İşte Öcalan ın İslam a bakış açısı

İşte Öcalan ın İslam a bakış açısı

-Teröristbaşı Öcalan'ın İslam dinine, diğer dinlere, Peygamberimize (sav) ve Allah'a (cc) bakışı örgütün küfrünü ortaya koymaya yetiyor. -Apo’ya göre İslamiyet çoktan çökmüş, dinde reform acil ihtiyaç! “Demokratik uygarlık kurumları asgari bir rönesansı, dinde reformu ve aydınlanma devrimini gerektirir. Bu üç temel tarihsel süreç Ortadoğu kültüründe yaşanmamıştır.”

05 Mayıs 2017 - 08:07 - Güncelleme: 05 Mayıs 2017 - 09:05

Giriş 13 Mayıs 2014 01:45 (Son güncelleme 05 Mayıs 2017 08:21 

İşte Öcalan ın İslam a bakış açısı

İşte terör örgütü PKK ve Abdullah Öcalan ın İslam a bakış açısı..

Apo’ya göre ahiret ütopik zihni tutsaklık!

“Tek tanrılı din ideolojileri, baştan sona siyaset ideolojileridir. Dini söylem, Allah, Peygamber ve melek gibi kavramlar dönemin siyasi literatürüdür.”

Ortadoğu’nun zihniyet yapısına musallat olan temelsiz ütopyacılığın da parçalanması gerekir. Yine daha çok Sümer ve Mısır rahip yaratımları olan cennet ve cehennem, sırat, mahşer, kurtarıcı bekleme, üstün ulus, ak-kara türü ütopik hayalleri terk etmek gerekir. ”

“Bilimsel gerçekleşme olasılıkları dışında, ebediyete ilişkin ütopyalar zihni tutsak ve tembel ederler.Hele dinsel tembellik oldu mu, daha dondurucu bir etkiye yol açarlar.”

İşte terör örgütü PKK ve Abdullah Öcalan’ın İslam’a bakış açısı

İşte Öcalan’ın İslam’a bakış açısı

Terör örgütü PKK’nın Stalin ve Mao benzeri komünist bir devrim anlayışına sahip olduğuna dikkat çeken sondevir.com yazarı Mahmut Çetin, PKK ve Abdullah Öcalan’ın dine bakış açısını yazdı.

İŞTE O YAZI:

Aslında biz PKK’yı ve Abdullah Öcalan’ı iyi tanımıyoruz. Tanıdıkça PKK’nın sorgulayıcı muhatabı Kürt halkı olacaktır.

Şimdi Öcalan’ın 2001′de AİHM’e sunduğu savunmasına bir göz atalım.Savunma, ‘Ortadoğu’da Kültür Rönesansı’ başlığıyla (Vesta Aralık 2001) dergisinde yayınlanır.

Aşağıdaki satırları okuyunca Stalin-Mao benzeri bir devrim anlayışıyla karşı karşıya olduğumuzu anlıyoruz. Kürtlerin ve onlarla aynı coğrafyayı paylaşan diğer halkların, böyle bir yaşama biçimini kabul etmesi imkansızdır.

Öcalan’ın dini görüşlerini, bir Müslüman ancak “haşa” diyerek okuyabilir.

1.Apo’ya göre namaz bir tiyatrodur!

Camiler ve benzeri yerler o yörenin bilim sanat merkezleri rolünü oynayabilmektesoylu tiyatro eserleri oynatılabilmektedir. Unutmamak gerekir ki namazın kendisi de ilk drama oyunlarının daha sonraki biçimidir. Namazın kendisi de genel anlamda bir tiyatrodur. Bu dediklerimizin softaca saptırılmaması çok önemlidir.”

Tekrarlıyorum; orucun, namazın, kurbanın, bayramların kaynağı araştırılsın. O zaman görülecektir ki, kökenleri halkların önemli mevsimsel zamanlarda yaptıkları gösterilerdir. İbadetler bu gösterilerin, tiyatronun ilk biçimlerinin (dram, trajedi ve komedya) daha sonra ihtiyaçlara göre dönüşmüş biçimleridir.”

2.Apo’ya göre camiler akademi ve tiyatro olmalı!

“Dönemine göre bir sosyalleşme tedbiri olan namaz, oruç, kurban, dua törenlerinin hepsi bu temelde dönüştürülmelidir. O zaman doğuşunda bütün dinlerin kaynağındaki anlam daha iyi gerçekleşmiş olur. Bunun en iyi yolu başta camiler olmak üzere, kutsal yerlerin halkın eğitildiği akademi ve tiyatro gibi sanatsal bir işleve kavuşturulmasıdır.”

Tam bir vahşet halini alan kurban!

 

“Diğer ibadet biçimleri içinde benzer düzenlemeler gerekir. Tam bir vahşet halini alan kurban yerine, parasıyla yoksullara ve hayırlı işlere fon oluşturmak yararlı olacaktır. Oruç sınırlı olarak ve nefsi terbiye amacıyla uygulanmalıdır. Velhasıl tüm ibadet uygulamaları çağın ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmelidir.”

3.Apo’ya göre İslamiyet çoktan çökmüş, dinde reform acil ihtiyaç!

Demokratik uygarlık kurumları asgari bir rönesansı, dinde reformu ve aydınlanma devrimini gerektirir. Bu üç temel tarihsel süreç Ortadoğu kültüründe yaşanmamıştır.”

Çoktan çökmüş ve anlamını yitirmiş İslamiyet bile, sıradan bir gösteriyle bu tezleri eşeğe kütüphane yüklemeye ve araba içinde gezdirmeye benzetir. Kendi başına antitez yaratma gücünden yoksundur.”

Ortadoğu’da zihniyet ve ahlak devrimi için darbenin öncelikle dinsel alana vurulması gerekir. Hemen belirtelim ki, bu yaklaşımın ucuz laikçilikle alakası yoktur.”

“O halde hem çok geciktirilen dindeki reformasyonu sonuçlandırmak, hem de daha önemli olan özgür bireye yol açmak için, dini dogmayı tümüyle çözen hamleyi başarmalıyız. Bunun yolu bütün kutsal kitapları bir edebi kaynak olarak değerlendirmek, sosyolojik ve ahlaki çözümlemelerle özgür bir ahlaka doğru dönüşümden geçirmektir.”

İlgili resim

4.Apo’ya göre Tanrı inancı: Her topluluk kendi Allah’ını yeniden tasarlamaktan geri durmamıştır!

“Ben Allah’la yıllarca uğraşmış adamım. Allah’ımla delicesine pençeleştim. İslam’ın Kürt milli rengine bürünmesi sağlanmadı. Bazı tarikatlar ve mezhepler var. Bir Saidi Nursi, bir Şeyh Sait var. Hepsi İslam emperyalist ekollerin ajan temsilcileri durumundadır.” (Hürriyet 9 Şubat 1999)

“Bizim din ile ilişkimiz yok. Halkımız Tanrı’dan, ideolojiden kopmalıdır. Çok uğraştım sonunda Tanrı’dan koptum. Tanrı’yı aştım. Böylece Abdullah Öcalan olabildim. İslam kadınımıza bir şey vermemiştir. Bunun yerine sosyalist ahlakı koyacağız.”

Bazıları ‘Allah nerede kaldı?’ diyebilir. Onlara da şunu baştan beri söylüyorum: Sümer rahiplerinin tasarladıkları düşünce kimlikleri olarak, sosyal gelişmeyle sürekli gelişmişlerdir. İbrahim’in “El”i güçlenmesi gereken kabilesidir. Musa’nın Yehova’sı birleşmesi gereken İsrail, Yahudi kavmidir. İsa’nın Rabbi, o dönemin ezilenlerinin ilkel din ve vicdan sentezidir. Muhammed’in Allah’ı, ana kabilelerin birleşerek güçlenme ihtiyacını ifade eder. Bedevi kabilelerin ortak tasavvurudur. Birleşmiş Arap kabile gücüdür. Her topluluk kendini güçlendirdiği oranda, kendi Allah’ını yeniden tasarlamaktan geri durmamıştır. Tarihsel ve toplumsal gerçeklik budur. Günümüzün Allah’ı ise bilimin özüdürAllah, artık evrenselliğin diyalektiğinin temelinde kendi kendine işleyen, sonsuz değişime uğrayan ve uğratan her şeydir. Bundan daha yüce birAllah fikri düşünülebilir mi?”

