Terör destekçisi ülkenin dünyadan sakladığı gerçek: Başbakanları PKK tarafından öldürüldü
Giriş Tarihi: 19.06.2022 10:02 Güncelleme Tarihi: 19.06.2022 11:14
Dünyadan saklanan gerçek: İsveç'in eski başbakanı PKK tarafından öldürülmüş
Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Savaş Eğilmez, İsveç'in NATO'ya katılım talebini ilan ederek yaklaşık 200 yıldır takip ettiği tarafsızlık politikasını sonlandırmasına tepki göstererek açıklamalarda bulundu. Eğilmez, 'Aslında İsveç ile terör örgütü PKK arasında özellikle İsveç ve dünya kamuoyundan saklanmış ve unutturulmaya çalışılan ilginç olduğu kadar trajik bir ilişki var. Başbakanlarından Olof Palme, PKK tarafından öldürüldü.' dedi.
Dünyadan saklanan gerçek: İsveç'in eski başbakanı PKK tarafından öldürülmüş
Terör örgütü PKK'ya desteğini gözlemeyen İsveç'in dünya kamuoyundan saklamış olduğu trajik bir gerçek var. Savaş Eğilmez, İsveç'in eski başbakanlarından Olof Palme'nin, PKK tarafından öldürüldüğünü söyledi.
Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Savaş Eğilmez, İsveç'in NATO'ya katılım talebini ilan ederek yaklaşık 200 yıldır takip ettiği tarafsızlık politikasını sonlandırmasına tepki göstererek açıklamalarda bulundu. Eğilmez, "Aslında İsveç ile terör örgütü PKK arasında özellikle İsveç ve dünya kamuoyundan saklanmış ve unutturulmaya çalışılan ilginç olduğu kadar trajik bir ilişki var. Başbakanlarından Olof Palme, PKK tarafından öldürüldü" dedi.
İsveç'te skandallar bitmiyor! PKK'lılar video paylaşıp Dışişleri Bakanı Linde'yi yalanladı
Başbakanlarının PKK tarafından öldürülmesine rağmen İsveç'in terör örgütünün yanında olduğunu kaydeden Eğilmez, "Aslında İsveç ile terör örgütü PKK arasında özellikle İsveç ve dünya kamuoyundan saklanmış ve unutturulmaya çalışılan ilginç olduğu kadar trajik bir ilişki var. PKK sevdalısı İsveç'in başbakanlarından Olof Palme 28 Şubat 1986 tarihinde eşi Lisbet Palme ile sinemadan çıktıkları esnada suikasta kurban gitti. Ne tuhaftır ki İsveç saklamaya çalışsa da eldeki deliller ve farklı kaynaklar tarafından gelen ifadeler ile istihbarat raporları bu suikastı PKK terör örgütünün işlediğini açıkça ortaya koyuyor" dedi.
İSVEÇ'İN PKK İLE İLİŞKİSİ AKLA STOCKHOLM SENDORUMU'NU GETİRİYOR
İsveç polisinin, PKK itirafçılarından aldığı bilgiye göre Palme'ye suikast planının, Suriye'nin başkenti Şam'da yapılan bir toplantı sırasında kararlaştırıldığını söyleyen Yenilmez,"Terörist elebaşı Öcalan kendisine muhalif örgüt üyelerinin İsveç'te barındırılmasının yanı sıra İsveç'e sığınma ve örgütün merkezini Suriye'den bu ülkeye taşıma talebinin reddedilmesi üzerine bu suikastın talimatını vermiş ve sonrasında da bu suikast gerçekleşmişti. Bu durum terörist ele başlarından Şemdin Sakık tarafından da açık bir şekilde teyit edilmiştir. Ayrıca ifadesine PKK'nın, diğer Avrupa ülkelerinin de tepkisini çeker endişesiyle bu suikastı üstlenmediğini ve gizli tutulduğunu eklemiştir.Savaş YenilmezPalme'nin öldürülmesinden tam 36 yıl sonra İsveç'in PKK ile ilişkisine bakıldığında aklımıza Stokholm Sendromu geliyor. Olof Palme suikastının arkasında olduğuna dair birçok delil bulunan PKK, İsveç devleti tarafından korunup kollanıyor. PKK'ya bağlı sivil toplum kuruluşları İsveç'te rahatça faaliyet gösteriyor, İsveç medya organları teröristlerin propagandasını yapıyor, sivil toplum örgütleri para toplayıp teröristlere finansman sağlıyorlar. İsveç devlet yetkilileri de PKK terör örgütünün Suriye kanadı PYD/YPG temsilcileriyle sıkı bir ilişki içerisinde olmaya devam ediyor. Bizzat İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde'nin PKK/YPG terör örgütü temsilcileriyle buluşma fotoğrafları basına servis ediliyor. İsveç'in PKK/YPG'ye yılda 376 milyon dolar yardımda bulunduğu ilan ediliyor. Yani İsveç 1986 yılında yaşadığı travmatik deneyimle, faillere karşı duygusal bir bağ kurmuş gibi. İsveç Başbakanı Olof Palme'nin katili olduğuna dair birçok delil ve ifade bulunan PKK terör örgütüne ülkesini açan, PKK'nın Suriye kolu PYD/YPG'ye siyasi ve maddi destek veren İsveç hükümeti yeni bir Stockholm Sendromu yaşıyor gibi" şeklinde konuştu.
