Giriş Tarihi: 12.06.2017 16:57 Son Güncelleme Tarihi: 12.06.2017 17:45
İşte FETÖ'nün yeni stratejisinin şifresi
Akademisyenler, sosyologlar ve siyaset bilimciler, 15 Temmuz darbe girişiminin delillere rağmen Fetullahçı Terör Örgütü mensuplarınca inkar edilmesinin "örgütsel bir yöntem" olduğunu belirtti.
Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Şahin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, darbe girişimine katılan Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarının güvenlik kamerası görüntüleri başta olmak üzere tüm delillere rağmen inkarda bulunduklarını hatırlattı.
Örgüt üyelerinin darbe girişimi sırasındaki fotoğraflarına ilişkin "Bu ben değilim" şeklinde yaptıklara savunmalara şaşılmaması gerektiğini ifade eden Şahin, savunmaların FETÖ'nün takiye ve inkar üzerine kurulduğunu kanıtladığına dikkati çekti.
Şahin, şöyle devam etti:
"Darbe girişimi davalarındaki savunmalar, inkarlar, delillere rağmen reddeden ifadeler örgütün tabanındaki birlikte hareket ettirmeyi artırır. Örgütün içinde yer almış, örgütün tabanı gibi gözükenlerin çözülmemesine katkı sağlar. Bu, örgütün içinde yer alanlara 'en suçlular, cinayet işlemiş, darbeye kalkışanlar bu şekilde davranıyorsa bunların bir beklentisi var' havası verir. Bu en iyi ve sık kullandığı yöntem. Yapmış olduğu bütün kötülükleri inkar etmek bu örgütün en önemli özelliği."
"TEMEL AMAÇ EN ÜST TARAFI GİZLEMEYE ÇALIŞMAK"
Politik Psikoloji Uzmanı Rıfat İlhan da dışarıda "FETÖ tabanı" olarak nitelendirilebilecek kişilerin, bu olayın "FETÖ tarafından gerçekleşmediği" veya bir "kumpas" olduğuna dair inançlarını güçlendirmek için bu tür savunmalar yapılabileceği değerlendirmesinde bulundu.
Akla uygun bir şekilde karşı tarafın reddedemeyeceği doneler öne süren bu kişilerin suçsuz olduklarını göstermeye çalıştıklarını vurgulayan İlhan, şunları söyledi:
"Yeterince delil var ama bunlar savunmalarını karşı tarafın yanlışlayamayacağı doneler öne sürerek bir şekilde ortaya çıkarmaya çalışıyor. Yani yetersiz delil, 'ben suçsuzum' demek. Ya da kendilerine zaten az bilgi verilmiştir, bu yüzden de az bilgiye sahip olmalarını 'suçsuzluk' olarak ortaya koymaya çalışıyorlar. Temel amacı, en üst tarafı gizlemeye çalışmak, olayın asıl sorumlusunu perdelemek olan bir yöntem bu. Hepsine bakıldığında mevcut üyeliği reddediyor, böyle bir olayın içinde olmadıklarını söylüyor. Mahkemede bunu yaparak, kamuoyuna duyurulacak şekilde bu işin 'FETÖ ile alakası olduğuna yönelik' bilgi akışını kesmeye çalışıyorlar. Burada kendilerini koruyor gibi görünüyor olsalar bile asıl sakladıkları, örgütün böyle bir işte parmağı olduğu gerçeği."
FETÖ’cü hainin benzetmesine avukattan tokat gibi yanıt!
15 Temmuz akşamı halka ateş açanlara silah taşıyan darbeci üsteğmen Kadir Bozan kendini Fransa'da casuslukla suçlanarak vatan haini ilan edilip daha sonra beraat eden Yüzbaşı Alfred Dreyfus'a benzetti. Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'e de "Siz de Türkiye'nin Emile Zola'sı olun" dedi. Müdahil avukatları sanığın bu sözüne karşı "Emile Zola değil, Hazreti Ömer adaleti dağıtılsın, baş kaldıranın başı kesilsin" diye karşılık verdi.
Genelkurmay Çatı Davası'nın üst rütbelerdeki Yurtta Sulh Konseyi üyeleri kalkışmanın "kontrollü darbe" olduğu algısını oluşturmaya çalışıp iç kamuoyuna seslenirken, alt rütbedeki sanıklar davanın ileride AİHM'ye de gideceğini düşünüp Avrupa ülkelerine mesaj verme gayreti içine girdiler.