“Sümerlerin kendileri mitoloji ve dinlerini sürekli değiştirmişler, ilahlarını azaltıp nitelik ve adlarını farklılaştırmaktan çekinmemiştir. Hz. İbrahim geleneği tanrılarıyla güreşircesine (İsrael=Tanrıyla güreşen) en son ‘El’de, Allah’ta karar kılmıştırMusa bunu kavim tanrısı haline getirmiştir. İsa “üçlü tanrı” kavramına yeniden dönmüştür. Hz. Muhammed zorunlu o tek ve birleşik otorite ihtiyacı nedeniyle, doksan dokuz sıfatla güçlendirilmiş Allah kavramına ulaşmıştır. Bu kısa tekrar bile din ve ilahların sürekli bir değişim içinde olduğunu göstermektedir.”

Allah bir nevi ortaçağın feodal manifestosudur, temel yasası ve bildirgesidir.”

5.Apo’ya göre ahiret ütopik zihni tutsaklık!

“Tek tanrılı din ideolojileri, baştan sona siyaset ideolojileridir. Dini söylem, Allah, Peygamber ve melek gibi kavramlar dönemin siyasi literatürüdür.”

Ortadoğu’nun zihniyet yapısına musallat olan temelsiz ütopyacılığın da parçalanması gerekir. Yine daha çok Sümer ve Mısır rahip yaratımları olan cennet ve cehennem, sırat, mahşer, kurtarıcı bekleme, üstün ulus, ak-kara türü ütopik hayalleri terk etmek gerekir. ”

“Bilimsel gerçekleşme olasılıkları dışında, ebediyete ilişkin ütopyalar zihni tutsak ve tembel ederler.Hele dinsel tembellik oldu mu, daha dondurucu bir etkiye yol açarlar.”

“Tarih içindeki gelişimine baktığımızda, Allah tanımıyla birliğe ve güce ulaşılmak istendiği çok açık görülmektedir. Öyle sevgili kulun cennete gitmesi gibi kavramlar, işin fantezi kısmıdır, edebi kısmıdır.”

6.Apo’ya göre Alevilik: Aleviliğin tarihsel mirasına sahip çıkarak başarı kazanacağız

“Aleviler ezildi. Aleviler, Yezitler karşısında ezilen Hüseyinler, İslamcı iktidarların çok amansız saldırıları altında ezilen Zerdüştiler, Kemalizmin ezdiği Kürtler ve komünistlerdir. Aleviler, bunları çok iyi inceleyip, yüksek bir bilinç ve hassasiyetle ele alırlarsa Kerbela’lık olmayabilirler ve tarihte katlandıkları o her türlü zulmün altından ezilmeden çıkabilirler.”

Hepsini PKK içinde sentezleyebildik

“Biz ise, tüm halklardan tuttuk; Alevi halkasını tuttuk, yezîdî halkasını tuttuk, bunun yanında sosyalist halkayı tuttuk. Hepsini PKK içinde sentezleyebildik. Bu insanın birliğidir, çok gereklidir; eşitlik, özgürlük akımının en temel gereksinmesidir.”

CEM VE SEMAHA ÖNEM VERİRİM

“Cemi yönetecek, semahı iyi yönetecek pirler örgütlenmeli. Özellikle ben semaha ve ceme çok önem veririm ve hatta bu anlamda da bizim hareketimiz ceme ve semaha çok yakındır. Bu bir cem olayıdır. Cem zaten toplantıdan ileri geliyor. Semah adeta onun sihirli havası içinde hareket etmedir, semahın özü o. Ben özellikle ceme de, semaha da, zikre de çok saygılı olunmasını ve gereklerinin yerine getirilmesini bekliyorum. PKK hareketi bu anlamda modern, gerçek bir cem, zikir ve semah hareketidir.”

“Topraklarımız bütün kültürlerin çiçeklendiği bir zamana tanıklık etmektedir. Çimdi çiçeklenme zamanıdır.Aleviliğin tarihsel mirasına sahip çıkarak başarı kazanacağız.”

7.Hatime: Apo’nun dindar Kürtler’i ne cevap verecek?

Apo’ya göre “dinsel ideolojinin çözümlenmesi halen en önemli entelektüel bir görev olarak ilgilenmeyi beklemektedir.”

Abdullah Öcalan’ın dini görüşlerini virgülüne dokunmadan naklettik.

Öcalan’a inanan PKK’lılara söyleyecek bir şeyimiz yok. Onlar Şirk yolunu tercih etmiş, tersine iman sahibi müşrikler.

Sözümüz Altan Tan’dan Diyarbakır Eski Müftüsü Nimetullah Erdoğmuş’a, Selahattin Demirtaş’laİstanbul Şirinevler’de özçekim yapan mollalara.

Yukarıdaki satırlar konusunda ne düşünüyorsunuz?

Apo’ya inanmıyorsanız, HDP’de işiniz ne?

İşte Öcalan ın İslam a bakış açısı

-Teröristbaşı Öcalan'ın İslam dinine, diğer dinlere, Peygamberimize (sav) ve Allah'a (cc) bakışı örgütün küfrünü ortaya koymaya yetiyor.

İşte Öcalan'ın İslam'a bakışı!

Eklenme: 08 Ekim 2014, 22:20

"HRİSTİYANLIK VE YAHUDİLİK İSLAM`DAN ÜSTÜNDÜR" 
Gençliğinde dine yakın olan, okuduğu bir kitaptan sonra Marxist eğilimler gösteren ve Evrimin sıkı savunucuları arasına giren İmralı sakini Öcalan`ın Fırat Haber Ajansı`nda yayınlanan son avukat görüşmelerindeki görüşleri yine zihinlerde soru işaretleri oluştuyor. 

Öcalan, İslam Dini, Muhammed peygamber (sav) ve Kur`an hakkında AİHM`de yaptığı ve kitap haline getirilen “Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru Özgür İnsan Savunması” adlı yayında, İslam`a ve Kuran`a ağır hakaretler yağdırıyor. “Allah, Arabistan tasarımıdır” değerlendirmesinde bulunan ve “Bir Arabistan yarımadası tasarımı olarak Allah, yaklaşık M.Ö 2000lerde bir ideolojik kimlik olarak bütün Semitik kabilelerin zihninde yer edinmektedir” diyen Öcalan, “Ayette geçer; Ebabil kuşlarının Habeş ordusunu attığı taşlarla perişan etme öyküsü, aslında kabile güçlerinin at ve kılıçla savaşmalarının dinsel anlatımıdır” iddiasında bulunuyor. 

Öcalan, Allah`ın 99 isminin, Sümerlerin tarihsel gelişmeye temel katkıları olarak gösterdiği “yazının icadı”, “matematik ve takvim”, “devlet kurumu”, “yasalar”, “şehircilik” “tapınak”, “kutsal aile”, “yazılı edebiyat” gibi kavramlardan ileri geldiğini öne sürüyor. 

“Adem ile Havva`nın yaşamı” gibi olayları ütopya olarak nitelendiren Öcalan, “İlk ütopya ve destanlar Sümer kaynaklıdır, Cennet ütopyası Adem ile Havvanın yaşamı, cennetten kovulması, ilk Habil-Kabil kardeş kavgası ve Gılgamışın yarı tanrı-insan kişilikli destanı yazılı olarak günümüze kadar ulaşmışlardır” sözlerini sarf ediyor. 