TÜRKİYE'NİN DURUŞU SON DERECE DOĞRU VE TUTARLIDIR
Eğilmez, "Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, İsveç'in terör örgütüne verdiği destek son bulmadığı ve savunma sanayi iş birliği konusunda değişikliğe gidilmediği ve bu konularda yazılı taahhütler verilmediği sürece NATO'ya kabul edilmeyeceğini açıkça beyan etmesi son derece doğru ve tutarlı bir adımdır. Biz de dernek olarak İsveç'in tüm sivil toplum örgüleri ve basın yayın kuruluşlarına terör örgütü PKK'nın İsveç başbakanı Olof Palme'in katili olduğunu anlatan dosyaları gönderip, Türk kamuoyunun tüm olan bitenden haberdar olduğunu ve her zaman devletinin arkasında duracağını ilan etmiş durumdayız" açıklamalarında bulundu.
Rusya'nın 24 Şubat'ta Ukrayna'yı işgale başlaması, başta Avrupa kıtasında olmak üzere küresel güvenlik ortamının yeniden değerlendirilmesine neden olduğunu ifade eden Asılsız Soykırım İddialarıyla Mücadele Derneği (ASİMED) Başkanı Savaş Eğilmez, "II. Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da görülen en büyük savaşın kıtanın diğer ülkelerine yayılma ihtimali, özellikle NATO üyesi olmayan ülkelerde güvenlik kaygılarını artırdı. NATO'nun 5. maddesinin olanak sağladığı güvenlik garantisinden yararlanmak isteyen ilk ülke, Rusya ile bin 300 kilometre sınır paylaşan Finlandiya oldu. Hemen ardından İsveç de NATO'ya katılım talebini ilan ederek yaklaşık 200 yıldır takip ettiği tarafsızlık politikasını sonlandırdı" dedi.
