farklıydı, yöntemler farklıydı, söylemler farklıydı ama amaç hep aynıydı” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) tarafından dün İstanbul Haliç Kongre Merkezi’nde düzenlenen, “28 Şubatlar Binyıl Sürmez” programına katıldı. Konuşmasının başında vefatının 4. senesi olan Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı rahmetle anan Erdoğan, “Hocamızın milletimize bıraktığı manevi mirasının gelecek nesiller tarafından da örnek alınacağına, takip edileceğine inanıyorum” dedi.
17 ARALIK İLE 28 ŞUBATÇILARIN AMAÇLARI AYNI

Cumhurbaşkanı Erdoğan, karanlık tarihler ve acı yıldönümlerinin olduğunu belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Cumhuriyet dönemine baktığımızda, 1960, 1971, 1980 hep böyle tarihlerdir. Bir de 1997 var tabi. 28 Şubat 1997. Bundan tam 18 yıl önce bugün Türkiye bir demokrasi faciası, bir demokrasi katliamı yaşamıştı. Adına ‘postmodern darbe’ dediler. Ama aslında bu milletin değerlerine, inançlarına, kültürüne karşı başlatılmış fütursuzca, nobranca bir saldırıydı. 28 Şubat bu konuda bir ilk değildi, son da olmadı. Milli şef özlemi içinde olanlar, 1960 darbesini ve bunun peşinde olanlar, neyin peşindeyseler, 28 Şubat’ı yapanlar da aynı şeyin peşindeydiler. Onun izdüşümü olan 1980 darbesini yapanlar, neyi murad ediyorlarsa, 28 Şubat’ı gerçekleştirenler de aynı gayeyi taşıyorlardı. Aynı şekilde 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlarla 28 Şubatçıların, hiçbir farkı yoktur. Görünüşte belki isimler farklıydı, yöntemler farklıydı, söylemler farklıydı ama amaç hep aynıydı. Amaç ülkenin yönetimini millete vermemekti. Amaç milletin kendi inancıyla tarihiyle, değerleriyle, kültürüyle, yönetimiyle söz sahibi iktidar olmasını engellemekti. İktidar sahibi olmayı engellemeye gayret edenler bunu başarabildiler mi? Hayır. Fakat onlar öyle kararlıydılar ki her ihtilalde, her müdahalede gerekirse milyonlarca insanın canından olmasını göze almışlardı.”

SİYASETTEN TASFİYE EDİLMEK İSTENEN KADROLAR BUGÜN ÜLKEYİ YÖNETİYOR

“Siyasetten tasfiye edilmek istenen kadrolar bugün ülkeyi yönetiyor” diyen Erdoğan; “Bürokrasiden kökü kazınmak istenen insanlar, her kurumda en üst noktalarda bulunuyor. Elden ele dağıtılan listelerle ticari faaliyetleri sona erdirilmek istenen firmalar, işlerini daha da büyüterek yollarına devam ediyor. Yarasa diye hakaret ettikleri insanlar milletin umudu, milletin önderi oldular” diye konuştu.

17 ARALIK’TA MİLLETİN DEĞERLERİ HEDEF ALINDI

Milletin milli şef dönemini kâbus gibi hatırladığını ifade eden Erdoğan; “Millet, 1960 darbesini yapanları 55 yıl sonra dahi lanetle anıyorsa, 1980 darbesini yapanları 35 yıl sonra sorguya çekiyorsa, 28 Şubat’ın failleri de aynı şekilde mahşeri vicdanda mahkûm olmuşlardır. 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlar da aynı şekilde şahsımı değil, doğrudan milletin değerlerini, tarihini, medeniyetini hedef almıştır. Milletim; 1999’da cezaevinden çıktığımda beni nasıl bağrına bastıysa, kurduğumuz partiyi iktidara, şahsımı başbakanlığa layık gördüyse, 2014’te de aynı şekilde sahip çıktı. Yüzde 52’lik bir destekle Cumhurbaşkanlığı makamına getirdi. Bu millet; 28 Şubatların değil, kendi iradesinin binyıl süreceğini eline geçen her fırsatta haykırmıştır, göstermiştir. Bu millet; kendi iradesine saygı duyanı, kendisine hizmet edeni değil muhtar, memlekete Cumhurbaşkanı yaptığını göstermiştir” şeklinde konuştu.