Öcalan`ın ibadet ve camilere ilişkin iddiaları da insanı dehşete düşürecek şekilde ifadelerle dopdolu olarak karşımıza çıkıyor. 

Farz olan namazın aslında tiyatro olduğunu belirten Öcalan, “Arabistanda halen kıble denilen namazda yön anlayışı tanrıçaya bağlılığın bir izini teşkil etmektedir” diyerek, tam bir vahşet halini alan kurban yerine parasıyla yoksullara ve daha hayırlı işlere fon oluşturmanın yararlı olacağını, orucun sınırlı olarak ve nefsi terbiye amacıyla uygulanması gerektiğini, tüm ibadet uygulamalarının çağın ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmesinin gerektiğini düşünüyor! 

Öcalan, AİHM savunmasında fitne niteliği taşıyan ifadeleriyle Peygamberimiz Muhammed (sav) ve eşi Hatice annemize dil uzatmayı da ihmal etmiyor. 

“Hatice olmadan Muhammed`in peygamberleşmesi mümkün görünmemektedir.Yaşça Muhammed`den büyük ve ticaret kervanına sahip olacak kadar zengin ve güçlüdür. Kadını hor gören ve kız çocuklarını diri diri ölüme terk edecek kadar erkek egemenlikli Mekke toplumunda Hatice`nin ciddi bir tehlike teşkil edeceği açıktır. Kendi başına bu azgın toplumla baş edemeyeceğine göre Muhammed`le ilişkileri ve evliliği çok anlamlı olmaktadır. Ölünceye kadar Muhammed`in başka kadınla evlenmemesi saygının ötesinde Hatice`nin maddi ve manevi gücüyle bağlantılıdır.” sözleriyle düşüncelerini dile getiren Öcalan, Kuran-ı Kerime de hakaretler yağdırıyor. 

İslam dinine karşı olan dehşet verici açıklamalarının ardından Öcalan bu kez de görüşme notlarında Marks ve Hegel hayranı olduğunu, Musevilik ve Hıristiyanlığı İslam`dan üstün tuttuğunu, İslam`ın Kürtleri ezdiğini ileri sürüyor. 

“Aslında Paskalya dolayısıyla Süryanilere ilişkin bir mesaj vermeyi düşünüyordum. Sadece Süryanilerle ilgili de değil, bütün Hıristiyanlara ilişkin bir mesaj vermek istiyordum. Ben Hıristiyanlık üzerinde epeyce duruyorum, araştırmalarım var. İslam ile Hıristiyanlığı ve Yahudiliği kıyaslıyorum. Hıristiyanlığa bazı haksızlıklar yapıldığını da düşünüyorum. Süryaniler, Doğu Hıristiyanlığını temsil ediyor, doğuya aittir. Batı Hıristiyanlığı özel olarak Doğu Hıristiyanlığını anlamalıdır” sözleri ise son fikirlerinden sadece bazıları. 

Her zaman değişik fikirler öne sürdüğü bilinen ve tutarsız değerlendirmeleriyle gündemde kalabilmek için çaba sarf eden Öcalan`ın, bu kez de yine aynı amaç için kürek çektiği düşünülüyor. Ama boşuna kürek çektiğini hesaba katmadığı da bir gerçek! 

"ALLAH HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİM" 

Öcalan, “Sanat ve Edebiyatta Kürt Aydınlanması” isimli kitabının 153. sayfasında şunları söylüyor: “Yukarıda Tanrı olsaydı, beni yine yanlış yola sevk edecekti. Allah da Kürtler için değildir, Kürtleri şaşırtıyor. Kürtlerin Allah`ı da onları yanlış yola sevk ediyor. Bunun için ben kendi kendimin tanrısıyım.” 

Bir başka kitabında ise kendini yarı tanrı ilan ediyor! “Özgür Yaşamla Diyaloglar” isimli kitabının 257. sayfasında ise şöyle anlatıyor: “Lise dönemlerinde büyük felsefik bunalımı yaşadım. Tanrı ile savaş verdim, bu savaştan başarı ile çıktıktan sonra yarı Tanrı oldum.” 

“Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa” kitabının 1. cildinin 204. sayfasında da PKK elebaşı Öcalan, “Tek tanrılı din ideolojileri, baştan sona siyaset ideolojileridir. Dini söylem, Allah, peygamber ve melek gibi kavramlar dönemin siyasi literatürüdür” diyor. 

NAMAZA "TİYATRO" DİYOR! 

Abdullah Öcalan, söz konusu kitabın 313. sayfasında da şunları söylüyor: “Allah bir nevi ortaçağın feodal manifestosudur, temel yasası ve bildirgesidir.” Öcalan, kitabın 354. sayfasında ise “Namazın kendisi de genel anlamda bir tiyatrodur” ifadelerini kullanıyor. 

ALLAH`A VE PEYGAMBERİMİZE HAKARET! 

“Benim de bazı saplantılarım oldu. Tanrı saplantısından tutalım, başka saplantılara kadar, bir çok saplantı... Bak doğru, bazı arkadaşlar tutkulardan, saplantılardan bahsediyorlar. Benimkini anlatsam dehşete kapılırsınız... Tanrıyı aşabilir miyim, aşamaz mıyım? Benim bir özelliğim de süreçleri zayıf yaşamam. Bu tanrıdan kopuş, aslında nedir? Tanrıdan, ideolojiden kopulmalıdır. Ben Allah`ımla yıllarca uğraşmış adamım. Allah`ımla delicesine pençeleştim.” 

Kaynak, “Parti önderliğinin kasım-1991 çözümlemeleri” isimli PKK yayını. 

“DİN, KADINI KISITLAR, BİZİM DİN İLE İLİŞKİMİZ YOKTUR” 

Öcalan, 13 Eylül 1998 günü Şam`da 60-65 kadar kişiye hitaben yaptığı konuşmasında, dini kökenli aile yapısının kadın özgürlüğünü kısıtladığını, kadınların din yüzünden hareket edemez duruma geldiğini, halkın emperyalist yapısı olan İslam`ı terk ettiği gün mücadelelerinin daha da güçleneceğini belirtir. Öcalan, sosyalist ahlakın topluma egemen olmasını istediği konuşmasına şunları da söyler: 

"Kızlarımız, kadınlarımız, annelerimiz çocukça ve ahmakça hareket ediyor. Onlar, Kürdistan`ın çağdışı toplum etkilerini taşıyor. Düşmanın toplumumuza empoze etmiş olduğu karanlık toplumsal özellikleri değer yargısı olarak anlıyor. Kadınlarımız, açıkça söylüyorum dinin etkisinde kalarak pasifleşmiştir. Bu nedenle de kadın militanlarımız gittikçe azalmaktadır. Sadece kızlarımızı değil erkeklerimizi de engellemek istemektedirler. PKK`ya katılırsan hakkımı helal etmem demektedir. Ne hakkı var, aptal kadın! Bırak oğlunu, bırak kızını gelsin. Kadınlarımız, analarımız Kürdistan davasına ihanet etmiştir! Bizim din ile ilişkimiz yok. Halkımız tanrıdan, ideolojiden kopmalıdır! Ben çok uğraştım sonunda tanrıdan koptum. Tanrıyı aştım! Böylece Abdullah Öcalan olabildim. İslam kadınımıza bir şey vermemiştir. Bunun yerine sosyalist ahlakı koyacağız!" 

“BİZ OLMAZSAK GÜNEYDOĞU`YA ŞERİAT GELİR” 

Avukatları ile yaptığı bir görüşmede o günlerde yapılan operasyonlarda örgütün çok can kaybı verdiği bilgisi kendisine verilir. Öcalan`ın cevabı çok ilginçtir: 

“TSK neden bu kadar sert davranıyor, anlamak zor, zira biz olmasak Güneydoğu`ya şeriat gelirdi. Ölümü bir türlü kabul etmeyen insanın Cennet ve öbür dünya tasarımı da mutluluk içgüdüsünün hayal âleminde tatmin olmasıdır...” 