Aralarında Akın Öztürk, Mehmet Partigöç ve Mehmet Dişli gibi üst rütbeli darbecilerin savunmaları geçen hafta tamamlanan Genelkurmay Çatı Davası'nın dünkü duruşmasında sanıkların ifadelerinin alınmasına, isim sırasıyla devam edildi.
BAŞARISIZ OLUNCA KAÇACAK DELİK ARAMIŞLAR
Dün dinlenen sanıklar eski yüzbaşılar Abdülkadir İlhan ve Abdullah Şevki Güngör ile eski üsteğmen Kadir Bozan, darbecilerin o gece kalkışmanın başarısız olduğunu anladıktan sonra nasıl davranış sergilediklerinin tipik örneğini veren anlatımlarda bulundular. Sanıklardan Abdülkadir İlhan, eşi çok korktuğu için saat 03:00 sıralarında Genelkurmay karargahından çıkmaya çalıştığını ancak nizamiyeden çıkışına izin verilmediği için tel örgülerden atlayarak kaçtığını anlattı. Darbeci yüzbaşı İlhan, halkın içine karışıp Kızılay'a gittiklerini, oradan da Çankaya'ya geçtiklerini söyledi. Bu da bazı darbecilerin o gece kendilerini halkın arasında gösterip ileride açılacak dava sırasında "biz de darbeye karşıydık" izlemini vermeye çalıştıklarını ortaya koydu.
Bir başka sanık yüzbaşı Abdullah Şevki Güngör de savunmasında, helikopterlerle halkın ve polislerin üzerine ateş açıldığını gördükten sonra işlerin ters gittiğini anladığını, bu aşamadan sonra kaçmaya çalıştığını ancak bütün çıkış kapılarının tutulduğunu söyledi. Elinde görülen silahı, "Yere düşmüştü, basan eden olur diye öylesine almıştım" diye savunmaya çalışan Göngör'ün savunmasında, "Ben olup bitenin darbe olduğunu ancak sabah saat 06:30 gibi anladım" demesi dikkat çekti.
DARBECİ DREYFUS
İsmi "Kadir" olmasına rağmen iddianamede "Abdülkadir" olarak geçtiği için dün dinlenen eski Üsteğmen Kadir Bozan ise FETÖ'cülerin "Avrupa'ya seslenme" stratejisinin en somut örneğini ortaya koydu.
O gece Genelkurmay'dan halka ateş açılan silahları diğer darbecilere getiren Bozan savunmasında somut faaliyetleri ile ilgili kısa kısa konuşurken uzun süre, tarihte "Yüzbaşı Dreyfus olayı" olarak geçen olayı anlattı ve kendini, Fransa'da 1894'te casuslukla suçlanarak vatan haini ilan edilen ve uzun yargılamalar sonunda beraat eden Yüzbaşı Alfred Dreyfus'a benzetti.
Bu sırada Dreyfus olayını kaleme alan Yazar Emile Zola'nın yazılarından alıntılar yapan darbeci üsteğmen, Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'e "Siz de Türkiye'nin Emile Zola'sı olun. Canınızı bile ortaya koymaktan çekinmeyecek bir hukuk insanı olduğunuza inanıyorum. Devir değişir" diye seslenerek bir taraftan da üstü kapalı tehdit etti.
DREYFUS BENZETMESİ DURUŞMA BOYUNCA TARTIŞMA KONUSU OLDU
Bu sırada şehit yakınları ve diğer müştekilerin tepki göstermesi üzerine Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, gerilimin artmaması için "Ben zaten bunu kabul etmiyorum" diyerek salonu yatıştırmaya çalıştı. Tam bu aşamada diğer sanıkların, sanık Bozan'ın sözlerini topluca alkışlamaları salondaki gerilimi yeniden artırdı. Şehit yakınları bunun üzerine sanıklara, "Neyi alkışlıyorsunuz, Allahsız kitapsızlar, FETÖ'nün köpekleri" diyerek tepki gösterdiler.
Darbeci üsteğmenin Dreyfus benzetmesi duruşma boyunca tartışma konusu oldu. Bozan'a ilk yanıtı Savcı Aytekin Cenikli verdi. Savcı Cenikli, bir Fransız general için söylenen "O ölmeden on beş dakika önce yaşıyordu" şeklindeki şiiri hatırlatıp kalkışma gecesi darbecilerin halka ateş açıp öldürmelerinin bir gerçek olduğunu ifade etti.
