Tek merkezden 'kontrol' edilen ihanet ittifakı
FETÖ'nün kolları altına girip 15 Temmuz hain darbe girişiminde eve kaçan Kemal Kılıçdaroğlu terör örgütü PKK ile aynı dili kullanmaya devam ediyor. PKK elebaşısı Mustafa Karasu ile Kılıçdaroğlu aynı ağızdan konuşarak 15 Temmuz'u değil, OHAL'in ilan edildiği 20 Temmuz'u darbe olarak nitelendirdi.
Tek merkezden 'kontrol' edilen ihanet ittifakı
Giriş Tarihi: 20.7.2017 14:44 Son Güncelleme Tarihi: 21.7.2017 09:04
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz FETÖ'cü darbe girişimiyle ilgili de PKK ile aynı dili kullanarak saldırılarına devam ediyor. Atatürk havalimanın'da darbecilerle anlaşıp Bakırköy Belediye Başkanı'nın evine kaçan Kılıçdaroğlu, Pensilvanya'dan gelen talimatla hain kalkışmaya 'kontrollü' demeye başladı. İhanet gecesinde terör örgütü PKK da darbeyi önceden haber alarak sınırda kirli planları uygulamaya sokmak için Kılıçdaroğlu gibi hazır bekliyordu.
KILIÇDAROĞLU İLE PKK AYNI YALANI SÖYLÜYOR
Terör örgütü PKK elebaşları ile Kılıçdaroğlu, Türkiye'yi bölmek ve emperyalist güçlerin postallarını ülkemize sokmak için yapılan kalkışmayı değil terör örgütleriyle mücadele için çıkarılan 20 Temmuz'u darbe olarak gösterdi. PKK elebaşısı Mustafa Karasu, 'Kontrollü darbe girişiminden 20 Temmuz darbesi peydah edilmiştir' açıklamasında bulundu. Kılıçdaroğlu da PKK elebaşısı gibi bir yıldır kontrollü darbe yalanını tekrarlayıp 20 Temmuz'u darbe olarak nitelendirmeye devam ediyor. CHP ve PKK'nın aynı yerden kontrol edildiği de bu açıklamalarla bir kez daha ortaya çıkmış oldu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, partisinin grup toplantısında 'mağdur' diye lanse ederek mektubunu okuduğu Şakran Kapalı Kadın Cezaevi'nde yatan Fadime Danışman'ın FETÖ'nün 'Bölge Hadimi' ve 'Bölge Müdürü' olduğu ortaya çıktı. Konuyla ilgili hazırlanan iddianame mahkemeye gönderildi.
Mahkemenin kabul ettiği iddianameye göre Fadime Danışman hakkında silahlı terör örgütü üyeliğinden dava açıldı. Danışman, evine gelen polislerin eşini aradıklarını, bulamayınca hiçbir suçu olmadığı halde kendisi hakkında telefon ile yakalama kararı çıkartıldığını, suçsuz ve masum olduğunu ileri sürmüştü.
'MAHREM İMAMCI'
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, grup toplantısında 'mağdur anne' diye anlattığı Fadime Danışman'ın FETÖ'nün mahrem imamlarına yönelik operasyonda haksız yere gözaltına alınıp, tutuklandığını iddia etmişti.
Danışman hakkında yapılan soruşturmada kendisine ait sonu 32 76 ile biten telefonda ByLock programı bulunurken, FETÖ'nün finans kuruluşu Bank Asya'da aktif ve artış gösteren hesapları tespit edilmişti. Danışman'ın 17/25 Aralık'taki FETÖ'nün yargı darbesi girişiminden sonra da Bank Asya'da yeni hesaplar açtığı, bu hesaba da 3 bin liradan fazla parayı bizzat kendisinin yatırdığı belirlendi.
Ayrıca Ankara'da yürütülen bir soruşturma kapsamında ele geçirilen dijital belgelerde ise, Fadime Danışman'ın örgüt içerisindeki konumunun "müdür" ve "bölge hadimi" olduğu ortaya çıktı. İzmir Örgütlü Suçlar Savcılığı tarafından hazırlanan iddianeme 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'nca kabul edildi.
İşte zaman ayarlı kaos planının detayları
Büyükada'daki darbe toplantısına dair kan donduran detaylara her geçen gün yenileri ekleniyor. O masada yapılan plana göre; HDP-CHP gibi sol partiler, terör örgütleri, bazı büyük şirketler ve medya kuruluşlarından oluşan karanlık koalisyon darbeye zemin hazırlayacaktı.