“DİN ADAMLARI KÜRTLERİ UYUŞTURUYOR” 

“Din adamlarının ve imamların temel görevi İslamiyetin yüceliğini, Allah`ın yolu olduğunu her gün tekrarlasalar da, sosyal gerçekliğe ve milli gerçekliğe muazzam bir şovenist dayatmadır. Tarih bunun engin çabalarıyla doludur. Kürtlerdeki Din Adamlarının da görevi bundan öteye değildir...” 

“Hatice olmadan Muhammed"in peygamberleşmesi mümkün görülmemektedir. Bu yönüyle Hatice üstü örtülü de olsa Meryem`in çok üstünde bir etkiye sahip ve tanrıça kadın kültürünü temsil etmek durumundadır. Muhammed`i Mekke toplumunda ilk destekleyenin Hatice olduğu açıktır. Yaşça da Muhammed"den büyük ve ticaret kervanına sahip olacak kadar zengin ve güçlüdür. Hatice kendi başına bu azgın toplumda baş edemeyeceğine göre, Muhammed"le ilişkileri ve evliliği çok anlamlı olmaktadır. Muhammed, Hira dağında ‘ideolojik ve devrimci yoğunlaşmayı yaşadı!” 

“Muhammed"e daha sonra ilk inanacak olan, amcaoğlu çocuk Ali ile kölesi durumundaki Zeyd"dir. Ali`nin grubun devrimci niteliğini açıkça göstermektedir. Ali`nin şahsında da köleliği bağışlamakta ve devrimle ortadan kaldırılmaktadır. Aslında bu ilk üçlüde olsa gerçekleştirilmektedir. Hatice ile ilk kişi ile kadın devrimi, Ali ile kabile devrimi ve Zeyd ile köleliğe karşı devrim yapılmaktadır. Ortak bir komin yaşamı oluşturdukları içinde yaşamlarına devrimci bir tarz hâkim olmaktadır. Grubun bu temelde büyümesi ideolojik manifestoyu kaçınılmaz kılacaktır. Muhammed`in Peygamber olmadan önce uzun süre Hira dağına çekilmesi, ideolojik yoğunlaşma sürecidir.” 

“İSLAM, KÜRTLÜĞE İHANET EDİYOR!” 

İslam"ın tüm ırkları birleştiriciliğinin ve sağladığı huzurun güzelliğini Öcalan bakın nasıl yorumluyor: 

“Tarihin önemli kesitlerinden İslamiyet`in gerçeğimizle teması, devrimci özü ve adaleti temsil etme temelinde değil, tam tersine gerçeğimizin imhası, eşitsizliğe ve adaletsizliğe yol açması temelinde olmuştur. Daha doğrusu İslamiyet`in Kürdistan koşullarına girişi, devrimci yandan ziyade emperyalist yanı ağır basan biçimde olmuştur. İdeolojik ve hem de ekonomik, sosyal ve siyasal düzeylerdeki İslami yayılma, Kürt milli ve sosyal gerçekliğine çok az yer verir. Bu öğelerin önemli bir bölümünü silip süpürmüştür. Bunun da en başta gelen sorumlusu, Kürt egemen işbirlikçi tabakasıdır. Hala da günümüzdeki o işbirlikçi tabakaya baktığımızda kraldan daha çok kralcı, İslamcı, Türkçü veya bilmem neci kesimleri bu tarihi nedenden dolayıdır.”

PKK:ÖCALAN KAFİR OLDUĞUNU İTİRAF ETTİ

ÖCALAN KÂFİR OLDUĞUNU İTİRAF ETTİ!

Öcalan'ın AİHM savunması 'Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru Özgür İnsan Savunması' adı altında 2 ciltlik bir kitap haline getirildi. Öcalan, kitabın 300 sayfalık bölümünde İslam'ı ve Müslümanları karalıyor.

Öcalan'ın AİHM savunması "Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru Özgür İnsan Savunması" adı altında 2 ciltlik bir kitap haline getirildi. Öcalan, kitabın 300 sayfalık bölümünde İslam'ı ve Müslümanları karalıyor. Ve sonunda ağzındaki baklayı çıkartarak, "Keşke Asya'da Hıristiyanlık egemen olsaydı" özlemi içinde olduğunu ortaya koyarak, Hıristiyan Batı'ya şu mesajı veriyor: "Hıristiyanların emrindeyim." İşte o kitaptan Öcalan gerçeği:

SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN PKK'YA, ÖCALAN GECEĞİ

İmralı canavarı Abdullah Öcalan'ın Marksist-Leninist bir görüşe sahip olduğu çok kez yazıldı çizildi.. Bu görüşte olan bir insanın, İslam'ın yanı sıra Hıristiyanlığa ve Museviliğe bakışı da aynı olur diye düşünüyor insan... Peki, Öcalan'da da öyle mi acaba?

Öcalan'ın 2001 yılında avukatları aracılığı ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gönderdiği sayfalar dolusu savunması, "Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru özgür İnsan Savunması" adı altında 2 ciltlik bir kitap haline getirildi. Kitap, Öcalan'la ilgili merak duyulan bu soruya çok açık cevap veriyor. Marksist-Leninist görüşteki Öcalan, kitabın 300 sayfalık bölümünde İslam'ı ve Müslümanları karalıyor da karalıyor. Evrim teorisine inanan Öcalan, "Allah'ın Arabistan tasarımı olduğu", "Allah'ın 99 isminin Sümer kavramlarından ileri geldiği", "Hz. Peygamber'in Hz. Hatice ile parası için evlendiği", "İslamiyet'in feodalizm ihracatçısı olduğu", "Namazın tiyatro olduğu", "Camilerin tiyatro salonlarına dönüştürülmesi gerektiği", "İslam'ın 'savaşçı bir din' öldüğü", "İslam'ın Kürtleri ezdiği" gibi sapıkça ve iftira nitelikli görüşlerini aktarıyor. Aynı Öcalan, Hıristiyanlık konusunda ise ağzındaki baklayı çıkartarak, "Keşke Asya'da Hıristiyanlık egemen olsaydı" özlemi içinde olduğunu ortaya koyarak, Hıristiyan Batı'ya şu mesajı veriyor: "Hıristiyanların emrindeyim."

"SÜMER RAHİP DEVLETİNDEN HALK CUMHURİYETİNE…"

Piyasada bulunması hayli güç olan bu kitabın "önsöz"ü de Öcalan tarafından yazılmış. Kitapta Öcalan, İslam'a, Hz. Peygamber'e ve başörtülülere yönelik ağır hakaretleri ile tanınan Sümerolog İlmiye çığ gibi tarih ve uygarlık çözümlemelerinde referans olarak Sümer uygarlığını alıyor. Sorunun çözümünü bu çözümlemenin yol göstermesine bağlıyor.

EVRİM TEORİSİNİ BENİMSİYOR

Savunmasının yanı kitabın başında "ilk devletli toplum olan Sümerleri tanımanın kendimizi ve günümüzü tanımak olduğunu" söyleyen Öcalan, devletli toplumlar için önkoşul olarak gösterdiği "devletleşmeden önceki toplumsal varlıklar" dan bahsederken, evrim teorisine inancını şöyle ortaya koyuyor: "Evrim kuramının antropolojiye uygulanmasıyla, ilkel primatların –insanların ilk maymunsu ataları- 60 milyon yıl önce oluştukları, 20 milyon yıl önce de iklimsel koşullar sonucu Doğu Afrika'da ilkel araçlarla iki ayağı üstüne yürüyen turun gelişme gösterdiği kanıtlanmaktadır."