YENİ TÜRKİYE, YENİ ANAYASA VE BAŞKANLIK SİSTEMİ İSTİYORUZ

“Bir daha kimse 27 Mayıslara, 12 Eylüllere, 28 Şubatlara, 17-25 Aralıklara teşebbüs edemesin diye ‘yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi’ diyoruz. İstikrarsızlıktan, zayıflıktan, bölünmüşlükten, çatışmalardan beslenenlerin önünü ilelebet kesmek için, ‘yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi’ diyoruz. Türkiye’nin imkânları, kaynakları, potansiyeli vesayet odaklarını arkalarına alan bir avuç imtiyazlı tarafından yağmalanamasın diye bu değişimi istiyoruz” diyen Erdoğan sözlerinin devamında şunları söyledi: “Bir taraftan AB müktesebatı diyeceksiniz, ama bir taraftan da AB müktesebatına tamamıyla ters adımlar atacaksınız. Olay farklı bir zemine doğru kayıyor. Bu kayışı durdurmak zorundayız. Bu ülkelerde adeta yeni 28 Şubatlar ihdas ediliyor. Bu ülkelerdeki kardeşlerimizin haklarını daha etkili şekilde savunabilmek için yeni Türkiye’yi, yeni anayasayı, başkanlık sistemini istiyoruz.”

‘SİLAH BIRAK’ ÇAĞRISI KADAR UYGULAMA DA ÖNEMLİ

İSTANBUL - Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, aralarında Genel Yayın Yönetmenimiz Hasan Karakaya’nın da bulunduğu gazeteciler ve çok sayıda bürokrat ile birlikte Suudi Arabistan’a gitti. Erdoğan S. Arabistan’a hareketinden önce basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
PKK’ya silah bırakma çağrısına ilişkin, “Silahların bırakılması çağrısı, bizler için çok çok önemli bir beklentiydi. Bu demokratik açılım süreciyle başlayan bir çağrıdır. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi’yle başlayan bir çağrıdır. Şimdi de çözüm süreciyle devam eden ve noktalayalım diye hasretle beklediğimiz bir çağrıdır. Silahlar bırakıldığı andan itibaren Türkiye’de huzur ve refah ortamı çok daha farklı bir şekilde gelişir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, silah bırakma çağrısından daha önemli olan noktanın ise uygulama olduğuna işaret etti.

Erdoğan, “Acaba bu uygulama şu seçim öncesinde veya seçimlerde araziye ne kadar yansıyacak? Bundan önce mart seçimlerinde maalesef yansımadı, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yansımadı. Yine aynı şekilde devam etti. Temennim odur ki, yapılan açıklamaların arkasında durulur ve bununla ilgili adımlar da atılır” diye konuştu.

“ASKER DE SİLAH BIRAKSIN” DEMEK SAÇMALIK

“Burada silahı bırakması gereken, bölücü terör örgütünün mensuplarıdır. Eğer burada güvenlik güçlerimizin silahı bırakması bekleniyorsa bu ham hayaldir, böyle bir şey olmaz. Kalkıp da asker, polis bunlar da silahı bıraksın deniliyorsa, böyle saçmalık olmaz”  ifadelerini kullanan Erdoğan, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın açıklamalarına ilişkin olarak da “Burada adeta bir ikili görüntü söz konusu. Bugün Yalçın beyle birlikte açıklama yapanların yaptığı açıklamalar farklı, eş başkanın yaptığı açıklama farklı. İmralı’ya gidenlerin yaptığı açıklama farklı, eş başkanın yaptığı açıklama farklı. Böyle şey olmaz. Demek bunların oturmuş bir ilkesi yok” dedi.

SİSİ İLE GÖRÜŞMEM SÖZ KONUSU DEĞİL

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyareti sırasında Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile görüşüp görüşmeyeceğine ilişkin soruya da, “Şaka yapıyorsun herhalde. Böyle bir şey asla söz konusu değil. Böyle bir şeyin olabilmesi için, çok ciddi olumlu istikamette adımların atılabilmesi lazım” cevabını verdi.

FAİZİ SAVUNANLAR İHANET EDİYOR

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerde iyice alevlenen faiz tartışmalarına ilişkin olarak ise “Bana göre faiz lobisinin tehdidi var. Biz faiz lobisine hizmet etmekle mükellef değiliz. Bunu kim savunuyorsa savunsun bana göre faiz lobisinin kulu kölesidir ve bu ülkeye de yine söylüyorum ihanet içindedir” dedi.