Sokakları karıştırarak kaosu Türkiye geneline yaymayı hedefleyen Büyükada casusları, bu hamle için Kılıçdaroğlu'nun sözde adalet yürüyüşünü temel alacaktı. Kapsamı İstanbul ve Ankara ile sınırlı kalmayan eylemlerle istikrar hedef alınacak, güvensizlik ortamı tüm yurda yayılacaktı.
DEVLETE DÜŞMAN
Bazı yerli ve yabancı medya organları da olayları köpürtecekti. FETÖ ve PKK da hain planda aktif rol alacaktı. Kriptolarla bir yandan devlet kurumları itibarsızlaştırılırken, diğer yandan terör saldırılarıyla tıpkı 15 Temmuz öncesinde olduğu gibi hükümet hedef tahtasına konacaktı. Güvenlik güçlerinin operasyonları da, Türkiye'yi uluslararası alanda karalama malzemesi olarak kullanılacaktı. Plana göre; hendek kazan teröristlere yönelik düzenlenen operasyonlar sırasında olduğu gibi 'Barış için akademisyenler bildirisi' tarzı ihanet bildirileri imzalanarak başta Batı olmak üzere dünyaya algı operasyonu çekilecekti.
FİTİLİ ATEŞLENECEKTİ
Casusların Whattsap grubunun adı olan "24 Temmuz Birlikte Özgürüz", hain planının 2. aşamasını işaret ediyor. Ahmet Şık o tarihte 'terör propagandası' suçundan hakim karşısına çıkacak. CHP ve HDP'lilerin yanı sıra ÇHD'nin de aralarında bulunduğu STK'ların destek verdiği eylemlerle geniş çaplı bir katılımla gösteriler düzenlenecek. Duruşma sürerken Çağlayan Adliyesi'nde büyük bir provokasyon eylemi gerçekleştirilecek, ülke geneline yayılacak yangının ilk kıvılcımı ateşlenecekti.
EKONOMİ YİNE HEDEFTE
Gezi olayları sırasında provası yapılan ekonomik darbe girişimi de hayata geçirilecek, İş Bankası ve Paşabahçe gibi önde gelen kuruluşlar çökertilerek domino etkisi oluşturulacaktı. Böylece hem yabancı yatırımcı ülkeden kaçırılacak, hem de İstanbul sermayesi baskı altına alınarak işbirliğine zorlanacaktı. Bu plan da adadaki ihanet toplantısında yakalanan Özlem Dalkıran'ın hazırladığı metinde açıkça yer alıyordu. O belgede, "Dayanışma ekonomileri çökeltici bir şeydir. Üretim ve paylaşım kolektifleri kurabiliriz. Bizim doğrudan üreticileri kullanarak bu iktisadi sistemi sermayeyi çökertmeye ihtiyacımız var.
KADRO OLDUKÇA GENİŞ
Bunların hepsini yapalım" ifadeleri bulunuyor. Adada suçüstü yakalanan ajanlar bu planda yalnız değil. Aralarında Ahmet Şık'ın eşi Yonca Şık, AP üyesi Joost Lagendijk'in eşi Nevin Lagendijk, Hürriyet ile Evrensel Gazetesi çalışanları, CHP Gençlik Kolları eski Başkanı Barbaros Dinçer ve HDP kurucularından Sezai Temelli'nin de aralarında bulunduğu 70'şi aşkın isimle eşgüdümlü hareket ediyorlardı.
İhanetin merkez üssü olarak ise Kadıköy seçilmişti. Burada sözde 'kurtarılmış bir alan' oluşturulacak, İran uyruklu İsveç vatandaşı olan casus Ali Gharavi'nin haritada işaretlediği Güneydoğu başta olmak üzere tüm Türkiye'ye model olarak sunulacaktı. Böylece parçalanma ve ayrışma teşvik edilecekti. Yine Gharavi tarafından hazırlanan bilgileri saklama ve kripto yöntemleri de hedeflenen eylemlerin büyüklüğünü gösteriyor. Gösterilere katılmadan önce alternatif telefonların bulundurulması, içinde isim listesinin yer almaması, kullan-at modellerin tercih edilmesi, zaman ayarlı hafıza silici programların kullanılması, provokasyonun şiddetini gözler önüne seriyor.
FETÖ'nün 15 Temmuz darbecilerinin yargı stratejisi yavaş yavaş belirginlik kazanıyor.
Belli ki, ara sıra cüretkâr hamleler ("Hero" yazılı tişört, vd.) ve yaygın olarak da kayıtsızlık/ hafife alma/ zeytinyağı gibi üste çıkma tavırlarıyla süreci geçirmeye çalışacaklar.