"İNSAN GELİŞKİN HAYVAN TOPLULUKLARININ DÜZEYİNİ YAŞIYORDU!"

Öcalan'ın, Evrim Teorisi'ne inancını ortaya koyan diğer bazı ifadeleri de şöyle:

Toplumsallaşma sürecinin kendi başına dünya gezegenimizin insan eliyle gerçekleşen en temel olgu olduğu bilimce kabul görmektedir. Genelde insan dışı tüm canlı varlıklarda süren doğal evrim süreci, insan toplumunda kendi kavrama ve ifadesiyle bilinçlice sürdürülmektedir. İnsan türünün Homo Sapiens türünde günümüzün dil yapısına yol açan kavrama sürecindeki sıçrama, iradeli toplum oluşumlarına sıçratma imkânı vermiştir. Yabanıl toplum aşamasında insan grupları bir nevi gelişkin hayvan topluluklarının düzeyini yaşıyordu…"

SAPIKLIK DİZ BOYU : "ALLAH, ARABİSTAN TASARIMI" ALLAH'IN İSİMLERİNİ SÜMER'E DAYANDIRIYOR!

Evrim teorisine inanan ve toplumsallaşma sürecinin başında insanın gelişkin hayvan topluluklarının düzeyini yaşadığını ileri süren terörist başı Öcalan, Allah'ın varlığını inkâr ediyor. Öcalan, AİHM'e yaptığı savunmada; "Tanrı fikri, izafiyet teorisinin ilkel bir on aşamasıdır" diyor. Öcalan'ın o ifadeleri şöyle: "Tanrı fikrini basit totemik putlaştırma olarak görmek istemediğim ve öyle değerlendirmediğim gibi, yüceleşen, gökleşen ve giderek tekleşen tanrı fikrinin evrensel düzenin, günümüzde özel ve genel izafiyet teorisinin sembolik ve bilimsel olmayan ilkel bir on aşaması olarak yorumlanmasının daha doğru olacağı kanısındayım."

"ALLAH, ARABİSTAN TASARIMI"

"Bir Arabistan yarımadası tasarımı olarak Allah, yaklaşık M.Ö 2000'lerde bir ideolojik kimlik olarak bütün Semitik kabilelerin zihninde yer edinmektedir" diyen Öcalan, "Ayette geçer; Ebabil kuşlarının Habes ordusunu attığı taşlarla perişan etme öyküsü, aslında kabile güçlerinin at ve kılıçla savaşmalarının dinsel anlatımıdır" iddiasında.

"99 TANRI SIFATI SÜMER KAVRAMLARINDAN İLERİ GELİYOR"

Allah'ın 99 isminin; Sümerlerin tarihsel gelişmeye temel katkıları olarak gösterdiği "yazının icadı", "matematik ve takvim", "devlet kurumu", yasalar", şehircilik", "tapınak", "kutsal aile", "yazılı edebiyat" gibi kavramlardan ileri geldiğini iddia ediyor. Abdullah Öcalan'ın skandal görüşleri şöyle: "çok sayıda kavram, kurum ve sistem, bu öğelere(yazı, matematik, aile, devlet, tapınak…) ilave edilebilir. Ama bu kısa tablo bile uygarlığın ana gövdesi ve kaynağının esasta oluştuğunu çarpıcı olarak ortaya koymaktadır. Daha sonra ilave edilenler, sınırlı ve niceliksel boyutludur; ayrıntılı bölmeler ve geliştirme faaliyetleridir. Sümerlerin kullandıkları ve çok sevdikleri bir deyimleri vardır. Buna 'me', yani 'yasa', uygarlık özellikleri demek de mümkündür. Yani gerçekleştirdikleri icatlarının farkındadırlar ve kutsal 'me'ler, 'yasa'lar olarak adlandırılmakta ve kavramlaştırılmaktadır. Şimdiye kadar bunlardan 104 tanesi sayılmış. Bu sayı daha da artacağa benzemektedir. Doksan dokuz tanrı sıfatı, bu Sümer kavramlarından ileri gelmektedir…"

CENNET: ÜTOPYA

Terörist başı "Âdem ile Havva'nın yaşamı" gibi olayları da "ütopya" olarak nitelendiriyor: "İlk ütopya ve destanlar Sümer kaynaklıdır. Cennet ütopyası, Âdem ile Havva'nın yaşamı, cennetten kovulması, ilk Habil- Kabil kardeş kavgası ve Gılgames'in yarı tanrı-insan kişilikli destanı yazılı olarak günümüze kadar ulaşmışlardır."

"NAMAZ TİYATRODUR!"

İmralı mahkûmu Öcalan'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yaptığı ilginç savunmadan alıntılarla; İslam'a ve Müslümanlara bakışını bütün çıplaklığı ile gözler önüne sermeye devam ediyoruz. Önceki bölümümüzde "Doksan dokuz tanrı sıfatı, Sümer kavramlarından ileri gelmektedir…" diyen Öcalan'ın, ibadet ve camilerimize ilişkin iddiaları da yenilir yutulur cinsten değil. Terörist başı, "farz olan namazın aslının tiyatro olduğunu" iddia ediyor.

CAMİLER TİYATRO SALONU YAPILSIN

AİHM yaptığı savunmadan aktarıyoruz: "Ayet ve sünnet yorumlamalarını bu temelde geliştirmek gerekir. Bununla kuru ve düzen propagandasını yapan vaaz düzenlerini kast etmiyoruz. Köklü bir reform öngörüyoruz. Camiler ve benzeri yerler o yörenin bilim sanat merkezleri rolünü oynayabilmekte, soylu tiyatro eserleri oynatılabilmektedir. Unutmamak gerekir ki namazın kendisi de ilk drama oyunlarının daha sonraki biçimidir. Namazın kendisi de genel anlamda bir tiyatrodur. Tekrarlıyorum; orucun, namazın, kurbanın, bayramların kaynağı araştırılsın. O zaman görülecektir ki, kökenleri halkların önemli mevsimsel zamanlarda yaptıkları gösterilerdir. İbadetler bu gösterilerin, tiyatronun ilk biçimlerinin daha sonra ihtiyaçlara göre dönüşmüş biçimleridir. Dönemine göre bir sosyalleşme tedbiri olan namaz, oruç, kurban ve dua törenlerinin hepsi bu temelde dönüştürülmelidir. O zaman doğusunda bütün dinlerin kaynağındaki anlam daha iyi gerçekleşmiş olur. Bunun da en iyi yolu başta camiler olmak üzere, kutsal yerlerin halkın eğitildiği akademi ve tiyatro gibi sanatsal bir işleve kavuşturulmasıdır."

KURBAN KESİLMESİN, ORUÇ SINIRLANDIRILSIN

"Arabistan'da halen 'kıble' denilen namazda yön anlayışı tanrıçaya bağlılığın bir izini teşkil etmektedir" diyen Öcalan'ın, farz olan kurban ve oruca ilişkin düşünceleri ise şöyle: "Tam bir vahşet halini alan kurban yerine, parasıyla yoksullara ve daha hayırlı işlere fon oluşturmak yararlı olacaktır. Oruç sınırlı olarak ve nefsi terbiye amacıyla uygulanmalıdır. Velhasıl tüm ibadet uygulamaları çağın ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenmelidir."

"İslam doğduğu dönemin somut koşullarıyla ortadaki dinsel düşüncenin birliğini ifade etmektedir. İbadet biçimleri ise, yeni kişiliklerini güçlendirmekten başka bir anlam taşımamaktadır."

VE FİTNE: "PARASI İÇİN EVLENDİ"

Terörist başı AİHM savunmasında, Hıristiyan Batı âlemine el sallamaya devam ederek, insanlığı hakka ve hakikate sevk edip dünya ve ahret saadetlerini sağlamak üzere Allah Teâlâ tarafından gönderilen peygamberlerin sonuncusu ve âlemlerin rahmeti olan Peygamber Efendimiz ve eşi Hz. Hatice'ye dil uzatmayı da ihmal etmiyor.