"TÜRK DEVLETİ YÜKSEK SESLE İTİRAZ EDİYOR"
Türkiye'nin, 1952'den bu yana üye olduğu NATO'nun açık kapı politikasını destekleyen bir tutum izlediğini belirten Eğilmez, "Soğuk savaş sonrası dönemde 1999 ve 2004'de eski Sovyet bloku ülkelerinin ittifaka katılmasını da destekledi. Ancak NATO'nun en güçlü üyelerinden biri olan Türk Devleti, Finlandiya ve özellikle de İsveç'in taleplerine haklı gerekçeler ve yüksek bir sesle karşı çıktı. Bu iki İskandinav ülkesinin, Türkiye'nin terörle mücadelesine destek vermemesi ve hatta PKK terör örgütünün Suriye kolu olan YPG'yi doğrudan desteklemesinin yanında terör örgütü mensuplarına ev sahipliği yapması, özellikle İsveç'in açıkça terör örgütüne açıktan askeri ekipman ve mali destek sağlaması, Türkiye'nin itirazının temel sebepleridir. Her iki ülke de, 2019 yılında Suriye'nin kuzeyinde gerçekleştirilen ve terör örgütü YPG'yi hedef alan Barış Pınarı harekâtının ardından Türkiye'ye silah ambargosu uyguladı. Bu da Ankara açısından iki ülkenin NATO'ya katılımını sorunlu kılan en önemli problemler olarak öne çıkıyor. Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya üyelikleri ile ilgili olarak gündeme getirdiği bir başka argüman ise, daha önce NATO'dan ayrılan Yunanistan ve Fransa'nın ittifaka dönüş süreçleri oldu. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, soğuk savaş dönemi sırasında Fransa ve Yunanistan'ın, daha önce ayrıldıkları NATO'nun askeri kanadına dönme başvurularına Türkiye'nin onay vermesini büyük bir hata olarak niteledi ve bu hatanın bir daha tekrarlanmayacağını vurgulayarak, Türk Devleti'nin terör destekçisi İsveç'e karşı çok dikkatli olacağının altını çizdi. Sorunun çözümü için Türkiye, özellikle İsveç'ten kendi güvenliğini tehlikeye attığını düşündüğü davranışlardan ve siyasetten vazgeçmesini, PKK terör örgütüne askeri ve mali desteği kesmesini ve örgüt üyelerine ev sahipliği yapmaya son vermesini istiyor. Ayrıca başta İsveç olmak üzere NATO ülkelerinin Türkiye'ye uyguladığı silah ambargosunun da kalkmasını talep ediyor" diye konuştu.
"BAŞBAKANLARINDAN OLOF PALME PKK TARAFINDAN ÖLDÜRÜLDÜ"
Başbakanlarının PKK tarafından öldürülmesine rağmen İsveç'in terör örgütünün yanında olduğunu kaydeden Eğilmez, "Aslında İsveç ile terör örgütü PKK arasında özellikle İsveç ve dünya kamuoyundan saklanmış ve unutturulmaya çalışılan ilginç olduğu kadar trajik bir ilişki var. PKK sevdalısı İsveç'in başbakanlarından Olof Palme 28 Şubat 1986 tarihinde eşi Lisbet Palme ile sinemadan çıktıkları esnada suikasta kurban gitti. Ne tuhaftır ki İsveç saklamaya çalışsa da eldeki deliller ve farklı kaynaklar tarafından gelen ifadeler ile istihbarat raporları bu suikastı PKK terör örgütünün işlediğini açıkça ortaya koyuyor. İsveç polisinin, PKK itirafçılarından aldığı bilgiye göre Palme'ye suikast planı, Suriye'nin başkenti Şam'da yapılan bir toplantı sırasında kararlaştırılmıştı. Terörist elebaşı Öcalan kendisine muhalif örgüt üyelerinin İsveç'te barındırılmasının yanı sıra İsveç'e sığınma ve örgütün merkezini Suriye'den bu ülkeye taşıma talebinin reddedilmesi üzerine bu suikastın talimatını vermiş ve sonrasında da bu suikast gerçekleşmişti. Bu durum terörist ele başlarından Şemdin Sakık tarafından da açık bir şekilde teyit edilmiştir. Ayrıca ifadesine PKK'nın, diğer Avrupa ülkelerinin de tepkisini çeker endişesiyle bu suikastı üstlenmediğini ve gizli tutulduğunu eklemiştir. Palme'nin öldürülmesinden tam 36 yıl sonra İsveç'in PKK ile ilişkisine bakıldığında aklımıza Stokholm Sendromu geliyor. Olof Palme suikastının arkasında olduğuna dair birçok delil bulunan PKK, İsveç devleti tarafından korunup kollanıyor. PKK'ya bağlı sivil toplum kuruluşları İsveç'te rahatça faaliyet gösteriyor, İsveç medya organları teröristlerin propagandasını yapıyor, sivil toplum örgütleri para toplayıp teröristlere finansman sağlıyorlar. İsveç devlet yetkilileri de PKK terör örgütünün Suriye kanadı PYD/YPG temsilcileriyle sıkı bir ilişki içerisinde olmaya devam ediyor. Bizzat İsveç Dışişleri Bakanı Ann Linde'nin PKK/YPG terör örgütü temsilcileriyle buluşma fotoğrafları basına servis ediliyor. İsveç'in PKK/YPG'ye yılda 376 milyon dolar yardımda bulunduğu ilan ediliyor. Yani İsveç 1986 yılında yaşadığı travmatik deneyimle, faillere karşı duygusal bir bağ kurmuş gibi. İsveç Başbakanı Olof Palme'nin katili olduğuna dair birçok delil ve ifade bulunan PKK terör örgütüne ülkesini açan, PKK'nın Suriye kolu PYD/YPG'ye siyasi ve maddi destek veren İsveç hükümeti yeni bir Stockholm Sendromu yaşıyor gibi" şeklinde konuştu.