Gedik açtıkları yerden biraz ilerleyip gerektiğinde geri çekilme taktikleriyle vakit geçirecekler.
Nedir bu? Bekleme hali. Bekliyorlar.
Onlar öyle davranabilir. Kendi bilecekleri iş. Kulaklarına kim bilir neler fısıldanıyordur.
Fakat Türkiye'nin acelesi var.
Dünya egemenleri 21. yüzyılın ikinci yarısını dizayn etmek üzere suları ısıtırken Türkiye gecikmeden FETÖ tasfiyesini gerçekleştirmek ve 15 Temmuz'un hesabını sormak zorunda.
Sular kaynamaya başladığında FETÖ hâlâ tasfiye edilmemiş olursa, yanarız.
Bu kadar net!
***
Peki devletin ve yargının özellikle 15 Temmuz davalarına ilişkin keskin hatlarla belirlenmiş bir stratejisi var mı?
Sadece sanıkların duruşmalarda giyecekleri elbise konusundaki tartışmalar bile bir strateji geliştirmeden bu işe başladığımızı ve hep aklımızın başımıza sonradan geldiğini göstermiyor mu?
Bazı duruşmalardan basına yansıyanlara bakınca şaşırdığımı söylemek zorundayım..
Sanki bir tv programında 15 Temmuz tartışılıyor.
Bazı duruşmalarda ise bir tür münazara havası esiyor.
Üstelik sanıkların şehit yakınları ve avukatlarına karşı küstah davranışları dur durak bilmiyor.
Hukuki incelikleri bilmem.
Ama doğrudan yargının kendisi bu davaların olağanüstü özelliğini gözden kaçırırsa, işin sonu gelmez. Onu biliyorum.
Yeni Adalet Bakanımız Abdulhamit Gül'ü de bu konuda uyarmak istiyorum.
***
FETÖ'yü ve 15 Temmuz darbe girişiminin açtığı yarayı sürekli "savunma pozisyonu"nda kalarak aşamayız.
Milletin o gece aslında doğrudan kendisine saldırıldığını anlamış olmasına karşın bürokrasinin ve siyaset oligarşisinin hala "hımmm... Acaba ne oldu?" havasını sürdürmesi çok rahatsız edici.
Sorarsan, bazıları FETÖ'ye şiddetle karşı ama bakıyorsun, sanki uykudalar!
Merak ediyorum; FETÖ yürüyüşçüsünün ayakkabılarının müzelik sayılması da onları uyandırmayacaksa, ne uyandıracak?
İstanbul Büyükada'da toplanan 1'i Alman 6 kişi tutuklandı. O Almanlar arasında kendini insan hakları savunucusu olarak tanıtan Peter Frank Steudtner da vardı. Almanlar, Steudtner yüzünden Türkiye'ye saldırırken, CHP yine Almanya'nın yanında yer aldı.
CHP İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu, dün soluğu Çağlayan Adliyesi'nde aldı. Twitter'da zanlıların fotoğraflarını paylaştı. "Bugün de insan hakları savunucularını savunmak için adliyedeyiz" mesajını yazdı.
CHP’li belediyenin 15 Temmuz ayıbı
Sinan Akçıl’a çirkin linç! Milyonlar gibi 15 Temmuz’da vatanına sahip çıkan Akçıl’ın FETÖ’ye karşı yayınladığı sert mesajı yüzünden Hayrabolu’da vereceği konseri, belediye tarafından iptal edildi. Akçıl, başkana sert çıktı...FETÖ'nün 15 Temmuz'daki hain darbe girişiminin yıldönümünde vatanseverler, tek yürekti. 15 Temmuz'da hainlere karşı sert bir mesaj yayınlayan Sinan Akçıl ise önceki gün şoke oldu. "15 Temmuz kahramanlığın günüdür. Bayrağımızı indirtmeyen, ezanımızı dindirtmeyen şehitlerimize selam olsun..." diyen Akçıl'ın 10 Ağustos'taki Hayrabolu Belediyesi tarafından düzenlenecek konseri iptal edildi. Akçıl, CHP'li belediyenin bu ayıbını şu sözlerle eleştirdi:
OLMADI BAŞKAN!
"15 Temmuz'daki paylaşımlarım politik görüşümden değil, bayrağımın ve halkımın yanında olmamdan kaynaklı! Bu zihniyetteki belediyeyi kınıyorum. Politika ile müziği birbirine karıştırma sevgili başkan. Hayrabolu halkına gerekirse sokakta konser veririm."
Sinan Akçıl'ın konserini iptal eden Hayrabolu Belediyesi 10 Ağustos'ta Simge Sağın'ın sahne alacağını duyurdu.