Öcalan'ın "fitne" niteliğindeki ifadeleri şöyle: "Hatice olmadan Muhammed'in peygamberleşmesi mümkün görünmemektedir. Yaşça Muhammed'den büyük ve ticaret kervanına sahip olacak kadar zengin ve güçlüdür. Bu durumun kadını hor gören ve kız çocuklarını diri diri ölüme terk edecek kadar erkek egemenlikli Mekke toplumunda Hatice'nin ciddi bir çelişki teşkil edeceği açıktır. Kendi başına bu azgın toplumla baş edemeyeceğine göre, Muhammed'le ilişkileri ve evliliği çok anlamlı olmaktadır. Sevginin de ötesinde Mekke resmi toplumuna karşı bir ideolojik ve politik çekirdeğin ilk nüvesi gibidir. Ölünceye kadar Muhammed'in başka kadınla evlenmemesi, saygının ötesinde Hatice'nin maddi ve manevi gücüyle bağlantılıdır."

KUR'AN'A HAKARET

30 bin insanımızın ölümünden sorumlu eli kanlı terörist Öcalan, Allah'ın 99 isminde olduğu gibi kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'le ilgili de dehşet verici değerlendirmelerde bulunuyor: "İdeolojik kimlik düzeyinde gerçekleştirilen, Sümer mitolojisinin üçüncü büyük versiyonu, dönüşüm geçirmiş biçimidir. İslam dogmatizminin hangi lanetli çıkarlara büyük maske yapıldığını açıklığa kavuşturmak, temel bilimsel görevimiz olmaktadır."

"KUTSAL KİTAPLAR BİR EDEBİ KAYNAK HALİNE GETİRİLMELİ"

Öcalan, bütün kutsal kitapların bir edebi kaynak haline getirilmesi de istiyor: "Hem çok geciktirilen dindeki re-formasyonu sonuçlandırmak, hem de daha önemli olan özgür bireye yol açmak için, dini doğmayı tümüyle çözen hamleyi başarmalıyız. Bunun yolu bütün kutsal kitapları bir edebi kaynak olarak değerlendirmek, sosyolojik ve ahlaki çözümlemelerle özgür bir ahlaka doğru dönüşümden geçirmektir. Bireye dayatılan bir dogma olmaktan kesin çıkarmak gerekir."

İSLAMİYET'E SALDIRI: "İSLAMİYET FEODALİZM İHRACATÇISIDIR"

Türkiye'de Kürt halkının kurtuluşu için mücadele ettiğini savunan Abdullah Öcalan, Hıristiyan Batı'da olduğu gibi "İslam'ın 'savaşçı bir din' olduğunu" nü iddia ediyor.

"Amiyane tabirle İslamiyet en iyi feodalizm ihracatçısıdır" diyen Öcalan, şöyle devam ediyor: "Zaten tüccar, esnaf ve çiftçi dini olması da bu rolünü kışkırtmaktadır. Cihat anlayışının bu kadar yüceltilmesi ve bir işgalden başka bir anlamı olmayan fetih yöntemlerinin kutsanması, ölürse şehit olma ve doğrudan cennete gitme, gazi olarak kalırsa ganimetten en çok pay alma, bu feodalizm ihracatçılığıyla yakından ilgilidir."

"İSLAM HALEN BİR MUAMMADIR"

Öcalan tüyler ürperten görüşlerini açıklamaya devam ediyor: "Hıristiyanlığın gücü tüm köleci tortuları temizleyemeden İslamiyet çıkışı gerçekleşecektir. İslamiyet de tıpkı Hıristiyanlık gibi daha gecikmiş olarak, aynı tek tanrılı dinlerin izinde, özellikle Asurî kökenli Nesturi rahipleriyle Yahudi kabilelerin etkisi altında, bedevi Arapların son büyük patlaması olarak şekillenerek Muhammet şahsında son peygamberini yaratmış ve tarihin güçlü kaldıraçlarından biri rolünü oynamıştır. Halen İslam'ın ne tür bir kişilik yarattığı anlaşılamamaktadır. Daha çok askeri yönü ağır basan bir eylem dini olarak anlatılmakta, ideolojik ve sosyal kimliği ise karanlıkta kalmaktadır. Ne kadar tersi iddia edilse de, İslam halen bir muammadır."

"GÜNÜMÜZÜN ALLAH'I BİLİMİN ÖZÜDÜR"

"Bazıları 'Allah nerede kaldı' diyebilir. Onlara da şunu baştan beri söylüyorum; Sümer rahiplerinin tasarladıkları düşünce kimlikleri olarak sosyal gelişmeyle sürekli gelişmişlerdir. İbrahim'in 'EL'i güçlenmesi gereken kabilesidir. Musa'nın Yehova'sı birleşmesi gereken İsrail, Yahudi kavmidir. İsa'nın Rabbi, o dönemin ezilenlerinin ilkel din ve vicdan sentezidir. Muhammed'in Allah'ı ana kabilelerin birleşerek güçlenmesi ihtiyacını ifade eder. Bedevi kabilelerinin ortak tasavvurudur, birleşmiş Arap kabile gücüdür. Her topluluk kendini güçlendirdiği oranda, kendi Allah’ını yeniden tasarlamaktan geri durmamıştır. Tarihsel ve toplumsal gerçeklik budur. Günümüzün Allah'ı ise bilimin özüdür."

SONUNDA AĞZINDAKİ BAKLAYI ÇIKARIYOR

Marks ve Hegel hayranı olan Öcalan, Musevilik ve Hıristiyanlığı İslam'dan üstün tutuyor. İslam'ın Kürtleri ezdiğini ileri sürüyor.

İslam'a, Kur'an'a, Hz. Peygamber'e ilişkin görüşlerini aktardığımız terörist başı Öcalan'ın, İslam düşmanı olan komünist ideolojinin kurucusu Marks ve Hegel hayranlığı dikkat çekiyor. Öcalan AİHM savunmasında aynen şöyle diyor: "Şüphesiz tarihin doğru yorumlanmasında Marks ve Hegel'in yöntem anlayışları büyük önem taşır, bunlar geçerliliklerini de yitirmiş olmaktan hâlâ uzaktır."

MUSEVİLİK VE HIRİSTİYANLIĞI İSLAM'DAN ÜSTÜN TUTUYOR

Öcalan Musevilik ve Hıristiyanlığı da İslam'dan üstün tutuyor: "Yahudi ve Hıristiyanlık sürekli değişim geçirmişlerdir. Onların elindeki reform süreklidir. Bilimin kesin öncülüğü altında gelişmektedir. Bundan da ne kadar kazançlı çıktıkları bilinmektedir. İslamiyet başta olmak üzere benzer konumda olan geleneklerde ise, bir kelime değişikliği halen en büyük günah diye işlenebilmektedir. Bu durum zihni yapıyı korkunç bir biçimde tutsak etme oyunudur. Tarihte yaratıcı peygamberler de dahil hiç kimse ve dönem için din bu denli yozlaştırma aracı olmamıştır. Din bu biçimiyle kutsallık adına tarihinin en gerici ve lanetli konumuna düşürülmüştür."

"KEŞKE ASYA'DA HIRİSTİYANLIK EGEMEN OLSAYDI"

Abdullah Öcalan, "Keşke Asya'da Hıristiyanlık egemen olsaydı" şeklindeki sözleriyle de İslam düşmanlığının nedeninin ipuçlarını veriyor: "Avrupa'da olduğu gibi Asya'da da daha aydın bir kilise ile Hıristiyanlık kurumlaşıp egemen olsaydı, acaba tarih nasıl gelişirdi? Önce Mani'nin, ardından Süryani rahiplerinin önderlik ettikleri aydınlanma ve yeniden uygarlaşma şansını yitirmekle Mezopotamya'nın çok şeyi yitirdiğine insanın inanası geliyor."