28 Şubat 17 Aralık birbirinin kardeşi 17 Aralık'ta AK Parti hükümetine yönelik operasyon 28 Şubat'ta yapılan post modern darbenin bir benzeri olarak tarihe geçti. 28 Şubat süreci, 28 Şubat 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan ve hükümete karşı, ordu, medya ve bürokrasi merkezli bir süreçti. Bu sürecin sonunda Refah-Yol hükümeti devrildi ve yerine cuntanın istediği bir azınlık hükümeti kuruldu.HÜKÜMETİ DEVİRMEYE YÖNELİK PLAN28 Şubat'ta hükümeti devirmeye yönelik operasyon önce yalan ve provakatif haberlerle başlamış. Yargı içinde bir ekip muhafazakar sermayeye yönelik cadı avına başlarken özellikle seçilmiş gazeteciler bu tür haberleri abartarak ve şirketin kurumsal kimliğine zarar verecek şekilde servis etmeye başlamışlardı. Yargı ve emniyet içindeki cunta ortak hareket ederek kendilerince 'Yeşil Sermaye' diye adlandırdıkları tüm sermaye gruplarına yönelik bir linç girişiminde bulundular. Siyasi kanadı temsil eden Refah Partisi'ne yönelik de büyük bir operasyon başlamış. Milletvekili ve Bakanların özel hayatları didik didik edilerek iftira kampanyalarıyla kamuoyunda küçük düşürülmek istendi. Dönemin Başbakanı rahmetli Necmettin Erbakan ise yazılı ve görsel basında adeta bir linçe tabii tutularak halk nezdinde itibar kaybına sebebiyet verecek asparagas haberlerle medyaya malzeme yapıldı.EMNİYET YARGI MEDYA TSK VE İSRAİLO dönemde yaşanan kirli ittifak 4 ana sac ayağından oluşuyordu. Post Modern darbeye gidiş sürecini İsrail merkezli bir ekip yönetirken Yargı, emniyete verdiği talimatlarla istediği her yere operasyon düzenliyordu. Her şeyin abartılarak ve çarpıtılarak medyada yer alması sağlanıyordu. O süreçte siyasi krizleri ekonomik krizler takip etti. Türkiye ekonomik olarak adeta diz çöktürüldü. Bankalar boşaltılırken pek çok ocak söndü. Batan bankalara baktığınız zaman onların bize maliyeti 80 milyar dolar oldu.YURTLAR VE KUR'AN KURSLARI BASILARAK GÖZALTILARİslami kimliği olan her yere saldırılar olağan hale gelmişti. O dönem İlim Yayma Cemiyeti'nin yurtlarına baskınlar yapılırken Kur'an Kurslarındaki çocuklar zorla kapı dışarı edildiler.28 ŞUBAT'A GİDEN YOL VE SONUÇLARIVURAL SAVAŞ'TAN RP'YE KAPATMA DAVASI21 Mayıs'ta Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, ''Ülkeyi iç savaşa sürüklediğini'' söyleyerek, RP'nin kapatılması için dava açtı.FİŞLEMELER VE GÖREVDEN UZAKLAŞTIRMALAROlayları fişlemeler takip etti. Akademisyenler, subaylar ve yöneticiler görevlerinden uzaklaştırıldı.ÜNİVERSİTEYE GİRİŞTE KATSAYI ENGELİMeslek liselerinin ortaokul kısımları kapandı. Bazı öğrencilerin üniversitelere girişi, katsayı uygulaması ile engellendi. 3 Haziran'da Susurluk Davası 7 ay aradan sonra DGM'de başladı.GENELKURMAY'DAN FİRMALARA AMBARGO VE YARGI ORGANLARINA BRİFİNG7 Haziran'da Genelkurmay, irticai faaliyetleri desteklediğini iddia ettiği firmalara ambargo koydu. 10 Haziran'da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı'na çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi.BAŞBAKAN ERBAKAN İSTİFA ETTİ18 Haziran'da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti. İstifasının nedeninin başbakanlığı Tansu Çiller'e devretmek olduğunu belirtti.DEMİREL'İN GÖREVİ YILMAZ'A VERMESİ VE ANASOL-D HÜKÜMETİ19 Haziran'da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini o sırada arkasında TBMM çoğunluğu olan DYP lideri Tansu Çiller'e vermeyip, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz'a verdi. 30 Haziran'da Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Cindoruk'la birlikte ANASOL-D Hükümeti'ni kurdu. Bugüne gelecek olursak bugün de aynı tezgahın tertiplendiğini görmek bir o kadar basit.İŞTE BUGÜN YAŞANANLAR17 ARALIK OPERASYONUTürkiye'de 17 Aralık'ta da 28 Şubat'a benzer bir Post Modern darbe daha tertiplenmek istendi. Sürece bakıldığında yine benzer bir cuntanın hükümeti devirmeye yönelik bir plan tertiplendiği ortaya çıktı. Yine hükümetin bakanları hedefe oturtulurken bu kez milli sermaye de yok edilmek istendi.İSRAİL YARGI EMNİYET VE MEDYA İŞ BAŞINDAYargı içinde yuvalanan bir ekip emniyeti de kontrol altına alarak gizli bir operasyonla hükümeti kamuoyu nezdinde küçük düşürüp devirmek istedi. İsrail'in ve ABD'deki neon-conların istemediği AK Parti hükümeti tasfiye edilip kendi istekleri doğrultusunda bir hükümet kurmak hevesiyle büyük bir oyun tertiplendi.AMİRLERDEN GİZLİ OPERASYON17 Aralık'ta hükümete yönelik operasyonun Yargı ayağı adeta bir gizli servis gibi çalıştı. Emniyet amirleri üstlerine haber vermeden baskınlar gerçekleştirdi. Şafak operasyonlarıyla AK Parti hükümeti yıpratılmak istendi.