Eğilmez, "Sonuç olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, İsveç'in terör örgütüne verdiği destek son bulmadığı ve savunma sanayi iş birliği konusunda değişikliğe gidilmediği ve bu konularda yazılı taahhütler verilmediği sürece NATO'ya kabul edilmeyeceğini açıkça beyan etmesi son derece doğru ve tutarlı bir adımdır. Biz de dernek olarak İsveç'in tüm sivil toplum örgüleri ve basın yayın kuruluşlarına terör örgütü PKK'nın İsveç başbakanı Olof Palme'in katili olduğunu anlatan dosyaları gönderip, Türk kamuoyunun tüm olan bitenden haberdar olduğunu ve her zaman devletinin arkasında duracağını ilan etmiş durumdayız" açıklamalarında bulundu.
Olof Palme cinayeti: İsveç Başsavcılığı katil zanlısını açıkladı, zanlı intihar ettiği için soruşturmayı kapattı
İsveç Başsavcılığı, 34 yıl önce başkent Stockholm'de öldürülen eski başbakan Olof Palme'nin katil zanlısının Stig Engström olduğunu açıkladı. Tek başına hareket ettiğine inanılan İsveçli Engström 2000 yılında intihar ettiği için soruşturma kapatıldı. İsveç Radyosu'na konuşan Olof Palme'nin oğlu Marten Palme, savcıların doğru sonuca vardıklarına inandığını ve soruşturmayı kapatmakta haklı olduklarını söyledi.
İsveç Başsavcısı Krister Petersson, Olof Palme cinayetiyle ilgili soruşturmanın nihai sonucunu bugün düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna açıkladı.
Petersson, "Baş şüpheli Stig Engström. Öldüğü için hakkında yasal işlem başlatamıyorum, soruşturmayı kapatmaya karar verdik" dedi.
Başsavcı, grafik tasarımcı Stig Engström'ün "Skandiamannen" (Skandia Adamı) olarak bilindiğini söyledi.
Olof Palme nasıl öldürüldü?
Olof Palme, 28 Şubat 1986'da eşi Lisbet'le gittiği sinema salonundan çıkıp evine yürürken, arkadan yaklaşan bir kişinin yakın mesafeden açtığı ateş sonucu hayatını kaybetmişti.
Haberin sonu
Palme hem ülkesinde, hem de uluslararası platformlarda açık sözlülüğü ve tartışmalı fikirleriyle tanınıyordu. Öldürüldüğü dönem, başbakanlık koltuğundaki ikinci dönemiydi. Ama hala sıradan bir vatandaş gibi yaşıyor, korumaları olmadan geziyordu.
Stockholm'ün en işlek caddelerinden birinde işlenen bu cinayetle ilgili sayısı komplo teorisi ortaya atıldı. Soruşturmanın nihai sonucu da 34 yıl sonra bugün açıklandı.
Baş şüpheli Stig Engström kimdi?
Cinayetin işlendiği yerin yakınında merkez binası bulunan Skandia Sigora şirketinde çalışan Stig Engström, olaya tanık olan 20'ye yakın kişiden biriydi ve 2000 yılında intihar etti.
Polis, Engström'ün olayla bağlantısını 2018 yılında soruşturmaya başlamıştı. Engström'ün adı ilk olarak İsveçli gazeteci Thomas Pettersson'un 12 yıl sürdürdüğü araştırmalarda zanlı olarak ortaya atılmıştı.
Pettersson bu kişinin silah eğitim gördüğünü, silah koleksiyonu yapan birini tanıdığını ve Magnum tabancalara merakı olduğunu söylüyordu.