İSLAM KÜRTLERİ EZİYOR

"Ortadoğu'nun zihniyet yapısına musallat olan temelsiz ütopyacılığın parçalanması gerekir. Ortadoğu kültüründe çok güçlü olan doğma ve ütopya gericiliğini kırmadan, Rönesans’ı gerçekleştirmek mümkün değildir" diyen Öcalan, AİHM savunmasının "dinlerle ilgili" ifadelerinin sonlarına "İslam'ın Kürtleri ezdiği" yönündeki iddiasıyla da gerçek niyetini tüm çıplaklığı ile ortaya koyuyor: "İslam dini ve milliyetçilik Araplar, Farslar ve Türkleri millilik ve ulus olarak güçlendirip devletleştirirken, Kürtlerin asimilasyonunda ve ezilmelerinde temel rol oynamıştır."

Yukarıdaki satırları kaleme almakla A.Öcalan, Kürt halkının değerlerinden ne kadar uzak olduğunu bir kez daha kanıtlamış olmaktadır. Yüzyıllardır İslam ümmetinin şerefli bir sancaktarı olan asıl Kürt halkının, uğrunda gözünü bile kırpmadan can verebileceği muazzez İslam dinine ve onun kutsallarına hakaret ve iftira etmekle aslında maskenin gerisindeki gerçek yüzünü görmüş oluyoruz.

Hala sempati duyan varsa buyursunlar.. Onlara ithaf olunur.

İlgili resim

“Abdullah Öcalan ve PKK Militanları Müslümandır” İddialarına Cevap

Yazımıza başlamadan önce bebek ve çocuk katili Abdullah Öcalan’nın Allah ve İslam aleyhindeki sözlerinden ötürü Yüce Allah’ı tenzih ederiz.


Abdullah Öcalan'nı Haşa Peygamber İlan EttilerBeyni yıkanmış bazı PKK sempatizanları Abdullah Öcalan’ın çok iyi bir Müslüman olduğunu, PKK militanlarının ise namazlarında niyazlarında Müslümanlar olduklarını iddia ediyorlar. Hatta Abdullah Öcalan’ı peygamberimiz Hazreti Muhammed’in müjdelediği ahirzamanda gelecek Hazreti Mehdi olduğunu iddia ediyorlar. Onlara göre PKK militanları da Hazreti Mehdi’nin ordusuymuş…

Abdullah Öcalan'nı Peygamber İlan Ettiler Pankartı Haşa

Abdullah Öcalan'a Tapan PKK SempatizanlarıBiz burada Hazreti Mehdi’nin özelliklerini anlatmayacağız. Ama Abdullah Öcalan’ın ve PKK’nın Allah, İslam, din aleyhindeki sözlerini ve bunu ispatlayan bazı videoları paylaşacağız.

Kimin iman sahibi olduğunu muhakkak Yüce Rabbimiz daha iyi bilir. Ama bir insana Müslüman diyebilmek için onun bir Müslümana yakışır şekilde hareket etmesi gerekir. Eğer bir kişi bebek, çocuk, kadın, yaşlı, masum insanları öldürür, insanların ölmesi için yollara bomba döşer, insanların canlı canlı yanması için molotof bombaları atar, okullar, hastaneler yakar, bölgeye hizmet götürmeye çalışanları darp eder, iş makinalarını yakar, tehdit ederek insanları terörize etmeye çalışır ise bu kişilere Müslüman denemez. Tabi ki Allah bilendir.


Abdullah Öcalan İslam'ı Tehlike Olarak Görmektedir

Abdullah Öcalan İslam’ı Tehlike Olarak Görmektedir

Şimdi sizler ile Abdullah Öcalan’ın çeşitli kitaplarından İslam ve din hakkındaki görüşlerini paylaşıyoruz:


 

Kendini Haşa Tanrı İlan Eden Abdullah Öcalan

Kendini Haşa Tanrı İlan Eden Abdullah Öcalan

Lise dönemlerinde büyük felsefik bunalımı yaşadım. Tanrı ile savaşı verdim, bu savaştan başarı ile çıktıktan sonra yarı Tanrı oldum. (Abdullah Öcalan, Özgür Yaşamla Diyaloglar, Ekim 2002, s. 257)


 

Abdullah Öcalan Haşa Namazı Tiyatro Olarak GörüyorNamazın kendisi de genel anlamda bir tiyatrodur. (Abdullah Öcalan, Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 354)


Abdullah Öcalan'ın Allah Hakkındaki Görüşleri(Hz. Muhammed) … kendi Allah’ını yeniden tasarlamaktan geri durmamıştır. Tarihsel ve toplumsal gerçeklik budur. Günümüzün Allah’ı ise bilimin özüdür.


Abdullah Öcalan Din İle İlişkimiz Yoktur Diyor

“Bizim din ile ilişkimiz yok. Halkımız Tanrı’dan, ideolojiden kopmalıdır. Ben çok uğraştım sonunda Tanrıdan koptum.”


Abdullah Öcalan Tanrıyı Aştım“Tanrıyı aştım. Böylece Abdullah Öcalan olabildim.”


Abdullah Öcalan'ın Din Hakkındaki Görüşleri

“Tarih içindeki gelişimine baktığımızda, ALLAH tapımıyla birliğe ve güce ulaşılmak istendiği çok açık görülmektedir. Öyle sevgili kulun cennete gitmesi gibi kavramlar, işin fantezi kısmıdır, edebi kısmıdır.”


Abdullah Öcalan'ın Din Hakkındaki Görüşü

“Tek Tanrılı din ideolojileri, baştan sona siyaset ideolojileridir. Dini söylem, ALLAH, peygamber ve melek gibi kavramlar dönemin siyasi literatürüdür. (Abdullah Öcalan, Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 204)


 

Abdullah Öcalan'ın Allah Hakkındaki Görüşü

Allah bir nevi Ortaçağ feodal manifestosudur, temey yasası ve bildirgesidir. (Abdullah Öcalan, Sümer Rahip Devletinden Demokratik Uygarlığa, Cilt 1, Aralık 2001, s. 313)


 

Abdullah Öcalan'ın Kuran Hakkındaki Görüşü

Kuran-ı Kerim: İdeolojik kimlik düzeyinde gerçekleştirilen, Sümer mitolojisinin üçüncü büyük versiyonu, dönüşüm geçirmiş biçimidir.


 

Abdullah Öcalan’ı ve PKK’yı Müslüman zanneden tüm Müslüman Kürt kardeşlerimizin bu yazımızı dikkatle okumasını tavsiye ederiz.

Aşağıda Abdullah Öcalan’ın darwinist fikirleri ile ilgili görüşleri yer almaktadır.


 

Abdullah Öcalan Evrimcidir

Diyalektiğin bu kuralında olan, tez ve antitezin sentezde varlıklarını daha zengin bir oluşum içinde sürdürdüğü biçimindedir. Tüm evrim bu kuralı doğrulamaktadır. (Abdullah Öcalan, Bir Halkı Savunmak, Doğal Toplum bölümünden)


Abdullah Öcalan PKK'nın Komünist Olduğunu Kabul Etmektedir

Abdullah Öcalan PKK’nın Komünist Olduğunu Kabul Etmektedir

PKK her komünist yapılanma gibi Darwinisttir, dinsizdir. Ülkemizin güneydoğusundaki terör ve bazı kişilerin özerklik talepleri Darwinist, komünist, dinsiz bir devlet kurabilmek içindir.