MEDYA OLAYLARI YİNE KÖPÜRTTÜOperasyonun medya ayağı hergün olayları abartarak ve yanlı bir biçimde sundu. Her yapılan açıklamayı ciddiyetinden uzaklaştırarak asıl hedefin Başbakan Erdoğan olduğu gerçeği ortaya çıktı.KUZEY IRAK PETROLLERİ VE HALK BANKASIKuzey Irak Federe hükümetiyla yapılan petrol anlaşması, başta İsrail olmak üzere İngiltere gibi devletlerin tekeline çomak soktu. Bundan rahatsız olan devletler Erdoğan'a yönelik bir komplo için düğmeye bastı. Para transferlerinin gerçekleştiği Halk Bank'ta ilk hedefler arasına kondu. İran altınının Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırılması ve Türkiye'nin bu ticaretten büyük kazanç sağlaması özellikle altın piyasasını Afrika'daki sömürgeleriyle elinde tutan İngiltere'nin hiç hoşuna gitmedi. Azerbaycan ile yapılan anlaşma da işin tuzu biberi oldu.YALAN YANLIŞ BİLGİLER ÜRETİLDİİsrail, Yargı, Emniyet, medya dörtgeninde oluşturulan büyük tezgah tertibe sokuldu. Asparagas bilgiler sosyal medya ve internet aracılığıyla servis dilirken yazılı ve görsel basın da bu işe çanak tuttu. Dün ortaya çıkan bir başka iddiaysa muhafazakar sermayenin yok edilmek istendiğini ortaya koydu.2. OPERASYONUN HEDEFİ MİLLİ VE MUHAFAZAKAR SERMAYEDün gündeme bomba gibi düşen 2. Operasyonun en büyük ayağını muhafazakar ve milli sermaye oluşturuyordu. BİM ve Albaraka Türk gibi şirketlerin mali yapısını baskı altına alarak, yok etme girişimi dün engellendi.HEDEF MUHAFAZAKAR SERMAYE28 Şubat'ta bir linç kampanyasıyla yok edilmek istenen Anadolu sermayesine yönelik operasyonun bir benzeri de dün gerçekleştirilmek istendi. Buradaki hedef açıkça Anadolu insanın sermayesini yok edip küresel güçlerin taşeronluğunu yapan sermaye gruplarını daha da büyüterek tekel haline getirmekti.28 ŞUBAT VE 17 ARALIK BİRBİRİNİN KARDEŞİYapılan işlere baktığımızda 28 Şubat'ta tertiplenen komplonun bir benzeri 17 Aralık'ta tezgahlandı. Yine hükümeti istemeyen bir cunta düğmeye basarak bu kez de Erdoğan hükümetini devirmek istedi. Şimdi soruyoruz 28 Şubat ile 17 Aralık arasında bir benzerlik yok mu varın bunun kararını siz verin.

serkan.ustuner@haber7.com

    01:00   01:00    Closed CaptionsNo subtitles