"NE FETULLAHÇI ÇETE NE DE ARKASINDAKİ EMPERYALİST GÜÇLER..."
Daha sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Avukatı Hüseyin Aydın da sanığın kendisini Dreyfus'a benzetmesi, Mahkeme Başkanı'na da "Siz de Emile Zola olun" demesi ile ilgili, "Ben de o zaman sanığa Emile Zola'nın bir sözünü hatırlatayım: Gerçek yürüyor, bunu hiçbir güç durduramaz. Ne Fetullahçı çete ne de arkasındaki emperyalist güçler" diye karşılığını verdi.
Gazilerin avukatlarından Fatih Atalay da darbeci sanığa, "Siz Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'ten Emile Zola olmasını diliyorsunuz. Bizler de Emile Zola değil, Hazreti Ömer Adaleti ile hak edene hak ettiği cezayı vermesini, baş kaldıranın başını kesmesini istiyoruz" diye seslindi.
HALKI "SARHOŞLUK"LA AŞAĞILAYINCA...
Duruşmanın ilginç bir tartışması da sanık Bozan'ın 15 Temmuz akşamı darbeye karşı gelen sivil halk için "Genelkurmay'a gelenler arasında ellerinde alkol şişeleri olanlar da vardı, normal nöbetini tutan erlere hakaret ediyorlardı" sözleri üzerine yaşandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın, sanığın bu sözlerle demokrasiye sahip çıkan halkı hakir gördüğünü söyledi.
Gazilerin avukatlarından Fatih Atalay da sanığa, "Siz darbe olduğunu anlamadım diyorsunuz, oraya gelen sizin sarhoş diye aşağıladığınız halk bunu anlamış. Siz o akşam ne içtiniz de anlayamadınız" diye sordu. Sanık bu soruya bir şey içmediğini belirterek yanıt verdi.
DREYFUS OLAYI NEDİR?
Fransız Yüzbaşı Alfred Dreyfus 1894 yılında, ordusuna ait kritik belgeleri Almanya ordusunda askeri ataşe olarak görev yapan Von Schwartzkoppen'e gönderdiği gerekçesiyle tutuklanıp casusluk ve vatan hainliğiyle suçlanmıştı. O dönemde ünlü yazar Emile Zola'nın L'Aurore gazetesinde "Suçluyorum" başlıklı makalesi yayınlandı. Bu makaleden sonra yeniden yargılanan Dreyfus beraat etti.
"YIKILMADIK, BURADAYIZ MESAJI VERİYOR"
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) İstanbul Genel Koordinatörü Fahrettin Altun, kendisini dini söylemle izah etmeye çalışan örgütün kolaylıkla kendisine "bir ahlak icat edip" ona sarıldığını ve kendisine bağlı kişilere de bu "sözde ahlak"ı empoze etmeye çalıştığını belirtti.
FETÖ üyelerinin bir emirle, mahkemelerde aynı ifadeyi kullandığını belirten Altun, şöyle konuştu:
"Yapılmak istenen şey Gülen'in talimatı doğrultusunda bu kişinin ABD'den iadesinin önüne geçmek. Öncelikli şey bu. İkinci olarak da FETÖ bu ifadeler aracılığıyla kendi müntesiplerine 'yıkılmadık biz buradayız' mesajı veriyor. Bu, psikolojik harp çerçevesinde faaliyet yürütmek. Bunların hepsi planlı olarak kendilerince yürüyen unsurlar."
"ÖRGÜTSEL KURGUYLA HAREKET ETTİKLERİ ORTAYA ÇIKIYOR"
SETA Hukuk ve İnsan Hakları Araştırmaları Direktörü Cem Duran Uzun ise FETÖ mensuplarının mahkemelerde izlediği inkar yolu konusunda "Aslında bu onları kurtaracak, davadan beraat etmelerini sağlayacak bir şey değil ama bir stratejiyle hareket ettikleri ortak bir örgütsel kurguyla hareket ettikleri ortaya çıkıyor. Aslında bu bile onların bir örgüt olduğuna işaret eden bir durum. Çünkü kendilerini kurtarmak için sadece yalan söylemiyorlar birbirlerini de ısrarla suçlamadan FETÖ'yü de bu işe karıştırmadan bir savunma yapıyorlar. Anlaşılıyor ki bir talimatla hareket ediyorlar." ifadelerini kullandı.
YORUMLAR