Ayrıca Engström'un olayla ilgili tanıklıklarında çelişkiler vardı. Başbakana suni teneffüs yaptırdığını söylemişti ama böyle bir şey olmamıştı.
Fakat birçok kişi Engström'le ilgili teoriye inanmadı. Bir kere boyu çok kısaydı ve gösterişsiz biriydi. Oysa katili bir çok kişi uzun boylu, yapılı biri olarak tarif ediyordu. Engström daha önce bu tür bir suç işlememişti.
Stig Engström'un eski eşi, İsveç'in Expressen gazetesine 2018 yılında verdiği röportajda, kendisinin de 2017 yılında detektifler tarafından sorgulandığını söylemişti.
Eşi, Engström'un suçlu olma ihtimalinin çok zayıf olduğunu ifade edip "Çok korkak biriydi. Bir sineğe bile zarar veremezdi" demişti.
Akrabalarının anlattığına göre Engström çevresinde Palme'nin siyasetine eleştirel tavrıyla da biliniyordu.
Başsavcı Petersson, Engström'un uzun yıllar mali sıkıntılar yaşadığını ve alkol sorunu olduğunu söyledi.
Olof Palme kimdir?
1927 yılında aristokrat ve zengin bir aileye doğan Palme, 1949 yılında Sosyal Demokrat Parti'ye katılmış ve parti içinde yükselerek 1969 yılında Tage Erlander'in yerine liderliğe getirilmişti.
Uluslararası Olof Palme Merkezi adlı kuruluşun genel sekreteri Anna Sundstrom, "Palme'nin Erlander'in oğullarından biri gibi olduğu söylenir" diyor ve ekliyor:
"Sosyal Demokrat Parti lideri ve İsveç'in sosyal devlet sisteminin kurucularından Tage Erlander tarafından yetiştirildi. Erlander'in politikalarını alıp daha da ileriye taşıdığını söyleyebiliriz."
Palme başbakanlığı döneminde işçi sendikalarının gücünü daha da artıran, sağlık sistemini ve sosyal yardım düzenini güçlendiren adımlar attı. Kraliyete ait o zamana kadar devam etmiş bazı siyasi yetkileri kaldırdı ve eğitime büyük yatırım yaptı.
Olof Palme Merkezi'nden Anna Sundstrom, onun en önemli reformları arasında okul öncesi eğitim alanında anaokullarının açılması, cinsiyet eşitsizliğine karşı kadınların çalışma hayatına girişini teşvik edici yasalar çıkarmasının da bulunduğunu söylüyor.
Palme'nin 'düşmanları' kimlerdi?
Olof Palme aynı zamanda uluslararası platformlarda da etkili bir politikacıydı. Hem ABD hem de Sovyetler Birliği'ni eleştiriyordu. SSCB'nin 1968'de Çekoslovakya'yı işgalini kınamış, 1972'de Amerikalıların Kuzey Vietnam'a yönelik bombardımanını İkinci Dünya Savaşı'ndaki Nazi kamplarındaki katliamlarla karşılaştırmıştı. Bu yorumları Washington ile Stockholm arasındaki ilişkilerin bir süre dondurulmasına sebep olmuştu.
1973 yılında Amerikan New York Times gazetesine verdiği mülakatta yaptığı kıyaslamayla ilgili olarak "Pişman değilim çünkü bu dünyada birilerinin sizi dinlemesi için bağırarak konuşmanız gerekiyor. Bu konuda sessiz kalamam ve susmam konusundaki baskılara boyun eğemem" demişti.
Irk ayrımcılığı rejimi sürerken Güney Afrika'dan "bilhassa tüyler ürpertici bir rejim" diye söz etmiş ve siyahların siyasi örgütü Afrika Ulusal Kongresi'ne (ANC) mali destek vermişti.
İspanya'da General Franco liderliğindeki diktatör rejimi "Allah'ın belası katiller" diye nitelemiş ve nükleer silahsızlanma için kampanya yürütmüştü. Palme ayrıca 1980'lerde devam eden İran-Irak Savaşı'nda da bir barış anlaşmasına varılabilmesi için arabuluculuk yapmıştı.