Abdullah Öcalan Evrim Teorisini SavunmaktadırGenelde insan dışı tüm canlı varlıklarda süren doğal evrim süreci, insan toplumunda kendi kavrama ve ifadesiyle bilinçlice sürdürülmektedir. İnsan türünün Homo Sapiens türünden günümüzün dil yapısına yol açan kavrama sürecindeki sıçrama, iradeli toplum oluşumlarına sıçratma imkanı vermiştir. Yabanıl toplum aşamasında insan grupları bir nevi gelişkin hayvan toplulukları düzeyini yaşıyordu…


Abdullah Öcalan Evrim Teorisini Savunur

Tümüyle doğa ile olma, parsel parsey olmuş doğadan bütünleşmiş doğaya dönüştür. Bu da demokratik ve sosyalist topluma varıştır. Bu denli iç içelik söz konusudur. İnsanı üreten evrim zincirine saygıdır. (Abdullah Öcalan, Bir Halkı Savunmak, Ortadoğu’da Güncel Durum ve Olası Gelişmeler bölümünden)


Abdullah Öcalan Evrim Teorisini Anlatıyor

Aletler ve ateş keşifleri geliştikçe ürünleri daha da artacak, arttıkça tür olarak daha hızlı gelişecek ve primatlarla aradaki mesafe açılacaktır. Evrimin doğal kuralları gelişmeyi belirlemektedir.


Abdullah Öcalan Evrim Teorisini Benimser

Toplumsallık insan türünün varlık koşuludur. Kendinden önceki primat (insana en yakın familya) türünden kopup insanlaşması toplumsallaşma düzeyiyle at başı gittiği sosyal bilimin en yakın bir gerçeğidir. (Abdullah Öcalan, Bir Halkı Savunmak, toplumsal Gerçeklik ve Birey bölümünden)

Bir yorum:

Jön Türk Materyalizmi, Şiddet Yanlısı Gruplar oluşturdu,

Osmanlı’nın son döneminde, Devletin zayıflamasından cesaret alan, Mahfillere bağlı, dış bağıntılı, ihanet grupları, Fransız Pozitivist etkisinde kaldı. Bunlar belki Markist -Leninist kültürden de etkilendiler, Irkçı bir yapıyı benimsediler.

Osmanlı çöktükten sonra da TC kurulunda sinsice eğitim çalışmaları yaptılar, İnönü döneminde azgınlaştılar.

Müslümanlara eziyet yaptılar. Üniversiteler ellerine geçti. Siyasal da bunlardan biriydi.

Cumhuriyet Gazetesi hala Müslümanlara alenen saldırmaktadır.

Apo, siyasalda bu ortamda yetişti.100 bin dönüm arazisi ile Ahmet Türk ün de burada eğitim aldığı söyleniyor.

Ben öğretmenlik yaparken, Ankara’nın iyi liselerinde Apo kafalı çok öğretmen vardı.

Ankara’da Sakarya Caddesindeki Emekli öğretmenler derneğine gittiğimde burada yaşlı hâkim yönetimin, Apo kafalı olduğunu görüyordum.

Bir toplu söyleşi de, Çankırılı yaşlı bir öğretmen arkadaş hakkında, içimizde dini ibadetlerini yapan bir bu arkadaş var demişlerdi. Hayret etmiştim.

Dolayısı ile Apo’nun var olduğu söylenen kitabını yadırgamamak gerekir.

Apo, Türkiye de Hain Elit tabakanın bir ürünüdür.

O,Müslüman’ı Üniversiteye almak istemeyen onu toplumun üst makamlarından kovmak isteyen bir kesimin sözcülüğünü yapmaktadır.

Demek ki, Mehmetçiği arkadan vuran, arabaları yakan ve şiddet yanlısı bu Grubun, içerde önemli yerlerde destekçileri vardır.

Bu şiddet yanlısı örgüt Kandil Dağında değildir. Bu örgütün kaynağı Ankara’da, İstanbul’da, İzmir’dedir.

Bunları destekleyenler, bürokrasi de, Ticarette ve Kapital in başındadır.

Hitler in bir sözü vardır.''Düşman Kovboy ülkede değil, Berlin’de '' demiştir.

Bende  ''Düşman Ankara’da dır '' diyorum.

Rahmetli Türkeş,''Türkiye de 100 bin Hain var'' demişti.

Türkiye önce geçmişi ile hesaplaşmalı, gerçekleri görmeli, Nereye götürülmek istendiğini bilmeli, ondan sonra konuşmalıdır.

Kızını Kuran kursuna gönderen babayı yargılayanlar, Kilise evlerin açılmasını alkışlamaktadırlar.

Demek ki suçlu APO değildir. Suçlu APO’yu, katil sol liderleri yetiştiren düzendir.

Apo böyle bir kitap yazdıysa takdir etmek lazım. Çünkü Türkiye de bu zihniyette olan binlerce ''Aydın bozuntusu '' var ve bunlar konuşmuyor. Türkiye’yi içten yıkmak için uğraşıyor. Apo gerçek niyetini ve kimlere hizmet edildiğini, kimlerin kendisin desteklediğini açıkça söylemiştir.

O,kendisini kimlerin katil bir yapıya sürüklediğini de açıkça ifşa etmiş oluyor. Mehmetçiği, arkadan vuran, TC’yi yıkmak isteyen bu düşüncedir.

Sezar, ünlü bir komutandı ama Cumhuriyeti yıkmak istiyor diye bıçaklanmıştır. Bugün, her gün Televizyonda, boy gösteren, emekli bir General kitabında Darwinizm övgüsü ile başlıyor.

Apo’nun inancı ile katiller nasıl durdurulacak anlamıyorum.

Onlar ancak Cihat inancında olanlar la durdurulur. Allah Allah diye düşmanın üstüne gidenlerle koku kazınır. Bu düşünce, içerdeki hainleri de susturur.

Ankara, Atatürk lisesinde “Ben Hainim” diyen iri yarı bir öğretmene ben de TC’den yanayım demiştim. İrkildi.

Beni nerde görse rahtsız olur. Cesur ve bilinci olmak gerekir.

Biz TC ve Demokrasi den yana tavrımızı koyup, Milletten yana Bir Milliyetçiliği benimsemeliyiz.

Bizim için Türk, Kürt önemli değildir. Türkiye’nin âli menfaatleri önemlidir.

Ege Üniversitesi Rektörü açıkça, keşke Anadolu Hıristiyan olsaydı dedi. O zaman niye Kurtuluş savaşı verdik. Yunan gelseydi Anadolu Ortodoks yapılmaya çalışılacaktı.

Rodos gibi, Girit gibi…

1938-1945 yılları arasında yazılan tarih kitaplarında açıkça ''İslam’a '' hakaret edilmiştir.

Emre Kongar bir kitabında, Kurtuluş Savaşında Müslümanlar kullanılmış demiştir ve bu nesebi ne olduğu belli olmayan yazar bozuntusu, Kurtuluş savaşında halk in hiç bir katkısı yoktu, onlar cahildi deme cesaretini gösterebilmiştir. Onun Laiklik anlayışı, APO ile aynıdır.

Söyleyecek çok şey var.

Ama ben Toprağı görürken, Camilerde genç nüfusu gördükçe gözüm açık gitmeyecek onu biliyorum.

Ben babamın Camiye gitmekten korktuğu, Kuran Kurslarına kaçak olarak beni götürmek istediği, sokaklarında, izmarit toplayan çocukların olduğu, gençlerinin serserilik yaptığı, bir Ankara manzarasını kafamda taşıyorum.

G. Güvendağ

Bu haber 301395 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Başkan Erdoğan: İtalya Avrupa güvenliğine verdiğimiz katkının farkında
Başkan Erdoğan: İtalya Avrupa güvenliğine verdiğimiz katkının...
Trump ilk 100 gününde dünyayı salladı! İşte vergiler, Çin, Kanada, Grönland karmaşaları
Trump ilk 100 gününde dünyayı salladı! İşte vergiler, Çin,...