Olof Palme öldürülmeden önce İsveç hükümeti PKK'yı "terör örgütü" olarak gördüğünü açıklamıştı. Bu nedenle uzun süre, şüpheli olarak cinayetle ilişkilendirilenler arasında PKK da vardı.
Palme ülkesinde ve uluslararası düzeyde attığı adımlar ve fikirleriyle hem çok dost hem de çok düşman edindi.
İsveçli iş çevreleri reformlarına büyük tepki duyuyordu, dışarda ise birçok ülkenin hükümetlerini kızdırmıştı.
Sundstrom "Neredeyse onu ya çok sever ya nefret ederdiniz diyebiliriz. Çok büyük rahatsızlık yaratmıştı, en çok da sağ kesim arasında. Çok üzerine gittiler" diyor ve ekliyor:
"Fakat İsveç halkının çok büyük bir kesiminin ona büyük saygı ve sevgisi vardı."
28 Şubat 1986 gecesi Palme işten döndüğünde korumalarını gönderdi. Eşi Lisbet sinemaya gitmeyi teklif etti.
Oğulları Marten ile kız arkadaşı bir komedi filmine bilet almışlardı, orada onlarla buluşacaklardı.
Palme ve eşi evlerinden korumalarını almadan çıktı, metroya binerek şehir merkezine gitti. Grand Cinema önünde saat 21.00 sularında oğulları ve onun sevgilisi ile buluştular.
Film bittikten sonra onlardan ayrılan Palme çifti, Sveavagen Caddesi üzerinden evlerine yürümeye başladı.
Sveavagen ile Tunnelgatan caddelerinin kesiştiği köşeye geldiklerinde, saat 23.21'i gösterirken, arkalarından gelen uzun boylu bir adam yakın mesafeden önce Palme'yi, sonra da Lisbet'i vurdu.
Saldırgan koşarak uzaklaştı, merdivenlerden başka bir sokağa geçti ve kayboldu.
İsveç şok olmuştu.
Charlotta Wallsten o sırada 12 yaşındaydı ama ertesi gün uyandığında babasının ona, korkunç bir şey olduğunu söylediğini hatırlıyor.
"Televizyonu açtık. Sürekli onun sokak ortasında nasıl öldürüldüğü konuşuluyordu. Bütün ülke şoktaydı" diyor.
Wallsten okulda Palme için toplanıp mumlar yaktıklarını anlatıyor, "Öldürüldüğünde siyasi görüşler önemini kaybetmişti. Herkes şok olmuştu" diyor.
Polis de aynı şoku yaşıyordu. Memurlar cinayetin işlendiği yeri doğru dürüst kordon altına alamamış ve katilin kaçmasından saatler sonra kentin sadece küçük bir kısmına giriş çıkışları kapatabilmişti.
Yastaki insanlar polis kordonunu aşarak çiçekler bırakıyor, Palme'nin kanı henüz yerde dururken oralarda dolaşıyorlardı.
Görgü tanıkları ifadeleri alınmadan dağılmıştı. Mermi kovanlarından biri günler sonra oradan geçen biri tarafından fark edilmese belki de hiç bulunmayacaktı.
Neden kimse yakalanmadı?
Cinayetle ilgili yalnızca bir kişi hapse atılmıştı, daha önceden sabıkası bulunan Christer Pettersson.
1988 yılında polis Christer Pettersson'u gözaltına aldı. Pettersson 1970 yılında görünürde bir sebep de olmadan Stockholm sokaklarında bir adamı bıçakla öldürmüştü ve eşkali Palme'nin öldürüldüğü gece sinemanın yakınlarında görülen şüpheli bir kişiye uyuyordu.
Palme'nin eşi Lisbet, polisin teşhis için yan yana dizdiği kişiler arasında Pettersson'u katil olarak teşhis etti ve Pettersson1989 yılında yargılandığı mahkeme tarafından suçlu bulunarak müebbet hapse mahkum edildi.
Fakat avukatı karara hemen itiraz etti. Ortada ne cinayet silahı ne de cinayet sebebi vardı. Mahkeme o zamana kadar üç ay hapis yatmış olan Pettersson'u serbest bıraktı ve kendisine 50 bin dolar tazminat ödendi. Pettersson 2004 yılında öldü.
YORUMLAR